Merhabalarrr, 4 Ocak demiştim ama 4 Ocak'tan kastım 4 Ocak'a kadar bölüm yazmaya başlamayacağımdı... Birkaçınız 4 Ocak'ta bölüm gelecek sanıp beklemiş, üzülmüş :( İki gün rötarlı oldu sizin için ama en kısa zamanda yazmaya çalıştım gerçekten. 💖
Bundan sonra haftada bir bölüm gelir diye düşünüyorum. 12. sınıf öğrencisiyim ve tabi ki son 5 aya bıraktım çalışmamı :) O yüzden sıkı bir programa girmek mecburiyetinde kaldım.
İyi okumalar diliyorum hepinize.
ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM.
Bana bazen öyle bakıyordu ki, kelimelerim bakışlarını anlatabilecek kadar güzel değildi.
14
"Kodumun göt lalesi! Ulan Fırat ne sik yapıyorsun lan sen?!"
Devran'ın içeriden gelen yüksek sesi beni sıçratarak uyandırmıştı. Gözlerim iri iri olmuş şekilde yatakta doğruldum. Çok sersemlemiş hissediyordum. Biraz terlemiştim ve önümü göremeyecek kadar saçlarım birbirine girmişti. Kuruyan boğazımla yutkundum. Hissettiğim acıyla duraksadım. Boğazım niye acıyordu? Üstelik üstümden tır geçmiş gibi bedenim ağrıyordu. Ağzımda iğrenç bir tat vardı.
Kısacası şimdiden kötü bir sabahtı.
Sanki o günlere gitmiştim bir an, babamın kuduz bir hayvan gibi anneme bağırırken çıkan öfkeli sesiyle uyandığım günlere... Sırf bu bağırış, kavga sesleri yüzünden sıçrayarak uyanmamak için sabahın köründe, babam kalkmadan uyanırdım. Alışkanlık olmuştu.
Ama bu eve geldiğimden beri normalden daha fazla uyuyordum. Sabah namazına kalkan babannemden bile erken kalkardım bazen... Şimdileri Devran sabah kahvaltısı için uyandırmasa öğlene kadar uyuyacakmışım gibi yorgun hissediyordum. Sokakta kaldığım vakitler yüzünden uyku düzenim, bağışıklığım bozulmuş olmalıydı. Normalde kolay hastalanan bir çocuk değildim. O kadar çamur, toprak içinde büyümüştüm...
Hissettiğim yorgunlukla derin bir nefes aldım. Boğazım da ağrıdığına göre çoktan hasta olmuş olmalıydım. Sahi, dün gece o kadar ağladığım için mi yoksa alışveriş merkezinde çilekli pasta yerken soğuğa maruz kaldığım için mi hasta olmuştum acaba...
Kirpiklerimi kırpıştırarak Devran'ın içeriden gelen öfkeli sesini dinledim.
Saat kaçtı acaba?
"Ulan sik herif seni bekliyoruz kaç gündür! Adam yurtdışında alem yapıyor!"
"..."
"Fırat kes. Ne sik yapıyorsan bırak, şu ülkeye gel andaval herif. İşim düşmez sana, düşeceği zaman ayaklarını götüne vura vura kaçarsın!"
"..."
"Fırat kapat." diye tısladı Devran. "Yarın geliyorsun."
"Uçak saatleri beni ilgilenmiyor, istersen götüne pervane sok. Yarın buradasın."
Sesi daha normal geliyordu.
"Fırat yarın gelmezsen seni sike sike getiririm!" diye öyle bir hiddetle bağırdı ki bir anda yerimde sıçramıştım. Elimi hızla kalbime koydum. Çok yüksek, korkunç bir sesle bağırmıştı.
Daha sonra büyük ihtimalle telefonu kapattı ve birkaç küfür daha savurdu.
İfadesiz bir yüzle kapıya bakarken Fırat diye seslendiği adamı düşündüm. Benim avukatım olacaktı sanırım. Devran'la konuşurken yurtdışında demişti ve büyük ihtimalle işleri uzamıştı. Devran da öfkelenmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVSİZ
Storie d'amore(Ara verilmiştir. Sebepleri 'sad story' bölümünde mevcuttur.) "Tamam, tamam bulmayacaklar seni... İzin ver bana, saklayayım seni." Öyle kurdu ki bu cümleyi... Öyle bir cümle kurdu ki fark etmeden... Onun için ne anlama geldiğini bilmesem bile kalbim...