1.5

2.7K 269 129
                                    

Her zaman ki gibi okulun ön bahçesinde Osamu, Suna, Shinsuke ve ben voleybol oynuyorduk.
Daha sabahın körü olduğu için henüz etrafta kimse yoktu.
Haftasonumu cidden ağlayarak ve origami yaparak geçirmiştim.
Üstelik Osamu daha çok ağlamam için en sevdiğim hüzünlü filmi açmıştı.
Bu yüzden gözlerim ölesiye acıyordu.

"Atsumu dik-"

Shin'in sesini duymamla kafama top yemem aynı saniyeler içinde gerçekleşmişti.
O ne kadar koşarak yanıma gelsede kendimi yere atmamak için zor duruyordum.
Her mikasa topu bir kurşun gibi bedenimde bir yara açıyordu.
Yada sadece cidden bir drama queendim.

"İyi misin?"

Kolumu bana yardım etmek için tutarken bir an onun melek olduğunu düşünmüştüm.

"Shin, sen...Canımı almaya geldin değil mi? Cennete gidiyorum demek..."

Kalbimi tutup gülümsediğimde görüş alanıma Osamu girmiş yüzümü ekşitmeme sebep olmuştu.
Tamam, Osamu cennete gitmezdi yani Shinsuke'de cehenneme gidemezdi.
Kesinlikle yaşıyordum.

"Atsumu, tiyatro kulübü seni oynayacakları oyunun sunucusu olarak seçecekler sanırım."

Suna elindeki topu havaya atıp yakalarken; Osamu'nun topu ondan almaya çalışması yüzünden az kalsın düşecekti. 

"Kim söyledi?"

Bu seferde Suna Osamu'dan topu almaya çalışıyordu, bu yüzden geç cevaplar alıyordum.

"Kulübün başkanıyla konuşuyordum,"

İkisinin çocuk gibi top kavgası yaptıkları görünce kafamı olumsuzca sallayıp kolumu Shin'in omzuna attım.

"Görüyor musun? Şeytanın ve tilkinin savaşına çok nadir rastlarız. Şanslı insanlarız."

Osamu ve Suna yerde boğuşmaya başladığında Shinsuke'nin endişeli ve boş bakışlarını fark etmiş, onu rahatlatma ihtiyacı duymuştum.

"Sadece keyfini çıkar."

"Bence ayırmalıyız."

Bana bakıp kaşlarını çattığında omzuna attığım kolumla saçlarını karıştırdım.

"Hayır tabii ki, en fazla ne olabilir ki?"

Rahatlıkla onların kavgasını izlemeye başladığımda yanıma sınıftan biri gelmiş o da kavgayı izlemeye başlamıştı.
Dersin başlamasına on beş dakika kalmıştı.
Yani biraz daha izleyebilirdim.

"Neden kavga ediyorlar?"

Yanıma gelen bir kaç kişiden biri dalgınca soru sorduğunda daha fazla kalabalığın toplanmaması için ikizimin ve Suna'nın yanına doğru adımları yönelttim.

"İnan bende bilmiyorum."

Suna'nın üzerinden Osamu'yu çekmeye çalışıyordum ama beni baya zorluyordu.
Sonunda ikisini ayırabildiğimde sadece bir top için bu kadar curcuna yaratmalarına şaşkındım.

"Dudağımı kanatmışsın."

Osamu elinin tersiyle kanı silmeye çalışırken Suna'da bozulan yakalarını düzeltiyordu.

"İyi yapmışım."

İkiside sinirle söylenirken ikisinede hafif birer tokat attım.

"Kendinize gelin be."

Osamu'nun kendi ayağa kalkmasıyla; hâla yerde oturan Suna'yı da ellerinden tutup ben kaldırmıştım.

"Atsumu, Mei-san seni çağırıyor!"

Okulun merdiveninden seslenen kıza bakıp hızlı adımlarla hocanın ve tiyatro kulüp başkanın yanına gelmiştim.
Suna'nın dediği gibi sunuculuk görevini almıştım.
Mei-san'ın elime verdiği kağıtlara bakıp okuyacağım kısımlara göz gezdirmeye başladım.
Partnerim bile vardı.
Muhtamelen yine alt sınıflarımdan bir kız olacaktı.
Hep böyle olurdu.
Zilin çalmasıyla yavaş adımlarla sınıfıma çıktım.





Suna hırcın kedilere benziyo🥰

asexualHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin