Bir Rüya Gördüm... (5. Bölüm)

4 0 0
                                    


Dostlarım ve Arkadaşlarım ben bir rüya gördüm.

Acep rüyamı hayra mı yoksa şerre mi yorsak bilemedim.

Epeyce bir zaman gördüğüm rüyamı kimseye söyleyemedim.

Rüyamı da bir türlü içime sindiremedim.

Bu garip ruh halime ben bir anlam veremedim.

Sizler ile gördüğüm bu rüyamı paylaşmak istedim.

***** ***** ***** *****

Rüyamın refakatçisi Gaius Julius Caesar 'ım diyen kişi

Tuttu elimden benim rüya âlemindeki bu er k kişi

Hem geçmişe hem de geleceğe açılan bazı kapılardan

Yaşanmış ve yaşanacak anların içinde özgürce gezdik

Rüyamı yazım diline dökerken kendimden geçtim.

Sizlere rüyamı anlatabilmek için bu sözcükleri seçtim.

***** ***** ***** *****

Elimden yine sıkıca tuttu Gaius Julius Caesar' ın gösterdiği kapıdan beraberce geçtik.

Kendimizi zümrüt yeşili bir güzelliğin kıyısında bulduk. Orada küçük bir köy vardı. Ama insanları çok mutsuzdu.

Bizden diye güvendikleri siyasetçiler tarafından kandırılmışlardı. Bir zamanlar fındık bahçeleri olan arazileri ve hayvanlarını otlakları köy meraları yabancılara satılmıştı.

O topraklarda Altın madeni çıkartan yabancılar güzelim tepeleri büyüklü küçüklü siyanür havuzları ile doldurmuştu. Oranın havada yeşilin değil siyanürün kokusu vardı.

Gaius Julius Caesar bana sağ eliyle gökyüzünü gösterdi. Havada özgürce uçan tek bir kuş bile yoktu. Ve altın madeni alanın tam üzerinde kalın zehirli bir bulut vardı.

Sonra Gaius Julius Caesar bana oradaki ağaçları gösterdi. Sanki asitli bir yağmurun altında kalmış gibiydiler. Ağaçların yaprakları iyice sararmış ince dalları da kurumaya başlamıştı. Doğa orada göz göre göre can çekişerek ölüyordu.

Biz oradayken altın madeni sahasına üzerinde büyük bir sembolü olan bir araç geldi. Bu aracın içinden çıkan adamlar çok mutluydular. Kendilerine ait olduğuna da emin oldukları o altın külçelerini zevkle aracın içine yükleme yapmaya başladılar.

Gaius Julius Caesar elimi tuttu. Onunla beraber köye doğru yürümeye başladık. Bu köy de pek az genç kalmış olduğunu gördüm. Orada kalan çoğunluk yaşlıydı. Hepsinin bakışları donuktu sanki ölümün gelmesini bekliyorlar gibiydi.

Biz köyün sokaklarında yürürken önümüzden bir cenaze alayı merhumu defnedileceği kabristana doğru götürülüyordu. Gaius Julius Caesar durdu. Ben de onunla beraber durdum.

Vefat edenin ardından ağlayan pek azdı. Sanki öldü de kurtuldu gözüyle bakıyorlardı. Cenaze kalabalığındaki uğultulu konuşmalara kulak kabarttım. Duyduklarım beni çok üzdü. İki gözümden yaşlar süzüldü.

Bu merhumun daha 50 yaşında bir baba olduğunu ve kanserden öldüğünü öğrendim. Şehirde hastanede bile yatmış hiçbir şey onu sağlıklı edememiş. Çok acılar çekmiş ama kimse ona bunun sebebini de sormamış.

Merhum evine ekmek parası kazanmak, ailesinin geçimini sağlamak ve üç evladı için bu altın madeninde işçiliğine karşı asgari ücretten biraz fazla para alarak çalıştırılmış. Oradaki küçüklü ve büyüklü Siyanür havuzlarının bakımında görevlendirilmiş olan birkaç köylüden sadece biriymiş.

Bir Rüya Gördüm...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin