13

63.3K 3.8K 3.3K
                                    

💲

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

💲

Bana kendimi sorgulatıyordu. Ben ona bu konudan bahsetmiş miydim diye düşündüm ama bahsetmediğime de emindim. Acaba sayıkladım mı? Ya da bir şekilde öğrendi mi? Ama bu mümkün değil, orada olanları Tufan Arga ve ben hariç hiç kimse bilmedi, bilmeyecek de.

"İzninizle, biz kalkalım." diyerek zengin kalkışı yaptım. O da hemen peşimden ayağa kalktı ve beni takip etti.

"Nereye? Biraz daha kalsaydınız." dedi Ulvi.

"Evet," dedi Merve, üzülmüş gibi, "daha yeni geldiniz, sohbet ederdik."

Ona yaklaşıp ellerimi omuzlarına koydum ve omuzlarını sıvazlarken, Akın'ın arkamda kalmasından istifade ederek bakışlarımı değiştirdim.
"Saat geç oldu, bence dinlenmelisin. Hiçbir şeye kafa yormaman gereken bir dönemden geçiyorsun, mazallah bir şey filan olur."

Ellerimin altında titreyen omuzlarıyla, sessizce yutkunup gülümsemeye çalıştı ve başını aşağı yukarı salladı.

"Tekrar tebrik ederim," diyip bir kolumu sırtına sardım ve onu sıkıca kendime bastırarak, elimle sırtını sıvazladım. "Kendine dikkat et."

Onun yanından geçip Ulvi'ye yaklaştım. Onunla tokalaşarak tebrik ederken, arkadaki aynadan Merve ve Akın'ın yansımasına baktım. Birbirlerine kötü bakıyorlardı, tahmin ettiğim gibi aralarında bir sorun vardı ve bunu bize yansıtmak istemiyorlardı.

"Tebrik ederim, tanışmamızdan çok memnuniyet duyduğumu bilmenizi isterim, Ulvi Bey." Diyerek onun elini sıktım.

"Ben de, Nalân Hanım." Dedi gülümseyerek. Gerçekten öyle davranıyordu ki, sanki beni hiç tanımıyordu. Merve'nin aksine daha sakin davranmıştı ve şükürler olsun ki, ikisi de bu gece pot kırmamışlardı.

Beraber kapıya doğru yürüdüğümüz sırada yüzümdeki o sahte gülümsemeyi sildim ve adımlarımı hızlandırdım. İçimdeki o şeytan, dışarıya yansıyan o kibar kadınla yer değişmek için can atıyordu ve ben, biraz daha dişimi sıkabilirdim.

Benim sabrımın sonunda selâmet yok, felâket var.

Dışarıya çıktığımızda Mikail bizi gördü ve hemen arabaya doğru ilerledi. Akın binmem için arka kapıyı açtığında, arabanın arkasından dolanıp diğer kapıyı açıp oturdum. Hemen camı indirip rüzgârın yüzüme vurmasını ve beni sakinleştirmesini diledim. Tırnaklarımı çiğneyerek koparıp atmak istiyordum ama bunu bile bastırmaya çalışmak, yakında çok büyük bir patlama yaşamama sebep olacaktı.

ZÂLİM  (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin