"Çok zamanımızı almaz,efendim. Az kaldı."
"Birazdan hazır olur."
"Çok vakit var zaten, endişeye gerek yok."
"Ben şimdi ona bakıyorum."
Simon sinirden kırışan alnını ovuştururken, bir kez daha derin bir nefes aldı. Gözü, saat ile telefon arasında mekik dokuyordu;
"Beş dakika!"dedi, işaret parmağını havaya kaldırıp karşısında ona hesap verirken titreyen elemanlarına sallarken. "Beş dakika içerisinde, o çocuk, arabaya binmiş olacak!"
Üçü birden başını sallayıp geri yukarıya, evin süslü kapısına yöneldiler.
Simon telefonundan bir kaç kişiye mesaj atarak, en azından kalan işleri hızlandırmaya çalıştı.
Nancy hızlı ve sert adımlarla odaya girdi. Sabrı tükeniyordu;
"Hazır mısın, Harry bebeğim?"diye sordu, sesindeki siniri kırmaya çalışırken. Bir anlığına sesindeki agresifliği seçecek olursa Harry, durumu toparlaması saatlerini alabilirdi.Hiçbir kötü bakışı, yükselen sesi, imali bir lafı dahi kaldırmazdı. Kırılır, ağlar, mızmızlanırdı ve onu susturmak, gönlünü almak herkesi canından bezdirirdi.
Yatağın üzerinde onlarca rengin, onlarca tonunda kıyafetler saçılmıştı. Biri fırfırlı, biri düz; bir uzun, biri kısa; biri saten, biri şifon elbiseler. Aynanın karşısına geçmiş Harry de yüzünü ekşiterek onları deniyordu;
"Tabi ki değilim!"dedi dudaklarını bükerken. Üzerinde vücudunun tüm hatlarını saran, beyaz tülden bir üst vardı.
"Bunların hepsi eski kıyafetler. Yeni hiçbir şeyim yok."
Nancy'nin arkasından odaya giren, saçları ağarlaşmış Brandon yatağın üstündeki kumaş pantolonları tek seferde, tek koluna toplayıp;
"Aaaaa! Bunların hepsi yeni, tatlım. En fazla bir-iki kere giymişsindir. Üstelik Bay Tomlinson seni ilk kez görecek. Sen onun için tam anlamıyla yenisin."
Harry, Tomlinson lafını aklından bir kez daha geçirdi. Louis Tomlinson. İçindeki telaş ve gerginlik karnına ağır bir sancı koyuyordu. Yeniden terlemeye ve sinirlenmeye başladı. Louis onun hakkında ne düşünecekti? Harry, onu gördüğünde nasıl tepki vercekti?
Günlerdir fotoğraflarına bakarken hissettiği heyecan, şimdi yerini endişeden, ağlama isteğine bırakıyordu.
O fotoğrafa bakarak yatıyor, bakarak hayal kuruyordu. Bakarken istemsizce gülüyor, kıkırdıyordu. Louis'in ona söylediğini hayal ettiği iltifatlar geliyordu ardından. Sonra onun ince parmaklarının değdiğini düşündüğü yerlerini okşamaya başlıyordu. Saçları, yanakları, çenesi, boynu ve sonra göğüslerine iniyordu.
Bu kadar romantik olmak zorunda değil diye düşünüyordu. Ufak bir seni seviyorum da bana yeter.
Harry'nin yanında götüreceği çantasını hazırlamış, kucağında tutan Lucas kapıya yaslandı. Gerginliğini almak için neşeli ve yumuşak bir sesle;
"Hem üstündekileri değil altındakilere ilgilenecektir, bu kadar çok düşünme."dedi.
Harry üstündeki tülü çıkarıp yatağın üzerinde fırlattı. Lucas'ın sesine dahi şu an tahammül edemiyordu.
"Biz de burada o ilk izlenim için uğraşıyoruz, Lucas."dedi Brandon. "Bu işi yıllardır yapıyorum bebeğim. Senin yaşın kadar."
Lucas iç çekti. Oruspu hazırlamak, bu kadar meziyet gerektiriyor mu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hazza~Larry~
FanficSimon'ın en özel parçasıydı Harry. Parlak bukleleri, ışıldayan yeşil gözleri. En güzeliydi bu şımarık çocuk. En arzu edilen. Louis için ise yalnızca ona ait olması gereken Hazza olacaktı.