"Dur! Kaçma!"
Öyle hızlı koşuyordum ki ciğerlerim yanıyordu. Bacaklarımda derman kalmamıştı, ama arkadaki adamlara da pabuç bırakacak değildim.
"Mahinur hanım! Durun!"
Yüzüme vuran ağaç dallarını, elimi yüzüme siper ederek engellemeye çalıştım. Nereye gittiğim hakkında en ufak bir fikrim dâhi yoktu ama yol yoldur. Şu an tek yapmam gereken şey koşmaktı. Koşmak!
Koşmak zordu, ayaklarımdaki botlar ile koşmak daha da zordu. Üstelik o kadar uzun zamandır koşuyordum ki, girip çıktığım çamurlar bile üzerimde kurumuştu.
"Defolun gidin başımdan!"
İşin ilginç tarafı da, bu arkamdaki adamların saatlerce hiç bıkmadan beni kovalamasıydı. Bir değil iki tane adam saatlerdir beni kovalıyordu.
Takip edildiğimi anlayınca değişik yollara girip akıllarını karıştırınca beni bırakırlar zannetmiştim ama adamalar yemin etmiş gibi bu sefer de etrafı didik didik etmişlerdi. Küçük bir dükkana girip kafama taktığım şapkamı biraz daha yüzüme doğru indirip fark edilmemeyi diledim. üzerimdeki montumun fermuarını boğazıma kadar çekip kapıya doğru ilerlemeye başladım. Oradan sessizce uzaklaşmayı düşünmüştüm ki arkamdan ismimi söyleyen adamla birlikte dükkanda dışarı fırladım.
Şimdi de buradaydım işte. Yaklaşık bir saattir koşuyorum. Bedenim o kadar yorgundu ki her an düşüp bayılabilirdim.
Yine de kalan son gücümle koşuyordum ama arkamda bir hareketlilik hissettim.Lakin dönüp bakamayacak kadar korkuyordum. Durduğum an ensemde biterlerdi, ve bunun olması için şu an çok erkendi.
Ne kadar daha koştuğumu bilmiyorum, arkamdaki hareketlilik yanıma kadar gelmişti. Yanımda uzak bir yerde ağaçların arasında benimle beraber koşan birisi daha vardı. Anlaşılan bu adamlar vazgeçmeyeceklerdi. Birden ayağım bir sarmaşığa dolanınca dengemi sağlayamayıp yere düştüm. Yorgun bedenim bunu uyku olarak algılamış olacak ki gözlerim anında kapandı.
Kafamdaki hafif sızı ile uykuya daldım.
...
"Anne?"
Önümdeki kalabalığı küçük bedenimle geçmeye çalıştım. İnsanlar evimizin bahçesinde toplanmıştı.
"Baba?"
Ailemi bulamıyordum. Burası neden bu kadar kalabalıktı ki? Bu insanlar yüzünden ailemi bulamıyordum. İçimde eve girmemek için çığlık atan tarafımı susturup yavaşca eve doğru yürümeye başladım.
Eve yaklaşıp eşikten içeri adımımı attığım an duyduğum çığlıkla olduğum yere çivilendim.
Ben Mahinur. Mahinur Acar...
İşte tam burada büyümüştüm ben, bu eşik ağzında, bu insanların arasında, bu yıkılmış evin kapısında. Harabeye dönmüş ruhuma ne de güele ayak uyduruyordu öyle.Babam tüm Türkiye'nin tanıdığı köklü bir ailedendi. Babam annemle tanışınca dedem izin vermemiş, babam ise tüm varlığını elinin tersiyle itmişti. Ama ne dedem durmuştu, ne de amcam engel olmuştu. O gün neler olduğunu bilmiyorum. Tek bildiğim yıllardır bu aileden, bu ailenin içinde bulunduğu her şeyden uzak durmaktı.
"Anne! Baba!"
Tam yerde kanların içinde yatan aileme koşacakken büyük bir sarsıntıyla geri geri çekilmeye başladım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
-AZLEM-
ActionBen en büyük hatayı onu unuttuğumda yaptım. nasıl unutabilirdim ki? Nasıl da unutmuştum? Oysa o beni hiç aklından çıkarmamış, yıllar geçse de üstünden beni hiç unutmamış. Ben değişip ruhumu bir uçurumdan attığımda da beni hiç unutmamış. Peki ben? O...