1.3

2.8K 292 280
                                    

Yarım saattir boş boş izlediğim tavandan gözlerimi ayırıp etrafa göz gezdirdim.
Sakusa'nın odasıydı.
Ve ben bunu bir kaç saniye önce fark etmiştim.
En son beni Osamu'un bayılttığını düşününce sinirlerim tepeme çıkıyordu.
Neden böyle bir şey yaptığını bilmiyordum ama şu an olduğum durumdan aşırı memnundum.
Kim olsa memnun olmazdı ki?

Üzerimdeki yorgana daha çok sarılıp yüzümü yastığa gömdüm.
Şu yatakta yattığım her saniye kendimi Sakusa'ya aşık birinci sınıf kızlar gibi hissetmeden edemiyordum.
Evet, o kızlar cidden garipti.
Değişik bir mutlulukla tekrar düz yatmıştım.
Odaya aniden Osamu'nun dalmasıyla hızla yattığım yerden doğrulup yüzüme ciddi bir ifade yerleştirdim.

"Uyanmışsın."

Gülüp kapıyı kapattığında somurttum.

"Beni öldürüyordun."

"Sadece bayılttım."

Sesi kendisinden onur duyarmış gibi çıkıyordu ve bende daha çok sinirleniyordum.

"Neden yaptın ki!?"

"Oğlum sen salak mısın? Eline iki türlüde fırsat verdim işte. Azıcık beynini kullansaydın anlardın."

Hâla bana laf sokma çabalarını karşı saygı duymuştum ayrıca bana nasıl bir fırsat verdiğini düşünüyordum.
Ama bulduğum pek söylenemezdi.

"Hiçbir bok vermedin, sen kardeş katilisin."

"Daha ölmedin bile. Tsumu madem anlamıyorsun, aptallığını bir kenara bırak ve kardeşine doğruları söyle."

"Aptal değilim ben."

"Sakusa'dan mı hoşlanıyorsun?"

Ta ki ben aşırı tepki verene kadar ikimizde boş boş bakışmıştık.
Neden aniden böyle bir şey soruyordu ki hem? Tam bir saçmalıktı!
Osamu'nun üzerine atlamak ve onu boğmak istiyordum.

"Ne alaka be!? Hayır, tabii ki."

"Neden utanıyorsun o zaman gerizekalı!?"

"Sanane be!"

"Az önce on iki yaşındaki Justin hayranları gibi davranıyordun hatırlatayım dedim."

"Siktir git, asla böyle birşey olmadı."

Birbirimize bağırmayı kesip tekrar medeniyete geri döndüğümüzde: muhtamelen benimle daha fazla uğraşmamak için omuz silkmiş, gitmek için ayağa kalkmıştı.

"Samu bu arada,"

Sahte bir kaç öksürükle devam ettiğimde ne soracağımı biliyormuş gibi gülmeye başlamıştı.

"Omii'nin adı geçti madem, nerede o?"

"Sabahları koşuya çıkıyormuş."

"Tamam sağol, defol git şimdi."

Osamu yüzüme bile bakmadan odadan çıktığında nefesimi verip arkama yaslandım.
Beni bayılttığı yetmezmiş gibi garip garip sorular soruyordu salak.
Yataktan istemeden kalkmıştım.
Mutsuz ve sinirliydim.
Aşağıya inip Suna'nın oturduğu masanın yanına geldim.
Dağılmış saçlarımı bile düzeltmek istemiyordum.
Suna'nın yediği pizzadan bir dilim alıp karşısına oturdum.

"Günaydın uyuyan güzel."

Suna dalga geçerken önündeki kolasını da kendi önüme çekip sahiplenmiştim.

"Sanada günaydın."

Mutsuz olduğum her hâlimden belli oluyordu. Çünkü biraz önce Osamu denilen it bütün enerjimi sömürmüştü. Ama sanki hiçbir şey yapmamış gibi mutlu mutlu İngilizce hocasıyla konuşuyordu.
Bakışlarımı Suna'ya yönelttiğimde beni hiç takmamış telefonda yaptığı işini yapmaya devam ediyordu.
Üzerimde dün gecenin kıyafetinin olmadığını yeni fark etmiştim.
Hızla Suna'yı dürtüp dikkatini bana vermesini sağladım.

"Üzerimi umarım Osamu falan değiştirmiştir, yani değil mi?"

Anlık sırıtıp kolasını benden geri aldığında bir cevap bekliyordum.

"Kimin değiştirmesini istiyordun? Osamu değiştirdi tabii ki."

Nefesimi bırakıp gözlerimi devirdim, biraz rahatlamıştım.

"Ama merak etme, hepimiz oradaydık."

Tekrar hızla Suna'ya dönmüştüm ama geç kalmıştım, o umursamaz ifadesini takınmış çoktan telefonuna dönmüştü.
Bunu Osamu söyleseydi inanmazdım ama Suna'nın söylediği on cümleden dokuz buçuğu doğruydu.
Osamu ise; dokuzu yalan biri şüpheliydi.
Yani asla güvenemeyeceğiniz insan tipi.
Ben kendi kendimi düşünlerimle yiyip bitirirken Omii'nin geldiğini fark etmiştim.
Koşudan geldiği belli oluyordu.
Ve ben bu herifi gördüğüm her seferinde donup kalıyordum.
Kendimi toparladığımı varsayıp gözlerimi masadan ayırmamaya çalıştım.
Yavşak Osamu şimdi de Sakusa'yla konuşuyordu.
Sabahın köründe ne konuşuyor olabilirlerdi ki?

"Atsumu ayıldıysan eve gideceğiz. Yani git üzerini değiştir."

Osamu durup durup aniden bana doğru bağırdığında ayağa kalktım.
Dengesiz miydi neydi?

"Tamam be!"

Söylenerek yukarı çıktığımda, dün oturduğum tekli koltuğun üzerindeki kendi kıyafetlerime baktım.
Üzerimdekileri çıkarıp hızlıca kendi kıyafetlerimi giydiğimde bu sefer gömleğin düğmeleri için fazla uğraşmamış; üstteki iki tanesini kapatmamıştım.
Resmilik hiç bana göre değildi.
Ve şimdi tekrar mutsuzca aşağıya inmiştim.
Kalkması için önce Suna'nın kolunu dürtmüş, beni umursamadığın görünce de asılmaya başlamıştım.
Garip bir şekilde sanki Suna çocuğummuş gibi ona bakma ihtiyacı duyuyordum.
Onu kaldırabildiğimde koluna girip Osamu'nun yanına geldim.
Hâla bir şeyler hakkında konuşuyorlardı.
Eskiden annemin çarşıda tanıdığı birini görmesiyle, konuşmaya başladığı ve bizim o an belki saatlerce sadece onun konuşmasını bitirmesini beklediğimiz anlar gibi hissettirmişti.

"Görüşürüz o zaman!"

Osamu sonunda konuşmasını bitirdiğinde Omii gülüp arkasına yaslanmıştı.
Sadece bir kaç saniye göz göze gelmemizle utanmış başımı boş koltuklara çevirmiştim.
Ne olduğunu anlamadan sürekli utanıyordum ve bu yüzden kendimi dövmek istiyordum.
Bu seferde Suna benim kolumu çekmeye başlamıştı. Ve bende biraz bile beklemeden beni sürüklemesine izin vermiştim.

asexualHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin