Keyifli okumalar.☀️
Alarm sesini duymamla gözümü açmaya çalıştım ama açılmıyordu. Sabah uyanmaktan nefret ediyordum. Hatta direkt uyanmaktan nefret ediyordum. Alarmı kapatıp telefonu komodinin üstüne geri koydum. Yatakta hafifçe doğrulup renkli yün halıma bakmaya başladım. Tam kafamı geriye doğru atarken telefonumun zil sesiyle tekrar telefona uzatıp beni bu saatte arayan hadsize baktım. Tabii ki de Deniz.
" Efendim Deniz. Sabahın bu saatinde ne oldu beni arıyorsun?" dedim hafifçe gülerek. Ses gelmeyince " Deniz, orada mısın? Konuşsana." dedim.
" BORA YAZDI BANA! BORA BORA!" diyerek bağırmaya başladı. " Denizim ne Borası. Rüyanda bir şey mi dürttü seni? Hangi Bora?" dedim sakince. Derin bir nefes alıp verdi ve konuşmaya başladı.
" Senin Ege'nin olağanüstü yakışıklı arkadaşı olan Bora işte ya. Biz dün takipleşmeye başladık. Daha doğru benim önüme düştü, ben de direkt takip ettim. Sonra bir baktım döndü. (Normalde erkeklerden nefret ediyorum biliyorsun ama Bora farklı.) Düşünceleri, hali falan." dedi sonlara doğru gülümsemişti büyük ihtimalle çünkü sesine yansımıştı.
" Sen Bora'nın farklı oluşunu şimdi mi söylüyorsun bana? Elif biliyor mu ayrıca? Seni mahveder." Deniz'den tepki gelmeyince.
" Bir dakika Elif biliyordu değil mi? Siz çok hainsiniz. Ben niye en son duydum ya? Ağlayacağım Deniz."
" Aşkım gerçekten Elif müneccim gibi direkt sordu. Ben de söyledim. Ama zaten normal bir crush gibi düşün. Yanlış anlama lütfen."
" Bilemiyorum Deniz. Seni süründürürüm biraz haberin olsun. Konu dağılmasın bunun hesabını sonraya saklıyorum. Ne yazdı Bora bakalım sana?" dedim. Çok takılmamıştım aslında ama bu Deniz'i süründürmeyeceğim anlamına gelmiyordu. Ben, Deniz ve Elif çocukluk arkadaşıydık. Çok yakın değildik ama lise dönemi bizi baya yakınlaştırmıştı.
" Ben dün bir hikaye atmıştım ya. Tuval boyuyordum. Hikayeme yanıt vermiş. Çok güzel çizmişsin, emeğine sağlık demiş. Çok şaşırdım, ben de teşekkür ettim sonra konuşmayı uzatmadı. Ben uzatır diye düşünmüştüm ama yapmadı." dedi.
" Peki yazmasını istedin mi?" Cevabı biliyordum ama ondan da duymak istedim.
" Kızım deli misin? İyi ki yazmadı. Direkt çizerdim kafamda. Çocuk sıfır virgül bir yavşak. Bu dünyada en nadir şeylerden biliyorsun değil mi? Bir Ege, iki Bora." diyerek güldü. Deniz'in en nefret ettiği iki şey vardı; erkekler ve yavşak erkekler.
" Sınırlı sayıdakiler bize kalmış mis gibi."
" Bana kaldı mı bilemiyorum ya. Ama gözümde baya yüksek bir aday Bora.''
'' Tamam o zaman bebeğim. Şimdi ben hazırlanacağım okulda daha detaylı konuşacağız." deyip kapattım.
Yataktan kalkıp banyodaki işlerimi hallettim. Okul formamı giyip aynadan üzerimi düzeltip kirpiklerime rimeli sürmeye başladım. Dudak yağımı da sürdükten sonra hazırdım. Telefonumu elime alıp Ege'yi aradım. Çaldı, çaldı ama açmadı. Hemen açardı normalde. Sonra kız kardeşini aramaya karar verdim. O sırada çantamı alıp aşağı inmeye başladım. " Alo Güneş, günaydın." dedim sevecen bir sesle.
" Günaydın İpek abla. Abime mi ulaşamadın?" şak diye sordu. Bayılıyordum bu kıza. Hafifçe gülüp onayladım.
" Bir bakayım senin sevgiline. Abi, müsait misin? Giriyorum içeri." dedi. Kapının açılma sesi gelmişti ama Ege'nin sesini duyamadım.
" Abi hasta mı oldun? İpek abla seni soruyor." Ne hastası ya? Turp gibiydi. " Güzelim." diyen sesi o kadar zayıf geliyordu ki. İçim cız etmişti resmen. " Ege, neyin var sevgilim? Hemen yanına geliyorum, dün iyiydin ama. Ateşin var mı? Güneş'e söylesene bir kontrol etsin." derken telaşla ayakkabımı giymeye çalışıyordum. " İpek sakin ol. İyiyim." durup öksürdü. " Nasıl bir şeyin yok Ege. Ciğerin çıkacak şimdi öksürmekten." dedim sinirle. " Gelme bebeğim, toplarım ben. Güneş bir şeyler hazırlar. Okuluna git." dedi kısık sesiyle. " Güneş okuluna gitsin, ben geliyorum. Fazla konuşma, döverim seni. Hasta olman umurumda bile olmaz ona göre." dedim sesimi sert çıkarmaya çalışarak. Dövemezdim asla. Ama bilmesindi. " Tamam cadı tamam. Sustum, gel ve beni iyileştir." dedi sesindeki imayı anlamamak için salak olmak gerekirdi. " Tamam. Senin olduğun evde bitki çayı falan eminim yoktur ilk önce markete uğrayacağım." dedim.
" Tamamdır yavrum. Çok bekletme ama." deyip kapattık.
~
" Sonunda İpek abla başımın etini yedi nerede kaldın diye." deyip evden kendini zar zor atan Güneş'e gülüp " O abin tam dayaklık var ya." dedim.
" Sana kolay gelsin artık. Ben okula uçuyorum hemen." dedikten sonra beni öpüp koşturmaya başladı. Bıcır bıcırdı. İçeri girip ayakkabılarımı çıkardım. İlk önce mutfağa girip aldıklarımı çıkarmaya başladım. Ege'nin yanına çıkarsam inemezdim. Tencereler neredeydi acaba? Dolaplara tek tek baktıktan sonra sonunda zafere ulaştım. Mercimek çorbası yapacaktım. Çok seviyordu, hem ben de seviyordum. Otlanırdık beraber. Bir yandan bitki çaylarını karıştırmaya başladım.
" İpek! Sen mi geldin? Güneş burada mısın? Ölüyorum kızım. Sen nasıl kardeşsin. Sevgilimi getir bana." diye yukarıdan bağıran Ege'yi duyunca gülmeye başladım. Biraz daha sabretmen gerekiyor Ege Bey. Çorbayı karıştırmaya devam ettim. Olmak üzereydi zaten. Dayan İpek. İki dakika çıksam mı ya? Az kaldı kızım. Hemen inerim bence. Çıkmayacağım. Çıkarsın çıkar. Aman ne olacak deyip merdivenlere ilerlemeye başladım. Evine bir kere gelmiştim ama inceleme fırsatı bulamamıştım. Duvarlarda Ege ve Güneş'in çocukluk fotoğrafları vardı. O kadar tatlılardı ki. Ege'nin birkaç fotoğrafını çektim. Odasının kapısı hafif aralıktı. Kafamı içeri uzatıp " Acaba yaz günü hasta olan sevgilim ne yapıyor?" dedim yatakta telefonuyla uğraşan hastaya.
Kafasını hemen çevirip gülümsedi. " Sonunda geldin be." deyip kalkacakken hemen yanına koşturdum. " Sakın kalkma geldim ben." deyip sımsıkı sarıldım. Şampuanı çok güzel kokuyordu. Derin bir nefes alıp " Nasıl hasta oldun sen bu kadar hızlı?" dedim geri çekilmeye çalışarak ama onun geri çekilmeye hiç niyeti yoktu. " Ege!" dedim biraz uzatarak. " Bilmiyorum ki. Galiba klima çarptı." dedi sessizce. Masumu oynuyordu. " Hmm, diyorsun?" dedim kulağına doğru. " Yapma şunu." dedi ellerini belime bastırarak. İnadına giderek. " Neyi yapıyorum ki? Konuşuyoruz sakin sakin." dedim anlamamazlığa vurarak. Cevap vermeden boynuma minik bir öpücükler bırakmaya başladı. O kadar iyi hissettiriyordu ki. Onunla böyle olmak çok iyi geliyordu. " Durmanı hiç istemiyorum ama aşağı inmem gerekiyor." derken cümlem yarıda kesildi hala öpüyordu ve ben cümle kuramıyordum. " Ege. Hadi ama. Önce seni iyileştirelim." dedim zar zor. Durup yüzüme bakmaya başladı. " Benim ilacım sensindir belki. Öptükçe iyileştiğimi hissediyorum hem." dedi şerefsiz. Dudaklarına yaklaşıp minik bir öpücük kondurdum.
" Bekle hemen çorbanı alıp geliyorum.'' dedikten sonra koşar adımlarla aşağıya inmeye başladım. Tepsiye gerekli şeyleri yerleştirip yukarı çıkmaya başladım. Açık kapıdan içeri doğru bakarak Ege'nin bana nazlı nazlı bakmasını izleyip gözlerimi devirdim. Bugün beni zorlu bir gün bekliyordu anlaşılan.
❤️
Burada güzel bir röportajımız var. Okumanızı isterim. <3
https://www.wattpad.com/1242226689?utm_source=ios&utm_medium=link&utm_content=share_reading&wp_page=reading_part_end&wp_uname=gokcen0&wp_originator=RnFqG%2B75Bx%...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
still love | texting
Non-Fiction0553xxx: ne kadar doğru ne kadar yanlış bilmiyorum ama 0553xxx: seni seviyorum.