Gelmemesini çok istedim ama geldi o lanet gün . Ama yapacak bir şeyim yoktu artık. Ben oraya gitmeliydim hem de olabildiğimce en iyi halimle ,amacım ona ne kaybettiğini göstermek değil iyi ki dedirtmemekti sadece. Okul zaten evimize çok yakın olduğu için buluşma saatimize yirmi yirmi beş dakika kala çıktım evden .
Okulun az gerisinde buluştuk bizim kızlarla,birlikte yürüdük okula . Okul bahçesine henüz kimse yoktu . Görüşmeyeli olmuştu biraz,konuşuyoduk , fotoğraf falan çekiliyorduk. Duygun'un iki yakın arkadaşı geldi fakat yanlarında Duygun yoktu.Acaba gelmeyecek mi diye düşünüyordum. O sırada üç kızın okul bahçesine doğru geldiğini gördük ,bu kızları tanımıyorduk yani ilkokul arkadaşlarımızdan değildi fakat aralarından biri hiç de yabancı gibi değildi ama nerdendi bu aşinalık anlayamadım. Kızlar Duygun'un arkadaşlarının yanına gitti, az sonra Duygun da geldi yanlarına .Aklıma bir ihtimal geliyordu kızların kim olabileceği hakkında ama olmaması için dua ediyordum . Yavaş yavaş herkes geldi ,genlede gelenler hoca ile iletişime geçen ben olduğum için bizim yanımıza geldiler. Duygunlar hala diğer taraftaydı .Sözleştiğimiz saat gelmişti "arkadaşlar yavaş yavaş içeriye geçelim hoca da birazdan gelir' dedim herkes onayladı . Duygunlar da bizim tarafa doğru geldikten sonra içeriye girdik.
Hangi sınıfta olacağımız belliydi. Haftasonu olduğu için okulun şimdiki öğrencileri yoktu . Sınıfa girdik ,herkes sıralara oturdu . Ben oturmadım ama nedendir bilmem içinde bulunduğum topluluklarda kendimde önder olma ihtiyacı duyarım. Tabi hiç kimse de bunu sorun etmedi ,sonuçta herkes bu huyumu az çok bilirdi.Biri hariç Duygun 'un arkadaşı olan kızlardan birisi bana "neden başkanlık taslıyorsun" dedi. Komik gelmişti bu söz biraz da çocukça, cevap vermeye değer bişey olduğunu sanmam ama tutamadım kendimi "keyfim ve kahyası öyle istiyor peki bu seni ne kadar ilgilendiriyor" dedim oda gözlerini kaçırmakla yetindi . Yüzü tanıdık gelen kız Duygun 'un yanına oturmuştu ,eli Duygun 'un elindeydi .Bu canımı yakıyordu ama belli edemezdim asla . Az sonra Duygun ceketini cıkardı yanındaki kızla bluzu aynıydı .Bile bile gözüme sokmak için yaptıklarını düşünüyordum ve umursamıyormuş gibi davrandım ,zor oldu ama olmak zorundaydı.Benim bu tavrıma karşın Duygun da ceketini giydi yeniden. Sınıfa gireli on beş yirmi dakika olmuştu hocamız hala gelmemişti. İnsanlar sıkılmaya başladı haliyle. Hocaya mesaj attım "hocam gelecek misiniz" diye aldığım cevapsa "Oğlum Uzay hastalandı birkaç saat sonra geleceğim sen idare et arkadaşlarını" bu söz başkanlığımı tesciller nitelikteydi ,hoşuma gitmişti de nasıl iki saat ne yapacaktım ki ben .
