Bölüm Şarkısı:
Turkish Delight - Cascade
Hümeyra - Kördüğüm
İKİNCİ BÖLÜM
Keşke bu köyün sultanı siz olsanız öğretmenim.
2
Ümit gittikten sonra kalakalmıştım tek başına otogarda. İnsanlar gelip geçiyordu yanımdan, otobüs terminalleri garip yerlerdi gerçi. Bol bol gözyaşı vardı burada. Birisi hasretini çektiğine kavuşmaktan, birisi sevdiklerini ellere yollamaktan...
Terminalin içine girdim büyük kapılardan, alışveriş merkezine hiç gitmemiştim, sahi ben o köyden hiç çıkmamıştım ama televizyonda gördüğüm alışveriş merkezleri gibiydi aynı içi. İnsan kalabalığı vardı burada da ama çok da değildi.
İçimde engelleyemediğim apansız bir korku vardı, tek başımaydım kocaman şehirde. Hiç görmediğim şeyler görüyordum. Özendiğim hayata bakıyordum...
Babaannem de benim gibi hiç çıkmamış köyden, öyle derdi. Sonra gülümserdi gözleri bir anda, pasparlak olurdu. Kırışmış yüzünde küçük bir gülümsemeyle, Kazım'ım bana dedi ki seni şehre götüreyim mi ana... Yok dedim ben, şehirde ne işim olur orospu karılar gibi, demişti.
Hiç merak etmedin mi babaanne dışarıyı, diye sormuştum ben de. Yok kızım, ne dışarısı... Her yer betonmuş oralarda, nasıl yaşanır topraksız, ağaçsız...
Bilmem ki, demiştim ben de. Beton değildir ki her yer, bir görsek belki çok beğeneceğiz.
Kaşları çatılmıştı bu sözlerime, kızmakla durmak arasında kalmış en sonunda yaşlılıktan buruşmuş elleriyle saçımı sevmişti. Merak etmeyesin öyle şeyleri Sırma'm... Kocanın dizinin dibinde oturasın, anana atana sakın söylemeyesin bunları. Duymasınlar çok kızar baban, demişti.
Ondan sonra kimseye söyleyememiştim içimdeki heveslerimi, hepsi kursağımda kalmıştı öylece.
İnatçıydı ama Sırma... Görecekti illa bir gün, gidecekti şehre, karar vermişti o çocuk aklıyla.
Gülümsedim kendi kendime, önümden geçen ailenin bavullarının tıngırdayan tekerleklerini izlerken... Kaçışımla beraber Sırma'nın istedikleri oluyordu değil mi birer birer?
Nereye gidecektim şimdi? Ümit Nilüfer'e git demişti. Oraları bilmezdim ki, sahi hiçbir yeri bilmezdim. Ümit dediğine kötü bir yer değildir diye düşündüm.
Ümit'in dediği gibi arka kısımdan çıktım, yeşil otobüsler vardı iki tane. İnsanlar bavullarıyla girmeye çalışıyordu araçtan içeri. Bu saate rağmen kalabalıktı tıklım tıklım.
Çekinen adımlarla yaklaştım otobüse, onca insanın içinde benim akbilim yok diye sormaya utandığım için önümden giden sarı saçlı kıza seslendim kısık bir sesle.
''Ee, bakar mısınız?''
Minyon tipli sarışın kız bana döndü. Altında kısacık bir şort, üstünde de yapışan bir bluz vardı. Köyde böyle bir şey giyseydim babam beni döve döve öldürürdü herhalde... Ya da bir köşeye sıkıştırıp ellerlerdi. İçim ürperdi bir anlık düşüncelerle.
''Buyurun?'' dedi biraz çattığı kaşlarla.
''Şey, benim ak-akbilim yok da...'' Bir an unutmuştum o kelimeyi, ne olduğunu bile bilmiyordum ki... ''Ben para versem size, benim yerime-''
Kız halimi görünce gülümsedi yumuşak bir ifadeyle. ''Tamam, yardım ederim. Paraya gerek yok...''
Halime üzüldüğü için parayı kabul etmemesine içerlendim bir an. ''Yok, param var benim. Olmaz öyle. Kötü hissederim. Vereyim parasını lütfen.'' diye ısrar ettim aceleyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVSİZ
عاطفية(Ara verilmiştir. Sebepleri 'sad story' bölümünde mevcuttur.) "Tamam, tamam bulmayacaklar seni... İzin ver bana, saklayayım seni." Öyle kurdu ki bu cümleyi... Öyle bir cümle kurdu ki fark etmeden... Onun için ne anlama geldiğini bilmesem bile kalbim...