Adayların dinlenmesi için mola verilmişti. Bu sırada öğrencilerin kılıç sanatı konusundaki puanlarını değerlendirmek adına rütbeli Saray Muhafızları ve Bilgeler bir araya toplanmıştı.
Tekrar rahat minderlerine kavuşmuş olan gençler heyecanla fısıldaşıyordu. "Elemelere girebilmek için Veliaht Hazretleri'ne büyü yaptığını duydum. Bir şekilde onu kandırmış" Bir diğeri kafasını hızla sallayıp yanındakinin sözlerini devam ettirdi. "Onun gibi birinin başka bir şekilde kabul edilmiş olması imkânsız! Seçkinlerden olmayı hak etmiyor!"
Arka sıralarından biri gözlerini devirerek olaya müdahil oldu. "Böyle bir yeteneği olsa neden o sefil hayatı yaşamaya devam etsin? Daha geçen gün çürümek üzere olan yemişler için pazarcılardan biri ile kavga ettiğinden aşağılanma cezası aldı."
"Sen kimin tarafındasın Jiang Cheng?" İki genç sinirle arkalarına dönmüş, sorgulayan bakışlar atıyorlardı. Jiang Cheng mor cübbesinin kollarını sakince düzeltip, omuzlarını silkti.
"Madem bu kadar yetenekli olduğuna inancınız tam, neden sizin üzerinizde de büyülerini deneyeceğinden çekinmiyorsunuz? Her iki şekilde de ağızlarınızı kapalı tutmanız daha iyi."
Gençler onun kendini beğenmiş ses tonundan hoşlanmışa benzemiyordu. Yine de sözlerine bir miktar hak vermiş olmalılardı, aralarındaki konuşma daha fazla devam etmedi.
Dağılan dikkatleri üzerine toplayabilmek için Bilgelerden biri çanın çalınmasını emretti. "Hepinizin çok heyecanlı olduğunu tahmin ederek, bu süreci daha fazla uzatmamaya çalışacağım."
Gür bir sesle önündeki parşömen kağıdında yazılanları okumaya başladı. "1 numara! Jiang Cheng. Tebrik ederim genç adam, 46 puan aldığını görüyorum. Sanıyorum ki bu yılın rekoru sende." Yaşlı Bilge parlayan gözler ile tebriklerini sunmuş, diğer öğrencilerden onu alkışlamalarını bile istemişti. Bunun nedeni Jiang Cheng'in üstün başarısının yanı sıra, yıllardır seçkin sınıfına öğrenci yetiştiren saygın ailesiydi.
Wei Wuxian onuncu kişinin de adının açıklanmasının ardından kendinden emin duruşunu kaybetmiş, umutsuzluğa doğru sürükleniyordu. Sıkıntıyla geniş cübbenin etekleriyle oynuyor, kırışmasına neden oluyordu.
"14. Sırada ise 32 puanla Wei Wuxian var. Tebrikler." Ondan önceki tüm öğrencileri hevesle anons eden ses, neredeyse fısıldayarak adını okuduğunda üzerinden büyük bir yük kalktığını hissetti. 'En sıkıntılı kısmı atlattım sayılır.'
Mutluluğunu paylaşmak istiyordu fakat etrafında bunu yapabileceği kimse yoktu. Tüm hayatı boyunca da olmamıştı zaten, şimdi neden eksikliğini hissetsindi? Gözleri Lan Wangji'nin ifadesiz suratında bir süre gezinmiş, sınav salonunu gelecek aşama için hazırlayacaklarından odayı boşaltmaları istenene dek orada oyalanmıştı. Ne bekliyordu, onu tebrik mi edecekti sanki!
Yarım saat süren bekleyişin ardından büyük salona geri alındılar. Odadaki kişi sayısı, başlangıçtakinin yarısıydı. Bu yüzden mekân Wei Wuxian'a çok daha büyük gelmeye başlamıştı. 'Bizim evden yüzlercesini yan yana koysam burayı dolduramam bile.'
On beş öğrenci aralarında yaklaşık iki metre kalacak şekilde salonun ön kısmına dizilmişti. Her birinin önüne bir boy aynası sabitlenmiş, aynaların yanına ise küçük masalar yerleştirilmişti. Masaların üzerinde her öğrenciye farklı bir renk denk gelecek şekilde on bilye yer alıyordu.
Odanın diğer ucuna doğru çeşitli vazolar koyulmuştu. Bilgelerden nispeten daha genç olanı aralarında dolaşıyorken açıklamaya başladı. "Her birinizin arkasında dört adet vazo bulunuyor. İlki bulunduğunuz yerden 50 metre uzakta." Bilge yürümeye devam etmiş, eliyle bir diğer vazoyu işaret ediyordu. "Diğeri 100 metrede."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dark Night of The Soul
Fantasía"Eğer sen karanlıksan, güneş yalnızca bir mum kadar ışık saçabilir." Ses huzur vericiydi. "Eğer sen siyahsan genç adam, Tanrı ancak gri olabilir." *** Not: Dark Night of The Soul Aziz John'un tarafından yazılmış bir şiirdir. St. john'un içinde bulun...