3. Bölüm: "Ölüme Giden Kurtuluş"

2.6K 31 26
                                    

*

Oğlan elini ağzımdan çekmedi. Ben dilimle böcekleri ağzımdan dışarı atmaya çalışıyorken bir anda elini çekti ve çakmağın ateşiyle yaktığı çenemin altına koyup bir elini de başımın üzerine koydu. Ben ağzımı açmaya, bu böcekleri ağzımın içinden çıkarmaya çalışıyorken böcekler dilimin üzerinde hareket ediyordu ve ben birazdan bayılacak gibi hissediyordum.

Başımın üzerine ve çeneme yaptığı baskı ile acı ile titriyordum. Böcekler dilimin üzerinden kayıp giderken gözlerim yavaş yavaş kararıyordu. Gözkapaklarım kapanmak üzereyken geri açılıyordu. Başım sola doğru düşerken gözkapaklarıma daha fazla direnememiştim.

-

Gözlerimi yavaş yavaş tekrardan açtığımda yine soğuk bir fayansın üzerinde, yanağım ve tüm vücudum buz tutmuş hâlde soğuktan titriyordum. Başıma sanki binlerce ok saplanmış çıkartılıyormuş gibi hissediyordum. Ellerimi oynatamıyordum, ellerime bakmak için yarı açık gözlerimi tamamıyla açmaya çalıştım fakat başarılı olamadım. Bu yüzden bozuk, yarım bir görüş ile gözlerimi aşağı kaydırarak ellerime görmek için çabaladım. Gözlerimi ne kadar oynatıyorsam, başıma daha fazla ağrılar giriyordu.

Daha fazla ağrının girmesi imkânsızdı, şuanda hayatımda çektiğim en büyük acıyı çekiyordum ve daha fazlası olamazdı. Gözlerimi kapatıp ellerimi tekrardan oynatmaya çalıştım, ilk önce bir elimi yukarıya, göğüs hizama doğru çektim. Gözlerimi hafif aralayıp gördüğüm tek şeye, bomboş gri duvara sabitledim.

Çenemin altı, sanki kalbim oradaymış gibi atıyordu. Başım, çenem, ellerim her bir noktam sızım sızım sızlıyordu. Neredeyim, diye sormak istemiyordum. Ama kendime bunu sormalıydım. Neredeydim? Ne için nerede olduğumu bile bilmediğim bir yerde, bir oda dolusu erkekle yalnızdım? Kim olduklarını bilsem bile sorgulayacağım tanımadığım bir oda dolusu erkekle beraberdim? Neresiydi burası? Onlar kimdi? Ben neden buradaydım? Neden evimde değildim?

Gözlerimi kapatıp düşünmeye çalıştım. Bunların kim olabileceğini, neden burada olabileceğimi. Neden burada olduğumu, neden buraya getirildiğimi. Nedenini bilmiyordum ve bu yine kendimden nefret etmemi sağlamıştı. Yine iyilik perisi gibi, "ben bir şey yapmadım, ben hiç kimseye bir şey yapmam peki ya o zaman neden buradayım?" diye kendime bu tarz sorular sormak istemiyordum.

İster bir şey yapmış olayım, ister yapmamış olayım... yine de neden buradaydım? Neden kötü muamele görüyordum? Elbette iyi muamele göreceğimi düşünmüyordum. Ben gerçekten aptal bir kız değildim, en azından o kadar da aptal bir kız değildim. Kaçırılmıştım ve burası bir kitabın içi değildi ki, hem kaçırılıp hem iyi muamele göreceğim.

Nedenini bilmediğim bir şekilde buradaydım, başımda tanıdık olmadığım ama her zamankinden daha yoğun hissettiğim ağrılar ile çenem bu soğuğa rağmen yanıyordu, hatırlamak istemesem de, hatırlamamaya, aklıma getirmemeye çalışsam da yine de hatırladığım, balık olmadığım için unutmadığım ama yine de tekrardan hatırlamak istemediğim şeyi düşünmek istemiyordum.

Sanki zihnimde başka biri daha vardı ve ben bunu zihnimin içinde olabildiğince sesli bir şekilde düşünecekken o dinleyecek ve benimle dalga geçecek gibi hissediyordum. Beni ayıplayacak, bana gülecek ve benim aptal olduğumu söyleyeceğini düşünüyordum. Hatırlamaktan utanıyordum. Bilmiyordum, bu iğrenilecek bir durumdu ama ben yine de korkuyordum zihnimin beni ayıplamasından.

Bunda bir şey yoktu, hiçbir şey yoktu. Ben sadece... yemiştim. Ne yemiştim, hayatımda asla yemem dediğim bir şeyi. O şeyi yemek benim için işkencelerin en büyüğüydü. Şuanda midemin içindeydi...

Kana Susamış İhtiras ÇığlıklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin