Bölüm 11

301 43 30
                                    


"Birkaç saate döneceğim." Lan Wangji karanlık bodrumdaki iki mumu, birkaç dakikadır yanmakta olanı eğerek alevlendirirken söyledi. Mumlardan birini, büyük metal masanın ortasına; diğerini ise aynı renkteki kütüphanenin ucuna bıraktı. Kütüphane Wei Wuxian'ın sessizce oturmuş olduğu sandalyeye yalnızca birkaç adım uzaklıktaydı.

Işık yüzünün yarısını aydınlatıyor, diğer yarısını gizlemesine izin veriyordu. Lan Wangji ile buluşmayı reddeden gri gözlerden biri, sahibinin öfkesi ve mum ışığının yansıması ile parlıyordu. Dudağının sağı gülmek üzereymişçesine kıvrılmıştı. Yüzünün sol tarafını ise çözmesi zordu. Karmaşıktı fakat aynı zamanda çok netti. 'Kırgın.'

"Dönerken getirmemi istediğin bir şey var mı?" Lan Wangji sakince sordu.

"Acaba İmparatorluğun Yüce Yaver'i benimle dalga geçiyor olabilir mi?" Wei Wuxian soğuktan dolayı üşüyen ellerini birbirine sürtmüş, tek kaşını kaldırarak mırıldanmıştı. "Siz tekrar teşrif edene kadar etrafı temizlememi, çamaşırları yıkamamı ve akşam yemeği hazırlamamı ister misiniz? Eşinize işinize gitmeden önce evdeki eksikleri soruyormuşsunuz gibi gözüküyor da."

Baş Yaver, Wuxian'ı tamamen şaşkınlığa uğratacak şekilde gülümsedi. Aslında bu yalnızca bir tebessümdü. Fakat Lan Wangji'nin dudaklarında yer aldığında, karanlık gecesini aydınlatacak bir mehtap gibiydi. Tüm yıldızlar yanında sönük kalacaktı ve bu muhteşem Dolunay parlak kolları ile onu karanlıktan kurtaracaktı. Evet, belki rüyasında. 'Ayrıca şu an ondan nefret ediyor olman gerek.'

Wei Wuxian iç çatışmasının ortasında kendisini dürtüyorken, Lan Wangji sessizce bodrumdan ayrıldı. Ardında bıraktığı gencin duyabildiği son şey, arka bahçeye açılıyor olduğunu tahmin ettiği kapının kilitlenme sesiydi.

"Cidden gitti." Wei Wuxian dudaklarını büzerek söylendi. İçine dolan ürpertiyi engelleyebilmek adına sandalyesini ışığa doğru hareket ettirdi. Yanmaması için cübbesinin kollarını avuçlarının arasına sıkıştırdı ve mum alevini kullanarak neredeyse donmuş ellerini ısıtmayı denedi. "Burası da amma soğukmuş." Genç adam neden sesli konuştuğundan emin değildi. İçten içe ona musallat olabilecek hayaletlerden korkmadığını, cesur biri olduğunu kanıtlamaya çalışıyordu fakat tabii ki bunu itiraf etmeyecekti.

Bir şarkı mırıldanmaya başladı.

Kafasını hafifçe kütüphanenin rafına yaslamış, kapanmak isteyen göz kapakları ile mücadele ediyordu. Yaklaşık on dakika sonra, mırıldanacak daha fazla şey bulamadığında, yorgun bedeni uykuya yenik düşmüştü. Pozisyonundan ve korkuyor oluşundan tüm kasları gerilmişti, oldukça rahatsızdı. Üzerine yatıyor olduğu elin baskısı dolayısıyla zayıf yanağı hafifçe şişkindi. Bu şişkinliğe bağlı olarak dudakları daha dolgun gözüküyor ve ona bir çocuğun masumluğunu katıyordu.

Kilit sesi odayı tekrar doldurdu. Wei Wuxian anlamsız sesler çıkararak yanağını kendi eline sürttükten sonra uykusuna devam etti. Baş Yaver yumuşak adımlarla hareket ediyordu, keskin gözleri diğerinin rüyalar aleminde olduğunu çoktan kavramıştı.

Kıvrılmış, kaliteli bir kumaşla kaplanmış olan sünger yatağı düzeltti ve uygun bir yer bulduğunda düzgünce yerleştirdi. Yerin uyumak için soğuk olduğunu fark etmiş gencin üstünü örtmeyi planladığı yorganı yatağın altına sabitlemişti. Küçük yastığı da yerleştirdiğinde memnun gözüküyordu.

Lan Wangji kendisinden küçük olan gence yaklaştığında duraksadı. Görüntü karşısında kalbi titremişti. Aniden göğsü derin bir nefret duygusu ile doldu. Bu duygu bütünüyle kendisine karşıydı ve ne yazık ki uyuyan güzel adam diğerinin duygusal çelişkilerinden habersizdi. Gerçi uyanık olsa bile muhtemelen Baş Yaver'in karmaşık duygularını anlayamayacaktı.

Dark Night of The SoulHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin