15

51.9K 3.4K 2.8K
                                    

Oy veren eller dolarla dolsun.

Yorum yapan kimseler sevdiceğine kavuşsun.

💲

Sadece bir metre vardı. Sadece bir saniye. Hem atlamaktan korkacağım bir uçurumdu, hem de kurtuluşuma tek çarem. İlk atak ondan geldi ve ben sadece kendimi savundum. Nefs-i müdafaa diye adlandıramayacağım hiç bir harekette bulunmadım. Nitekim o da benden böyle bir şey beklemiyordu.

Ulvi'nin hırsından gözleri öylesine kararmıştı ki, mantıklı düşünemiyor, gerçekleri göremiyordu.

Deminki rüzgârın haberci olduğu şimşekler sanki gökyüzünü deldi. Karşıma dikilen adam, elini boğazıma sarıp ölümü tenime nakış gibi işlerken, senkronize şekilde attığımız adımların sonunda koltuğa düştüm. Daha doğrusu düştük. O da en az benim kadar şaşkın gibiydi, hatta gözlerinde çelişkiyi görüyordum; ki bu benim işime gelirdi. Biraz daha konuşsam onu ikna edebilirdim ama o, konuşmama fırsat bile vermedi.

"Yanlış yapıyorsun," diye fısıldadım. Sesim doğru dürüst çıkmamıştı bile. Parmakları bile çelişki içindeydi, tutmuştu fakat sıkmıyordu. Gözlerime öylece saniyeler, dakikalar boyunca baktı ve eli yavaşça gevşemeye başladı. Sanırım konuşmamı istiyordu.

"Akın beni zerre kadar sevmiyor ve önemsemiyor," dedim. Boğazımdaki parmakları kıpırdıyordu. Dudaklarım ve gözlerimin arasında mekik dokuyan bakışlarıyla beni dikkatle izliyor ve dinliyordu. Ona en ufak bir direnç göstermedim. İçimdeki gücün zerresini bile kullanmadım.

Şayet ikna edemezsem, lafla anlamayanın hakkıdır kötek deyip dalacaktım.

Her ne kadar gergin olsam da oldukça sakin bir sesle konuşuyordum onunla. Başka türlüsü onu da gerecekti; ki ikimiz de yeterince gergindik.
"Sana anlattım, ben onun gözünde bir suçluyum ve sen de biliyorsun. Para mevzusunu bilmediğine beni kimse ikma edemez! Beni yanında bu yüzden tutuyor, başka hiçbir sebebi yok!"

"Sana nasıl baktığını gördüm!" derken, ela gözlerinden ateş saçılıyordu. Kendini buna inandırmak istiyordu, sanki ihanetin acısı ben ölünce bitecekti.

"Bana yalan söyleme!"

"Söylemiyorum. Hatta sana tek ben doğruyu söyledim. Bunu kendimi kurtarmak için filan söylemiyorum. Akın'ı günahım kadar sevmediğim gibi, ondan tüm benliğimle nefret ediyorum..."

Gözlerindeki o öfkeli ifade yerini derin düşüncelere bırakmış gibiydi. Düşünüyordu ve o düşüncelerin kafasında net bir yere oturması için tetiklemem gerekiyordu.

"Çok kolay kanıyorsun," diye fısıldadım gülümseyerek. "Sen bu kadar saf olduğun sürece seni kandırmaya devam edecekler. Akın'ın bana dokunması, öpmesi, hatta bakışları bile yalan. O, mükemmel bir oyuncu. Sana oynadığı 'sadık arkadaş' oyunlarını hatırla. Size misafir geldiğimiz gece de, sadece oynadık. Her şey bir oyunun parçası ama büyük oyunun ne olduğunu bilmiyorum. Ben de senin kadar şaşkın ve üzgünüm Ulvi. Biz aynı taraftayız..."

Beni bırakıp uzaklaştığında, derin nefesler aldım. Kendi etrafında dönüyordu ama sinirden. Sağ elini kumral saçlarının arasına geçirip gözlerini kapadı ve sanki kendine, vicdanına lanet okur gibi küfürler savurdu.

ZÂLİM  (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin