Sasuke gözlerini kapanan kapıya dikmiş, kız kardeşinin çıkmasını bekliyordu. Adeta bir kadınlar cehenneminde mahsur kalmıştı ve hiçbir çıkış yolu yoktu. Evet, Mayu'da da işler zor olmuştu ama o en azından Dan'e âşık olur olmaz durulmuş, böylece Sasuke de rahat bir nefes alabilmişti. Elbette aile şirketinin dışında bir kariyere sahip olma kararı ortalığı biraz birbirine katmış ve hala hayal kırıklığına sebep olmuştu ama yine de Sarigi'nin durumuna kıyasla bu çok önemsiz bir meseleydi.
Sasame sakin bir kızdı, erkeklerle ilgilenmezdi ve tek derdi kariyerinde başarılı olmak ve değerini kanıtlamaktı. La Dölce Famiglia’yı inşa eden keskin ticari zekâsıyla ve odaklanma yeteneğiyle ona annesini hatırlatıyordu. Elbette bu işyerini başarılı bir zincire dönüştüren babasıydı ama annesinin ileri görüşlülüğü ve teşviki olmasaydı bunların hiçbiri gerçekleşmezdi.
Sarigi hepsinden farklıydı. O her zaman babasının küçük kızı olmuş, ailedeki herkesten daha ayrıcalıklı bir konuma sahip olmanın hafifliğini yaşamıştı. Duygularını daha derin hissetmiş, kimsenin görmediği şeyleri görmüştü ve kendini insanlara tüm benliğiyle açması babasını daima endişelendirmişti.
Babasının ölüm döşeğindeki görüntüsü gözlerinin önüne geldi. Ailesini güvende tutacağına, daima kız kardeşleriyle ilgileneceğine ve pastaneyi başarılı bir zincire dönüştüreceğine dair söz vermişti ona. Başarısız olmak gibi bir seçeneği yoktu.
Etrafta dolanıp Sarigi'yi bekleyen üç adamı gördüğünde alnından terler boşaldı. Ondan yaşça büyük oldukları kesindi. Gitmesine izin vermeyi aklından geçirmesi bile çılgınca değil miydi?
Mini buzdolabına doğru ilerleyip bir şişe su aldı, kapağını öfkeyle açtı. Sahte karısı yine yapacağını yapmıştı. Masum kız kardeşi önce erkek iç çamaşırı çekimine gitmiş, baştan yaratılmıştı, şimdi de mankenlerle takılmak istiyordu. Sakura'yı buraya neden getirmişti ki?
Ah, evet. Karısıydı da ondan.
Suyunu içip onu izlerken kara kara düşünüyordu. İlk kez ona doğru dönüp gözleri buluştuğu anda kalbinde oluşan o hafif yanma hissinden nefret ediyordu. Aralarında oluşan ateşli bağa, yeşil gözlerinde beliren ve onu sınırları zorlamaya iten farkındalık parıltısına alışmaya başlıyordu. Fiziksel cazibeyle başa çıkabilirdi.
Onu asıl rahatsız etmeye başlayan başka şeyler vardı. En kötüsü de Sakura'nın onu şaşırtabiliyor olmasıydı. Sette Sakura ile mankenler arasında belirli bir yakınlık olmasını o da bekliyordu. Daha önce hiçbir fotoğraf çekimine katılmamıştı ve bu kadının keskin gözleri ve rahat tavırları aklını başından alıyordu.
İlk başta Sarigi'yi sahnede görmek onu çileden çıkarmıştı ama kısa süre içinde Sakura bakışlarının tek odak noktası haline gelmiş, geri kalan her şeyi önemsizleştirmişti. Ekip çalışmasını hiç de tehdit etmeyen, aksine teşvik eden bir tavırla sahnenin tüm kontrolünü elinde tutuyordu.
Flört ediyordu işte. Bu bir kadının varlığının ayrılmaz bir parçasıydı. Yine de onu incelemeyi sürdürdükçe, alaycı, havalı görünüşünün altında çok daha fazlasını taşıdığını anlamıştı. Tıpkı sıradan deniz bitkilerinin altında saklanmış büyüleyici bir mercanı keşfeder gibi.
Daima mesafesini koruyordu Sakura.
Fiziksel olarak değil. Sık sık karşısındakilere dokunuyordu, hatta mankenlerin bacakları arasındaki çıkıntıyı ayarlaması gerektiğinde bile. Gülüyor, şakalar yapıyor ve eğlenceli bir biçimde edepsizce göz kırpıyordu. Ama genel havasında, sanki etrafı dikenli çalılarla kaplıymış gibi gösteren havalı bir mesafelilik vardı. Bak ama dokunma. Dokun ama hissetme. Duyguları mühürlenmiş, kontrol altına alınmıştı. Yine de ona baktığında daha fazlasını sunmak istiyormuş gibi görünüyordu. O da daha fazlasını istiyordu zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESKİ SEVGİLİ
Teen FictionKitap benim kurgum değil sadece uyarladım. Sasusaku kitabıdır. Seri ile alakası yoktur.