Sonra bunu arkadaşlara bildirdim sonra da vakit geçirmek için önerisi olan varmı diye sordum. Bahçede top oynayalım falan diyenler vardı .Lakin çoğunluk Melis 'in önerisini istedi ben her ne kadar saçma bulsam da Duygun 'un sevgilisinin teklifini kabul etmek zorunda kaldım . Ne mi yapacaktık ?Sınıfta bir kutu vardı ve oraya herkes şahsi yada ortaya bir itirafta bulunacaktı ,itirafı yazanın kim olduğu bilinmeyecek herkes itirafı kutuya attıktan sonra rastgele çekilen itiraflar sırayla okunacaktı ve bu okuma işleminiyse "ben" yapacaktım. Açıkçası bu üstüme oynan beni rezil etme amacı güden bir oyun olduğunu düşünüyordum ,hala aynı fikirdeyim. Yarım aklı sıra ben Duygun 'a aşk itirafında bulunacaktım o da benim sevgilim tribine falan girecekti. Ama bilmediği tanımadığı bir ben vardım ortada. O kadar saçmaydı ki bir kere ben böyle birşey yapmaya kalksam başta Hande olmak üzere bizimkiler bana kesin engel olurdular.
Herkes bişeyler yazıp kutuya attıktan sonra sırayla okumaya başladım. İlk açtığım kağıt çok acı vericiydi yada ilk başta ben öyle sandım . "Melis'e seni çok seviyorum". Bunu bize aktarmanın mantıksızlığını yadsırken Duygun "arkadaşlar Melis benim kız arkadaşım keşke düşünerek yazsaydınız "dedi. O an Melis 'in yüz ifadesi ve Duygun 'u yatıştırma çabasından anladım ki Melis kendi kendine itirafta bulunmuş tabi bunu anlayan bir tek ben olmadığımı için milletin gülmelerine kendimi kaptırmamak için zor tutuyordum. Benim itirafımsa "canım çok sıkılıyor"du bizimkilerinkiyse buna benzer şeyler .Bir itiraf daha açtım. Açtığım itiraf banaydı Deniz 'e yazıyordu. Okuduğumda kimden olduğu bariz belliydi . " Güzel bir baş belası olduğunun ne kadar farkındasın ?Hande Yener'in Bela şarkısını sana ithaf ediyorum" Bunu okumak istemezdim ama okumassam bunu taktığımı düşünürdü . Evet takmıştım hatta üzülmüştüm de ama o öyle düşünmemeliydi . Okudum ve ben bunu yıllardır biliyorum ama kendini hatırlatma amacı ile bana bunu tekrar hatırlatan arkadaşa teşekkür ederim" dedim. Sonra Duygun"şarkıyı dinletmekten çekiniyor musun hakaret içerdiğini sanmam "dedi . Buna daha çok sinirlenmiştim . Bu bana ben başkasını seviyorum dedikten sonra ilk sözüydü ."Şarkıyı dinleyip dinlememizin bir önemi yok ama çok dinlemek istiyorsan açabilirim" deyip şarkıyı açtım ."Melis bizene ki senin şarkından" dedi. Ona cevap vermedim çünkü o anlamamıştı hala . Duygun'sa şarkıyı dinlediğimden emin olmak istiyordu . Bilmiyordu ki şarkı ne kadar kötü olursa olsun sırf ondan diye kaç gece ağlayarak dinleyeceğim.
Sonra itirafları okuma tam bitmişti ki hocamız da geldi ve bikaç fotoğraf çekildik .Ha bu arda yıllar sonra Dugunla aynı karede olan fotografımızı Melis'in çekmiş olması sinirlerimi bozuyordu. Sonra biraz da eskilerden konuştuktan sonra dağıldık.
Korktuğumdan daha kötü bir gün olmuştu ama korkulacak bir tarafı yokmuş ,onu anladım .Aradan birkaç gün geçti bir sabah telefonuma gelen bildirimleri irkildim "Dugun bir hikayede senden bahsetti "
Oysa beni takip bile etmiyordu neye etiketlemişti acaba ? Bakmalı mıydım? Ne tepki verecektim? Kafamda deli sorular vardı ve...Ne yapacağına dair en ufak bir fikrim yoktu.Siz de dinlemek isteyebilirsiniz diye medyaya Duygun'un şarkısını bırakıyorum.