Küçük papatyalar.
Sabah güneşinin hafiften keskinleşmeye başlayan sıcağı.
Kahve ve omlet kokusu.
Louis'in evin içinden gelen tatlı sesi.
Gözlerini ağır ağır açtı. Yorganın içine tamamen kendini sokup yataktan çıkmadan önce iyice ısındı ve kendini gerdi. Yatağın yanında, camın önünde duran tek kişilik masanın üzerinde hazırlanmış kahvaltının kokusunu içine bir kez daha çekti. Yüzünde hemen bi gülümseme oluştu.
Louis'in yatması gereken bordo yastığın üzerinde küçük bir not bırakılmıştı. Harry hala bulanık gören gözlerini ovuşturduktan sonra kağıdı eline aldı. Louis'in güzeller güzeli diye düşündüğü el yazısını okudu.
Evde misafirlerim var. Aşağı inmek istemezsen eğer, senin için masanı hazırlattım.
Kendini yorgana iyice sarıp oturdu. Misafirlerinin onu görmesinden rahatsız olmuyor düşüncesi yüzünde aptal bi sırıtış oluşturdu. Yataktan çıkıp kendini küçük masanın önündeki geniş, kumaş sandalyenin üzerine attı.
Masanın her yerinde, tabaklarda, suyunun içinde, uyanırken fark etmediği baş ucundaki komodinde papatyalar diziliydi. İçlerinden birini geri dönmeden önce yanına almayı ve kurutmayı düşündü.
Kahveden bir yudum alıp kahvaltıya göz geçirdi. Aklına bi anda dün akşam aldığı muhteşem hediye gelince yorganı sandalyede bıraktı ve koşarak yatağın başına gitti. Bir sağa, bir sola koştu. Telefonu hiçbir yerde bulamayınca sandalyesine geri oturdu. Louis onu çoktan, içine girip bir kez daha onu yok saymaması için saklamış olmalıydı.
İçindeki tatlı heyecan midesini bulandırıyordu. Kahvaltı masasında yalnızca kahvesini içti ve perdeleri iyice açıp güneş ışığını odaya aldı. Aynanın karşısında elbiselerini ve saçlarını düzeltti. Aşağı inmek istiyordu.
Üzerindeki kazak, evin içi için fazla sıcaktı. Daha ince bir şeyler aramaya koyuldu. Louis'in gardrobunu karıştırırken bunu yapmasının doğru olmadığını düşündü. Ama diğer adamların yanında yapması yasak olan her şey, Louis'in yanında doğru ve olağandı.
Dolabın içinden seçtiği Louis için en geniş lacivert tişörtü giydi. Ona tam uyuyordu, hatta neredeyse omuzları için dar sayılırdı.Gözlerinde hafif dağılmış farını da sildi ve idare eder olduğunu düşünüp odadan çıktı.
Elleri hala kumral bukleleri arasında dolanıyordu.
Zıplayarak merdivenlerden indi.
Louis'in sesini aşağı indikçe daha da net duyuyordu. Onunla konuştuğu gibi yumuşak olmasa dahi hala tatlıydı sesi.
Merdivenlerin sonunda duran erkek hizmetliye kocaman bir gülümseme ile günaydın deyip salona geçti.
Salonda, köşede, bir duvar yerine geçen camın önüne kurulan masada misafirleri ile Louis oturuyordu. Louis'in yüzü kapıya dönüktü ve dikkatle karşısında oturan yaşlı, şişko adamın anlattıklarını dinliyordu. Bir eli çenesinin altında, gözleri ile her dediğini devam etmesi için onaylıyordu.
Masada ikisi dışında, Louis'in sağında biri daha vardı. Esmer, yüzünün yarısını görebildiği bir adamdı. Ama gözleri onda takılı kaldı. Louis gibi, konuşan adamı dinliyordu pür dikkat. Kocaman siyah gözleri vardı. Sakalları, saçı ve ellerine kadar inen dövmeleri... Louis'e göre daha az resmi bir havada oturan bu adamı Harry, tanıdığından emindi. Salona doğru bir adım daha attı, gözlerini ondan ayırmadan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hazza~Larry~
FanficSimon'ın en özel parçasıydı Harry. Parlak bukleleri, ışıldayan yeşil gözleri. En güzeliydi bu şımarık çocuk. En arzu edilen. Louis için ise yalnızca ona ait olması gereken Hazza olacaktı.