Başlıyoruzzz...

23 11 2
                                    

"Yağız..."
"Başladığımız işi bitirelim!" derken Palaz'ı kast ettiğini anlamıştım. "Bunu kullanmayı öğreneksin, öğrendikten sonra sana vereceğim ve o zaman bunu yanından ayırmayacaksın."
Sessizce kafamı önüme eğip onayladım. Elime koyduğu tabancaya baktım.
"En son elime silah aldığımda kaçırılmıştım ama neyse..."
"Artık daha güçlüsün, aslında daha önce öğretmeliydim ama neyse... Bahçeye çıkalım." derken yürümeye başlamıştı bile.
Önce emniyetini açıp kapatmayı gösterdi sonra şarjörü... Sonra tabancanın parçalarını gösterdi, tek tek çıkardı anlattı tekrar tek tek taktı... Tekrar tekrar gösterdi.
"Anladım artık yeter..." dedim yanaklarımı şişirip patlatarak.
"Bakıyorum da sıkıldın sanki?!"
"Bunu gerçekten kullanacak mıyım?!" dediğimde ciddileşti.
"Kim bilir? Belki kullanırsın belki kullanmazsın, ama sen yine de öğreneceksin. Güvende değilsin ve olmayacaksın da..." deyip ayağa kalktı. "Ateş sen devam et, atışları göster..." dediğinde hemen arkamı döndüm. Ateş arkamızda durmuş bize bakıyordu, ne zaman gelmişti ki, ne zamandan beri orada bekliyordu?.. Yavaşça ayağa kalktığımda Yağız tabancayı Ateş'e verip bir şeyler söyledi ve eve girdi.
"Gel bakalım, şurada atış yeri var. Yağız arada formunu kaybetmemek için burada atış yapar." dedi. İki eliyle silahın nasıl tutulacağını gösterdi. Sonra elleriyle silahı havalandırıp tek gözüyle nişan alıyormuş gibi yaptı. "Şimdi sende, al hadi dene..." diyerek silahı bana uzattı.
Yaptığı gibi yaptım. Silah hakkında bir kaç tüyo verip nasıl tutulacağını gösterdikten sonra bir kaç defa atış yaptık. O tahtanın tam ortasından vurabildi, bense köşesinden bir iki defa vurabildim.
"Yine de iyi... Hiç vuramazsın sanmıştım..." dedi gülerek.
"Ha ha ha ne kadar komik..." deyip elimdeki silahı havalandırdım ve atış tahtasına ardı ardına üç defa daha atış attım. Bu sefer hedefi tutturabilmiştim.
"Hahaha bak gördün mü?" dedim zıplayarak.
"Acemi şansı, şu elindekiyle zıplama istersen, bir kaza çıkaracaksın şimdi. Bu şey elindeyken çok dikkatli olmalısın..."
"Tamam, tamam anladım. Yeterince şey öğrettiniz zaten."
Bir, bir buçuk saatin sonunda Yağız bizi çağırdı.
"Oturun..."
"Hallettin mi?" diye sordu Ateş Yağız'a. Yağız kafa sallayarak onayladı.
"Bir iki güne Kıbrıs'a gideceğiz. Az önce kalacağımız yeri ve uçak biletlerini hallettim."
"Ne, neden?" diyerek Yağız'ın sözünü kestim.
"Plana başlıyoruz Kara Melek..." dedi Yağız tüm ciddiyetiyle. Yağız'ı ilk kez böyle görüyorum diyebilirim. Konunun ciddiyetini kavrayıp dinlemeye devam ettim. "Palaz iki gün sonra Kıbrıs'ta bir kumarhane de Ruslarla büyük bir iş yapacak. Onlara hakiki, sert ve zor bulunan bir çanta dolusu uyuşturucu satacak, karşılığında da silah ve tonla para alacak. Bu işi bozarsak Palaz büyük çöküntüye uğrayacak... Hem itibarı biter hem de işi biter..." dedi Yağız.
"Bunları nereden biliyorsun?"
"Siz alışveriş yaparken biz bununla uğraşıyorduk!" dedi Ateş. O zaman telefonla konuştuğumuzda arkadaki sesin sebebi buydu demek...
"Kıbrıs'ta onların kalacak yerini ve alışverişi yapacakları kumarhaneyi öğrendim. Biz onlardan uzakta kalacağız ama onları takip edeceğiz."
"Büyük ihtimalle Tamer'i yanına alacaktır. Bana güvenmiyor söylemeyecektir bile..."
"Evet, Tamer'i yanından ayıracağını sanmıyorum korumasız gezmeyecektir ve güvendiği adamını yanında tutar, malları başkası getirecektir."
"Ela?!" dedim birden. "Ela'yı ben oradayken, burada bırakamam. Evimi biliyorlar, her şeyimi biliyorlar... Onu bırakamam..."
"Ela'yı Kiraz ablayla şehir dışına götüreceğim." dedi Yağız, onu da ayarlamıştı. Kafa salladım. İçimde haddi hesabı olmayan bir korku vardı ama cesaretim bunu bastırıyordu. Belki de cesaretim değil de intikam duygusuydu bu... Eminim üçümüzde intikam için çıldırıyorduk.
"İçimde kötü bir his var..." dedim.
"Büyük ihtimalle daha önce hiç böyle bir işe kalkışmadığın içindir!" dedi Ateş.
"Öyle değil... Bunu yapmak zorunda mıyız?" dedim kafa sallayarak. Derin bir nefes alıp bıraktım.
"Ya savaşırsın ya da bir ihtimal daha var..." dedi Yağız kafasını yan yatırıp.
"O da ölmek mi dersin?" diye ümitsizce sorduğumda Ateş cevapladı.
"Her türlü ölmeyecek miyiz zaten?.."
"Ne giyeceklerinizi ayarlayacağım. Siz sadece istediğiniz birkaç eşya alın, yeter." diyerek kasvetli havayı bir nebze dağıttı Yağız.
Durum oldukça ciddi, her şey ayarlıydı. Geriye sadece oynamak kalıyordu...

ALTIN KURALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin