Bölüm 6: Uzun Bir Süre Sonra İlk Karşılaşma

489 18 5
                                    

Zehra da Çağatay kadar şaşırdı. "Nasıl?" diye sordu.

Çağatay, gülümseyerek "bildiğin abim işte." dedi.

Bu hem tuhaf hem güzel tesadüfe ikisi de şaşırmıştı.

Zehra, bir müddet suskun kaldı. Sonra "şimdi ne yapacağız?" diye sordu.

Çağatay, cebinden telefonunu çıkardı ve "abimi arayacağım." diyerek cebinden telefonu çıkardı. 

Zehra, Ercüment'in kendisine inanmayacağı düşüncesiyle Çağatay'ın Ercüment'i aramasına engel olmaya çalıştı ama başaramadı. Ercüment'in bebeği reddedip yüreğini bir kez daha dağlamasını istemiyordu. 

Çağatay, ayağa kalktı ve bir numarayı tuşladı. Telefon bir süre sonra açıldı ve açılınca Çağatay, "alo abi?" dedi.

"Efendim kardeşim?"

Çağatay, odada volta atmaya başlayarak "Ankara'da mısın abi?" diye sordu. "Evet." cevabını alınca da "çalıştığım hastaneye gelir misin abi?" diye sordu.

"Gelirim de... Önemli bir şey mi oldu?"

Çağatay, derin bir nefes aldı. "oldu abi." dedi.

"Hemen buraya gel!"

Ercüment, "tamam." dedi ve telefonu kapattı. Üzerine siyah beyaz takımını giydi ve otelden çıktı. Siyah renkli Maserati Quattroporte marka arabasına bindi ve hızını neredeyse hiç kesmeyerek kısa sürede hastaneye ulaştı. Sora sora Çağatay'ı buldu.

Çağatay, Zehra'nın odasının kapısının önündeydi. Derin düşüncelere dalmıştı. Abisini yanına gelince fark etti ve gülümseyerek abisine "hoş geldin." dedi.

Ercüment, "hoş bulduk." dedi ve sonra merakı daha da artmış bir şekilde "ne oldu?" diye sordu.

Çağatay, gülümsemeye devam ederek "bir kızın olmuş abi."

Ercüment, şaşırdı. Ne diyeceğini bilemedi. Kendisi evli bile değildi ve ilişkiye girdiği fahişelerden çocuğu olmaması için elinden geleni yapmıştı. Daha doğrusu o böyle hatırlıyordu. Şaşkınlığını üzerinden atamayarak "nasıl?" diye sordu.

"Zehra'dan bir kızın olmuş abi."

Ercüment, biraz hafızasını zorladı ve Zehra'yı sonunda hatırladı. Onunla ilişkiye girerken ikisinin de önlem almadığını hatırladı. Biraz durdu ve düşündü. İçindeki duyguları anlayamadı. Bir çocuğu, üstelik fahişeden bir çocuğu olduğu için üzülüyor muydu? Yoksa bir çocuğu olduğu için seviniyor muydu bilemiyordu. Ama bir çocuk sahibi olmanın güzel bir şey olduğunu çevresinden hep duymuştu. İçinde mutlulukla üzüntü karışık bir halde bulunuyordu.  Bu karışık duygularla gülümseyerek "neredeler şimdi?" diye sordu.

O anda Çağatay'ın yüzü düştü. Kötü haberi nasıl vereceğini bilemedi. Güçlükle yutkundu ve derin bir nefes aldı. "Zehra burada abi." dedi.

"Ama kızın..."

Ercüment, kızı olduğunu öğrendi ama amasını merak etmeye başladı. Sonra bir telaş sardı yüreğini. "Ne oldu kızıma?" diye sordu.

"Kızını Zehra'nın pezevengi elinden almış abi. Nereye götürdüğünü bilmiyoruz. Ben de telsizden durumu anons geçecektim şimdi."

Ercüment, bir anda karar verdi ve bir anda sağ elini kaldırarak "geçme!" dedi.

Çağatay, şaşırarak "neden?" diye sordu. Sonra Ercüment'in büyük bir suç şebekesinin başında olduğu ama abisi olduğu için onu ele veremediği geldi. Kızını kendi yöntemleriyle bulmaya çalışacağını anladı. 

