Harry izlediği şeyin ne olduğunu anlamıştı. Yerde yatan onun koruyucu meleği Louis'ti. Acı içinde çığlık atıyordu. Kanlar içindeydi. Etrafta bir sürü ölü adam, kuru yaprakların üzerindeydi. Simon kameraya dönüp ona bir şeyler söylüyordu.
Senin yüzünden, buna değer miydin, aptal Harry.
Hepsi kalbini başka zaman olsa paramparça ederdi ama şimdi gözleri yalnızca Louis'de takılı kalmıştı.
Fark etmeden göz yaşları ardı ardına iniyordu. Elini göğsüne götürdü. Derin bir nefes almaya çalıştı. Gerçek olamazdı.
Hemen videoyu kapattı. Sonra telefonu uzağa fırlattı. Nefes dahi almak istemiyordu. Gerçek olamazdı. Yüzünü ellerinin arasına aldı. Nefes almaya çalıştı yeniden.
Tekrar telefonu eline aldı.
Sesini kıstı. Onun çığlıklarını duyamazdı. Videonun sonuna çekti korkarak.
Simon, Harry'nin Schaffer için biçtiği kaderi yaşatıyordu Louis'e. Önce bacakalarını arasına sıktı, sonra da öldüreceğini söyledi. Öldürmek. Louis'in ölümü. Harry çıldıracak gibi oldu.
Ama videoda bu yoktu.
Louis kanlar içindeydi ama ölmemişti.
Yataktan kalktı. Onu bulmalı, bir şekilde ulaşmalıydı ona.
Kime gidebilirdi? Hayatında tanıdığı üç insan vardı, Louis de onları öldürmüştü. Bir de Simon vardı. Şimdi yanında olsa geçen seferki gibi ne dese onu yapmazdı. Onun boynunu kesmek istiyordu. Elleri titriyordu sinirden. Bacakları uyuşmuştu.
Kime gidebilirdi? Ne yapabilirdi?
"Anastasia!"diye bağırıp odadan çıktı. Merdivenin başına koşup aşağıya baktı. Hizmetli kadın koşarak merdivenlerden çıktı. Kötü bir şey olduğunu anlamıştı. Harry yıkık görünüyordu.
Kafasının içinde hala yaşıyor hala yaşıyor hala yaşıyor diye geçirip durdu. Aksini düşünmek istemiyordu. Ama eğer böyle bir şey olduysa Harry için geriye dönüş diye bir şey mümkün olmayacaktı. O da sevgilisinin ardından gidecekti;
"Bana hemen Mark Tomlinson'ı ara! Hemen!"
Harry Anastasi'nın getirdiği numarası çevrilmiş telefonu aldı. Asla Louis'in öldüğüne inanmıyordu ama bu ihtimal bile onu yıkıyordu.
"Kötü bir şey mi oldu, Bay Tomlinson?"dedi Anastasia, endişeyle.
Harry kendisine böyle seslenilince daha da yüksek sesle ağlamaya başladı.
Louis yaşasın, o geri dönerdi. Louis yaşasın o cehennemde yeniden yanardı. Louis yeter ki yaşasın, o onun için her türlü eziyete katlanırdı.
Kendini yine aptal gibi hissetmiyordu. Bu sefer daha da kötüydü. Canı yanıyordu ama bu sefer kalbi kırık kelimesi yeterli değildi. Mahvolmuştu. Paramparçaydı. Louis'in onun yüzünden ölmüş olması dayanılmaz bir acıydı.
O yasasın, her şeye katlanırdı. Ama eğer ölmüşse, tek bir nefes dahi almanın bir anlamı kalmıyordu.
Telefon uzun uzun çaldı ama açan olmadı. Mark onunla, akşam yemeğinden sonra hiç iletişime geçmemişti. Hatta belki Louis ile.
"Aç telefonu aç!"
"Kötü bir haber mi var?"
"Louis! Louis'i vurmuş! Benim yüzümden! Yalvarırım bir şey olmasın... Louis..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hazza~Larry~
Hayran KurguSimon'ın en özel parçasıydı Harry. Parlak bukleleri, ışıldayan yeşil gözleri. En güzeliydi bu şımarık çocuk. En arzu edilen. Louis için ise yalnızca ona ait olması gereken Hazza olacaktı.