Youngjo'yla tanıştıktan sonra ficin başındaki havayla yazmak zorladı açıkcası 😔 iyi okumalar, final şerefine bol bol yorum bekliyorum💞
Harry Styles- Sign Of The Times
◆◆Göğsünüzün tam ortasındaki bir acıyla yaşamak çok zordu. Tam onu ordan söküp alacak biriyle tanıştıktan sonra onu kaybetmeyi anlatamazdım bile. Eski sıkıcı düzenime dönmek, insanlardan uzak durmak, kaçmak...
"Bu çocuk ne iş yapacak?" diye soruyordu babam. Hâlâ boş boş gezen biriydim onun için, üstüne parasını da yiyordum. Girdiğim sınavları kazanamam ve evde de kimseyle konuşmamam zorlarına gidiyordu. Kelimelerine hayran kaldığım insanlardan uzaktayken inanın ağzımı açasım gelmiyordu.
Annem Kim ailesi hakkında bir şey sormamıştı ve konuşmuyordu. Seoho birkaç kez aramıştı ama açmamakta ısrar etmiştim. Günde beş kez falan Keonhee için ağlıyordum, onu gerçekten özlemiştim. Hayal kırıklığına uğratmam bir yana onu yemin ederim çok özlemiştim. Adını duyana kadar kocaman bir boşlukla yaşıyordum resmen. Her yaz birlikte yaptıklarımızı düşünmek iyi geliyordu, burnumun direği sızlıyor ve kendime çok kızıyordum.
Youngjo'ya olan özlemim size anlatabileceğim gibi değildi. Hani kırmızı noktalı fotoğraflar vardır ya, bir süre onlara baktıktan sonra nereye dönseniz o fotoğrafı görürsünüz. Youngjo hayatımın tam ortasına o kırmızı noktadan damgalamıştı sanki. Sadece 1 hafta ama onsuzluk aynen böyle hissettiriyordu.
Karanlıkta, yatağımda uzanırken yine kaybettiklerimi düşünüyordum ama bir süre sonra düşünemez oldum. Kafam yastığa iyice gömüldüğünde ve yorganın sıcaklığı beni iyice kendine çektiğinde tüm düşüncelerim gitti. Geriye sadece yastığımın çiçek kokusu kaldı. Sonra onun yerine deniz kokusu geldi.
Burnuma kadar denizle kaplıydım çünkü. Altımdaki kumun dokusunu hissedemiyordum ama denizin kokusunu çok iyi alıyordum. Sonra yanımda birinin oturduğunu fark ettim. Küçük bir çocuktu ama açıkçası uzun duruyordu. "Korkuyorsun." dedi. Bana bakmıyordu. Hemen yanımda kumlarla oynuyordu. Ben de kumda oturuyordum zaten. Az önce denize gömülü olduğumu unutmuştum bile.
"Özür dilerim miniğim. Sana verdiğim sözü tutamadım. İkinci kez. Beni aramana değmediğini söylemiştim."
"Bak bu kötü adamım." dedi elinde beliren oyuncağı gösterip. "İyi aslında ama ben ona kötülükler yaptırıyorum. O bile kumdan kalemi yıkacağını söylüyorsa, bunu yapıyor. Sözünden dönmedi hiç."
"Çok acımasızsın."
Güldü ama sesi artık küçük bir çocuğa ait değildi. "Gördüğü tek şey geçmişi olan bir adamı terk eden adam mı söylüyor bunu?"
"Terk etmedim." Deniz yükselmeye başlamıştı yeniden. Hangi ara içine girmiştim? Çocuk gitmişti ve deniz siyaha dönmeye başlamıştı.
"Terk ettin." dedi, korkunç bir ses."Terk etmedim. Korkuyorum, git burdan."
Uyandığımda yaptığım ilk şey terk etmediğimi kendime sayıklamak oldu. Annesi, Bayan Kim zorlamıştı beni. Ben yapmamıştım. Ben onu bırakmak istememiştim. Tüm sevgimi ona vermek, onunla ağlamak, onunla gülmek, saatlerce yanında hareketsiz durmak istemiştim evet ama bunu istememiştim. Bu kabusu anlatabileceğim ve sonra tüm endişelerimi gömmemi sağlayacak birini kim kaybetmek isterdi? O kadar salak değildim.
Yatağımda doğruldum ve gözlerimdeki ıslaklığı kolumla sildim. Kendimi After Life dizisinin başrolü gibi hissediyordum. Herkes eşini kaybettikten sonra ona iyi gelecek aktiviteler sayıyordu ve Tony, "Ben eşimle sadece öylece oturmayı özledim." diyordu. Uzay boşluğunda öylece sallanıyor gibi hissediyordum ama bu boşlukta yıldızlarım yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sevin ağlayabiliyorsan, rawoong🌙
Fanfiction"Benim sırrım bu işte Hwanwoong. Çocukluğumdan beri göremiyorum. Ben de görmek istediklerimi karanlığıma çiziyorum." [mini fic] 🌙 art: starry night over the rhone