"Hayır abi. Kendi başına buyruk iş yapmayacaksın! Bu şekilde kızını tehlikeye atarsın."

Ercüment, "atmam." dedi ve Çağatay'ın belinden telsizi kaptı. Çağatay'a uzattı.

"Tehlikeye atacağımı düşünüyorsan al telsizi. Ekiplere anons geç. Ama onların kızımı tehlikeye attığını görürsem ya da duyarsam polis molis dinlemem, hepsini öldürürüm. Sana da büyük bir ceza keserim!"

Çağatay, çabuk pes etti ve "tamam." dedi. Çünkü abisinin ne kadar gözü kara olduğunu biliyor, ondan hem çekiniyor hem de onu seviyordu. Başına bir şey gelmesini de istemiyordu. Zaten bir kardeş kardeşinin başına kötü bir şey gelmesini ister miydi? Bunun cevabının kimilerine göre evet kimilerine göre hayır olur mu? Bu sorunun cevabı basit aslında. İnsan kendi kanından, canından olan birinin başına kötü bir şey gelmesini ister mi diye sorarsak cevabı bulmuş oluruz sanırım.

Çağatay, bu sorunun cevabını kendine verdi ve kardeşinin başına kötü bir şey gelmesine defalarca onun pis işlerine rağmen engel olmuştu. Yine olacaktı. Gülümseyerek "Zehra içeride abi." dedi.

Ercüment, ciddi bir yüz ifadesiyle başını salladı ve kapıyı yavaşça açıp içeri girdi. Kapıyı kapattı ve Zehra'ya baktı. Ne diyeceğini bilemedi ve sonunda "merhaba." dedi. ,

Zehra da "merhaba." dedi ve Ercüment'e baktı.

Ercüment, "oturabilir miyim?" diye sordu ve Zehra, başıyla "evet." yanıtını verince yanına oturdu. Çenesini eliyle tuttu ve kendisine çevirdi. Yanaklarına baktı ve Zehra'nın bu haline acıdı. Onu bu hale getirenin Osman olduğunu anladı ve Osman'a tekrar büyük bir kin ve nefret duydu. 

"Neden bana gelmedin Zehra?"

Zehra, "Ben orospuyum unuttun mu?" diye kinayeyle ve büyük bir sinirle sordu ve başını çevirdi.

Ercüment, Zehra'ya seviştikten sonra söylediği bu sözü hatırladı ve sanki yüreği dağlanıyormuş gibi hissetti. Zehra'ya söylediklerinden büyük bir pişmanlık duyarak "özür dilerim." dedi ve ayağa kalktı.

"Kızımızı bulacağım ve sana kötü biri olmadığımı kanıtlayacağım Zehra."

Zehra, bir şey demedi ve Ercüment de sözünü söyledikten sonra başka söz söylemeye lüzum görmeyerek dışarı çıktı. Telefonunu çıkarttı ve rehbere girdi. Osman'ın numarasını buldu ve arama tuşuna bastı. "Alo Osman?" dedi. Telefondan "efendim?" sesini işitti.

"Seninle buluşmamız lazım."

"Olur, buluşalım."

Emeline ulaşan Ercüment, gülümsedi ve "nerede buluşalım?" diye sordu.

Osman, "Kurtuluş parkında." diye yanıt verdi.

Ercüment, "tamam." dedi ve aramayı sonlandırdı. Başka bir numarayı, en yakın adamı Abdullah'ın numarasını tuşladı. "Alo Abdullah?" dedi.

"Efendim abi?"

"Yaklaşık on silahlı adam al yanına. Kurtuluş parkının her yerine yayılın. Ama sakın benim adamım olduğunuzu çaktırmayın!"

Abdullah, "tamam abi." dedi.

Ercüment, aramayı sonlandırdı ve sonlandırdıktan sonra telefonunu cebine koydu. Çağatay'a gülümseyerek baktı. Ellerini omuzlarına koyarak "bana şans dile kardeşim." dedi ve hastaneden çıktı. Osman'a duyduğu büyük bir intikam hırsı ve sinirle ve bebeğini kurtarma arzusuyla arabasını hızla Kurtuluş parkına sürdü.

🚫Bölüm Sonu🚫

Sokak Kızı (+18) (Ara Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin