28.text

583 41 13
                                    

Ne Jupiter - Dünyanın Durduğu An

                                      

"İpek geldik, hadi uyan." diyen Ege'nin sesiyle gözlerimi yavaşça açtım. Sese karşı çok duyarlıydım. Pencereden denizi görmüştüm. Ege'ye doğru dönüp burası çok güzel demek istedim. Eğer bana öyle dükkatli bakmasaydı. " Hadi inelim. Sen şu poşeti al ben de arkadaki malzemeleri çıkaracağım." dedi.

" Tamam." dedim dümdüz tamam. Arabadan inip bagaja doğru giderken ben de arka koltuktan poşeti aldım. Yağmurluğumu elime alıp arabadan indim. İner inmez denizin kokusu burnuma dolmuştu. Denizi çok seviyordum. Bana iyi geliyordu.

Babamla hep denize giderdik, yüzerdik, eğlenirdik. Saatlerce çıkmazdık. Annem babama hep kızardı çünkü denize girmek için yemek yemezdim. Babam gitti ben deniz kenarlarına yine geldim. Yine yüzdüm. Yine yemek yemedim. Ama eğlenmedim. Tek geldim hep. Ama şimdi Ege'yle gelmiştim. Onunla gelmek istemiştim. Arkadaşlarımla bile, annemle bile gelmemiştim. Ege'ye karşı çıkmamıştım çünkü. Çünküsü yok.

" İpek daldın gittin kızım. Hadi inelim şuradan." Ege'nin sesiyle kendime gelmiştim. " Tamam ya iniyoruz işte." deyip çirkefleştim. Gülerek kendi kendine bişeyler konuştu ama anlamadım.  Ben de arkasından gülerek " Yüzüme söylesene sinsi gibi gülüp kendi kendine konuşuyorsun." dedim ciddi olmaya çalışarak.

" Senin içinden ne çıktı. Nerede o hanımefendi İpek?" dedi. "Hanımefendi İpek? İpek yani ben hanımefendi?" diyip kahkaha atmaya başladım. Annem bunu duysa yalandan kim ölmüş derdi. Ege benimle birlikte gülmeye başlayınca durup onu izlemeye başladım. Çok güzel gülüyordu. " Hadi güldüğün yeter gidelim artık." deyip önüne geçip kumsala doğru koşmaya başladım. Koştukça denizin kokusu ciğerlerime daha çok doluyordu. Hava rüzgarlıydı biraz. Saçlarım birbirine girmişti ama bu hissi seviyordum. Dağınıktım. Gülerek Ege'ye dönüp " Ben denize gireceğim." dedim. Bana şaşkınlıkla bakıp " Hayır saçmalama. Hasta olursun. Sen dememiş miydin hava ısınsaydı girerdik diye?" dedi ciddi bir şekilde.

" Demiştim ama şimdi de gireceğim diyorum. Sen sandalyeleri ayarla ben gelirim hemen." dedim tatlı tatlı bakarak. Tatlı tatlı bakmak?
" Hazıra konacaksın hemen yani?" dedi. "Evet? Ama yok yapamam ben diyorsan yardım ederim." dedim imalı şekilde. " Yapamam. Gel yardım et." dedi pis pis gülerek.

"Çok kampa gidiyorsun galiba. Bagajının arkasında bunlar olduğuna göre." dedim ağzını arayarak. Bunu anlamış gibi gülüp " Çocuklarla kamp yapmayı seviyoruz. Hafta sonu antremanların olmadığı zaman kaçıyoruz birkaç gün." dedi. Açıklama yap aferin. Anladım dercesine mırıldandım. " Denize girecek misin gerçekten?" dedi. Gözlerimi büyüterek "Gerçekten. Denize. Gireceğim." dedim ve koşmaya başladım. Ayakkabımı, çoraplarımı ve hırkamı çıkarıp denize girmeye başladım. Soğuktu. Ama güzeldi. Gülerek ilerlemeye başladım. Ege arkamdan geliyor mu diye bakmak için dönerken arabaya doğru ilerlediğini gördüm. " Ege! Nereye gidiyorsun!" diye çığırdım. " Sana havlu getireceğim. Ben gelene kadar çıkma sen." dedi. Kafamı sallayıp yüzmeye başladım.

Yüzdüm, yüzdüm. Arada dönüp Ege'ye baktım. Beni izliyordu. Sonra kıyıya doğru yüzmeye başladım. Ben yaklaştıkça O da kıyıya geldi. Elinde saç havlusu vardı. "Arabanda başka neler var acaba?" dedim gülerek. "Titriyorsun resmen İpek. Al şunu kurulan." deyip havluyu elime tutuşturdu. Olabildiğince hızlı bir şekilde kuruladım vücudumu en son da havluyu saçıma sardım. Ege her hareketimi dikkatlice izliyordu. "Arabada giyinmek ister misin?" dedi gözlerime bakarak. Neden gözlerime bakıyordu? Bakmıyordu sanki gözlerime gözlerini mühürlüyordu. Kafamı sallayarak yürümeye başladım. "Seni de uğraştırdım ama pişman değilim." dedim yapay bir mahcubiyetle. "Tiyatro okumayı düşünüyor musun? Düşünmüyorsan kesinlikle düşünmelisin." dedi tebessümle. "Hah." deyip gözlerimi devirdim. Kapıyı açınca arka koltuklarda siyah bir sweat, eşofman ve yeşil bir çorap gördüm. " Hadi sen giyin ben burada bekliyorum." deyip beni arabanım içine iteledi. Arabaya girince klimanın açık olduğunu farkettim. Bu çocuk çok düşünceliydi.

Hızlıca üstümü çıkarıp sweati giydim. Pantolonumu güç bela çıkarıp eşofmanı giymeyi de başardım. Eşofmanın iplerini bütün gücümle sıkıp bağladım. İç çamaşırımı da çıkarmıştım. Ama rahattım hepsi boldu zaten. Çorapları giyip eşofmanın paçalarını içine koydum. Biraz daha arabada kalıp vücudumun ısınmasını bekledim.

Ege arkası dönük bir şekilde telefonuyla uğraşıyordu. Kapıyı açtım ayakkabılarım tam önündeydi. Ege arkasını dönüp elinde tuttuğu yağmurluğu bana doğru uzattı "Al bunu da giy." dedi. Normalde giymeyeceğim derdim ama itiraz etmek istemedim. Kafamı sallayıp elinden aldım. Hazırdım.

Konuşmamak için hiçbir bahane kalmamıştı.

Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.^^

still love | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin