0.6

49 6 94
                                    

Anıl: Arayayım ister misin seni?

Bilinmeyen Numara: İnan, çok isterim.

Anıl: Sen arasana beni.

Bilinmeyen Numara: Arayayım tabi.

"Alo," dedim sesimdeki kırgınlıkla. Burnumu çekerek gözyaşlarımı sildim. Belki daha sonra onunla konuştuğum için delirebilirdim ama bugün gülmek bile çok zor geliyordu. Konuşmakta.

"Alo?" dedi. Sesinde meraklı bir tını vardı. Aynı zamanda sakin, ve huzurlu bir aura yayıyordu etrafa. Aşıktım bu çocuğa ben.

"Merhaba..." dedim kısılan sesimle. Saatlerce o'nun mezarında bağırarak, çığlık atarak, her cümleme bir neden, bir de çok özledim sığdırarak ağlamıştım.

Beni neden yalnız başıma bıraktın?

Bu tetik olmuştu. Anında ağlamaya başladım. İnleyerek, hıçkırarak, kimseyi takmadan... O'nun mezarının başında, sırtım mezar yaşına yaslı. Üstünde ismi kazılı.

Neden yaptın bunu kendine? Neden yaptın bunu bana? Neden gittin? Hem de bile isteye...

Varlığını dahi unuttuğum Anıl'ın, "Ağlama," dediğini duydum. Hıçkırıklar arasında, "Yapamıyorum..." dedim.

"Anıl," diye sayıkladım. "Gelsene," dedim. Sessiz kaldı. Ne gelirim, dedi; ne de gelemem. "Ben onu çok özledim." Dedim tek bir nefeste. Boğazım gittikçe acıyordu.

"Neredesin?" diye sordu. "O'nun mezarında," dedim. "O kim?" diye sordu. "O benim herşeyim, o benim yaram." 

"Çok mu seviyorsun onu?" diye sordu.

"Çok," dedim. "Ve de çok kırgınım. O beni burada bıraktı."

"Ölmeyi mi istiyorsun?" diye sordu.

"Ölmeyi değil, onun beni bırakmamasını istiyordum. Çok sözü vardı bana. Benim de ona. Ben hep sözlerimi tuttum ama o gidince tutamadım. O da tutmadı. Keşke tutsaydı. Keşke yaşasaydı."

Ve konuştuk. Bana sorular sordu, cevaplar verdim. Ama onca sorunun arasında hiç bana dair sorular sormadı. Yani, kimsin? gibi.

Bir yerden sonra gözyaşlarım bile dindi. Ama o kadar ağlamanın etkileri tabii ki üstümdeydi.

"Ağlıyor musun hala?" dedi nefeslenerek.

"Hayır. İnanamıyorum ama gözyaşlarım bile dindi," dedim. "Ama daha çok yoruldum. Şurada kıvrılsam hemen, onun sıcaklığı üstümü örter mi?"

"Çok isterdim evet demeyi ama o senin güçlü durarak eve gidebilmeni isterdi bence."

"Keşke üstümü örtecek birileri olsa..."

"Saat çok geç oldu, hava kararıyor bak. Hadi eve git."

"Gideceğim, tamam." dedim. Söz verdim.

Üstümü onun hırkasıyla iyice sardım.

"Anıl, sonbaharı sever misin?" diye sordum yerlere dökülen turuncu kırmızı yaprakları izlerken.

gözlerinde kaybolmak | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin