20. Bölüm: Nişanlı?

62 3 1
                                    

Liam’ın dedesinin bende kalması oldukça büyük bir olay olmuştu. O hafta gerçekten inanılmazdı. Burada gerçekten unutamayacağım anlar yaşıyordum. Ve burada yaşamaya alışmıştım. Onlarla olmak bana artık çok doğal geliyordu. Beni buradan göndereceği zaman ne yapacağımı hiç bilmiyordum. Aslında gitmek istemiyordum! Doğru, gitmek istemiyordum. Liam’ın dedesi bende kalırken aklımdan hep bunlar geçiyordu. Annemi de buraya getirebilirsem burada birlikte yaşayabilirdik. Ama önce Mia’yı halletmem gerekiyordu. Acaba olacaklara hazır mıydım? Pazartesi günü ikinci döneme girerken yeni öğrencilerin geldiğini duyduk. Ama öğlen arasına kadar onlara hiç rastlamadık. Anna onların sınıfında da yeni bir çocuk olduğunu söylemişti ama adını hatırlamadığını söyledi. Yemeklerimizi alıp her zamanki masamıza oturduk. “Ee yeni çocuk nasıl biri?” diye sordum. “Ah, onu öğlen arası bizimle oturması için davet ettim,” dedi Anna gözleri kapıdaydı. “Ne?” dedik üçümüz de aynı anda şaşkınlıkla. “Neden böyle bir şey yaptın ki?” diye sordu Liam. “Okul gazetesinde Mary’nin resmini görünce onunla tanışmak istediğini söyledi. Bende onu masamıza davet ettim. Çocuk gelince ona iyi davran,” dedi dirseğiyle beni dürterek. Kızardım. “Neden beni görmek istiyormuş ki?” Anna omuz silkti. “Bilmem. Resmini görür görmez seni görmek istediğini söyledi,” dedi Anna. Gözlerinde hınzır parıltılar vardı. Sanki bir şey saklıyormuş gibi. Kapılar her açıldığında merakla oraya bakıyorduk. Bir tek Liam oralı olmuyordu. Bir ara kapılar birden açıldı ve bir kız bağırarak içeri girdi. “Liam! Liam burada mı? Liam!” Şaşkınlıkla kala kaldık. Liam’ın yüzü korkuyla doldu. “Sakın bana onun burada olduğunu söylemeyin,” diye mırıldandı. Ve korku içinde arkasını yavaşça döndü. Neler olduğunu anlamamış bir şekilde öylece bakıyorduk. Kız Liam’ın adın bir kez daha seslenip etrafına bakındı. Ve Liam’ı görünce kocaman gülümsedi. “Olamaz!” dedi Liam ve masaya döndü. “LİAM!” Kız kafeteryayı inleten bir çığlıkla bize doğru koşmaya başladı. Kafeteryada bir sessizlik vardı. Hepimiz donup kalmıştık. Kız bizim masaya ulaşıp Liam’ın boynuna atıldı. “Hey Jessica! Bırak beni! Nefes alamıyorum!” dedi Liam. Kucağından çıkmaya çalışırken. Demek birbirlerini tanıyorlardı. “Sevgilim!” dedi kız Liam’ı duymamış gibi ve geri çekilip Liam’ı öptü. Elimdeki teneke kutu sessiz kafeteryanın ortasına bir bomba gibi düştü. Kalbime bir bıçak saplanıyormuş gibi hissettim. Liam onu sertçe ittirdi. “Kes şunu! Senin burada ne işin var? Sana söyledim biz sevgili değiliz!” Şaşkınlıkla Liam’a baktım. Liam kendini kızdan kurtardı. Rahatsız olmuş gibi duruyordu. Kafam karışmıştı. Neler oluyordu böyle? Liam sertçe dudaklarını sildi. “Neden böyle yapıyorsun?” diye sordu kız ağlamaklı bir şekilde. “Ben bir şey yapmıyorum! Sen kafanda kurduğun şeylerle kendi kendine yapıyorsun!” dedi sert bir şekilde. “Ee sohbetinizi bölmek istemem ama ee Liam bu kız kim?” diye sordu Adam. Ama Liam onu duymamıştı. “Söylesene neden buradasın?” “İkinci döneme burada başlamaya karar verdim. Birinci sınıftayım. Baban bana bazı şeyler anlatınca buraya gelmeye karar verdim ve baban da bana yardım etti.” Kız bana kindar bir bakış atıp Liam’ın yanına geçti. “Hey Liam!” diye bağırdı Adam. Liam şaşkınlıkla ona baktı. “Ne oldu?” “Kız arkadaşınla bizi tanıştırmayacak mısın?” Adam’ın sesinde hafif bir kin ve kızgınlık vardı ama her zamanki alaycılığı da vardı. “O benim kız arkadaşım değil!” dedi Liam sertçe. “Buradan bakınca öyle gözükmüyor ama!” dedim duygusuz bir sesle. Kız Liam’ın koluna yapıştı. “Ah çok mutluyum! Herkes bizim sevgili olduğumuzu düşünüyor! Ne kadar güzel!” Liam kolunu çekti. “Hiç güzel değil! Küçüklükten beri başıma beladır. Ne zaman bir araya gelsek peşimden ayrılmaz ve benimle evleneceğimizle ilgili dırdır edip durur. Beni gerçekten deli ediyorsun!” “Peki, beni arkadaşlarınla tanıştırmayacak mısın?” “İstemiyorum,” dedi Liam. Dikkatle Liam’a baktım. Gerçekten rahatsız olmuş gibiydi ve bunalmış gibi duruyordu. Kıkırdadım. Hepsi dönüp bana baktı. “Ne canlı bir kişilik,” dedim. Elimi ona uzattım. “Liam ne kadar kaba değil mi? ben Mary Katherine. Tanıştığımıza sevindim.” “Ben kaba değilim! Ne kadar inanılmazsın!” dedi Liam. Ona yan bir bakış attım. “Sen sus!” dedim. Anna’nın da güldüğünü duydum. Kız elimi sıkmadan burun kıvırdı. Ben elimi uzatınca bana inanamayarak bakmıştı. Sonra kaşlarını çatmıştı. “Hıh Mary Katherine… Tuhaf isim.” “Hey! Saygılı olsana!” diye azarladı Liam onu. “Şımarık bir çocuğa benziyorsun,” dedi Adam. “Ben Anna bu da ağabeyim Adam,” dedi Anna. “Sen bizi kıskanmadın mı? Yani yaptıklarımdan sonra kırılmadın mı?” diye sordu bana bakarak. Anna’yı duymamıştı bile. “Ne dediğini sanıyorsun sen?” “Neden kıskanayım ki?” “Bence de kıskanmasını gerektirecek bir neden yok. İsteyerek yapılan bir şey değildi.” Sesini duyunca şaşkınlıkla döndüm. Tabureden kalktığım gibi sevinçle ona koştum. “Ed! Ed!” Taburem yere düşmüştü. “Ah bizim sınıftaki yeni çocuk işte geldi,” dedi Anna. Şaşkınlıkla Ed’e baktım. “İkinci dönemi burada okumaya karar verdim. Sürpriz!” “Çok sevindim! Ama nerede kalıyorsun?” “Şimdilik bir otelde ama kendime ev bakıyorum.” “O zaman bu akşam hep beraber bende yiyelim! Gel otur.”  “Yaşasın Liam’la beraber akşam yemeği yiyeceğim!” Sevinçle Liam’ın koluna sarıldı Jessica. “Hayır! Git evde ye! Bana ayak bağı olma!” dedi Liam kolunu ondan kurtarırken. “Ben senin nişanlınım! Seninle birlikte olmam gerek!” dedi ağlamaklı bir şekilde. “Nişanlı mı?” diye sordu Ed şaşkınlıkla. “Hayır, hayır! Öyle bir şey yok! Hey! Sana insanların içinde böyle şeyler söyleme demiştim! Sonra herkes gerçek sanıyor!” Aslında benim için kızın gelmesinde bir sorun yoktu ama Liam için bu sıkıntılı olacakmış gibi geliyordu. Konuyu değiştirdim. “Ee buraya gelmeye nasıl karar verdin?” diye sordum. “Aslında siz beni ziyarete geldiğinizden beri aklımda olan bir şeydi. Tabi birde oralarda yalnız kaldım. Sen beni bırakıp gidince…” Yalandan burnunu çekti ve dudağını titretti. Gülerek onu ittirdim. “Duygu sömürüsü yapmayı bırak. Ama gelmene çok sevindim.” “Evet, geldiğim iyi olmuş,” dedi. Dönüp Liam’a baktı. Liam önce şaşkınlıkla ona baktı sonra kaşlarını çatarak başını çevirdi. Aralarında bir şey döndüğünün farkındaydım ama ne olduğunu bir türlü öğrenememiştim. Biz Ed’le beraber bize giderken diğerleri eve gitti. Liam Jessica’dan kurtulur kurtulmaz geleceğini söyledi. Adam’la Anna Elenor’u almaya gitti. “İşte benim evim!” dedim kapıyı açarken. Ed sırıtarak içeri girdi. “Büyükmüş,” dedi. “Evet, tek başına yaşarken oldukça büyük geliyor,” dedim. “Neyse sen evi gez bende mutfağa gireyim.” Başını sallayarak gitti. On dakika sonra gelmişti. Sonra bana yardım etti. Ona oturmasını söylesem de beni dinlemedi. Ona bilmediği olayları anlattım. “Bu arada Jake’te gelecek mi? onu yemekte görmedim.” Kaşlarımın anında çatılmasından bir sorun olduğunu anlamıştı. “Ne oldu?” Ona kayak tatilini ve diğer olan her şeyi anlattım. “Anladım. Hala yanınızda olmadığına göre daha özür dilemedi,” diye tahmin yürüttü. Başımı salladım. “İşte benim Kat’im! Aferin sana!” Saçlarımı karıştırdı. “Hadi canım sende!” dedim gülerek. “Demek Liam’la aranızda bir şeyler oldu,” dedi bir süre sonra. Az kalsın elimi kesiyordum. Yanaklarım kıpkırmızı oldu. Ona Liam’ın beni öptüğünü söylememiştim. Kurtarmadan sonra olanları anlatmıştım ama o zamanki öpücük otobüste olanlardan farklıydı ve aklıma geldikçe kalbim heyecanla atıyor ve elim ayağım birbirine giriyordu. “Ö-öyle mi dersin,” dedim. Ed gülerek eline bir domates alıp yüzümün yanına tuttu. “Ne yapıyorsun?” diye sordum. Bir bana bir domatese baktı. “Kesinlikle aynı renk oldu,” dedi. Domatesi ittirdim. “İşin gücün benimle alay etmek!” “Belki ama mutlu olmana sevindim. Aksi takdirde onu pataklamam gerekecekti,” dedi. Güldüm. “Peki, şu nişanlı olayı nedir?” “Oldukça enerjik bir kız ama iddia ettiği gibi aralarında bir şey olduğunu sanmıyorum. Liam yalan söylemeyi pek beceremeyen biri. Yalan söylemek istediğinde yüzü nasıl oluyor biliyorum. Tabi seninkini de. Bu konuda iyiyim.” “İyi olmadığın bir konu var mı merak ediyorum. Peki, kız başınıza bela olmayacak mı?” “Gibi, gibi ama onun gibi biriyle idare edebileceğimi düşünüyorum. Özellikle başımda olan diğer dertleri düşünürsek...” Başını salladı. “Aslında bir nevi bunun içinde geldim sayılır. Orada sana pek yardımım dokunmuyordu. Bende sana yardım edebilmek için buraya geldim.” Ona sıkıca sarıldım. “Sen çok iyi bir dostsun,” dedim. Beni kendinden ayırıp sırıttı. “Aynı zamanda çok kafa dengi ve yakışıklıyım. Zeki ve karizmatiğim,” dedi. Güldüm. “Kibirli ve kendini beğenmişlikte var tabi,” diye ekledim. “Eh onlar olmadan olmaz tabi,” dedi. “Bu arada onlara daha sırrımı söylemedim ve şarkı söyleyemediğimi sanıyorlar. Tabi Anna hariç. Sende çaktırmazsın değil mi?” “Tabi ne demek. Şimdiye kadar sakladım değil mi?” Gülümseyerek başımı salladım. Masayı hazırlarken kapı çaldı. Ed gidip kapıyı açtı. “Katheri…” Elenor’un sevinç çığlığı Ed’i karşısında görünce yarıda kesildi. “Sen Katherine Ablam değilsin,” dediğini duydum. “Hayır, ben Ed. Kat içeride,” dediğini duydum Ed’in. Tabakları masaya koyup onları karşılamaya gittim. “Katherine Abla!” Elenor Ed’in yanından hızla geçip kucağıma atladı. “Merhaba tavşancık!” “Bu çocuk kim? Neden sana Kat diyor? Senin adın Katherine değil mi?” güldüm. Diğerleri içeri girmişti. “O benim çocukluk arkadaşlarımdan biri. Buraya oturduğum yerden geldi. Adı Ed.” “Hmm,” dedi Elenor sadece. Onlardan yarım saat kadar sonra Liam geldi. Nefes nefese kalmıştı. “Hey sen iyi misin?” diye sordum. Kapıya tek eliyle dayanmıştı. Diğer eli dizindeydi. Çok koştuğu belliydi. Başını salladı. “Ah! Ondan kurtulmak her zaman çok zor oluyor!” dedi nefes nefese. İçeri girdi. Kendini koltuğa bıraktı. “Bu kız gerçekten başıma bela oluyor!” diye söylendi Liam. “Hadi o zaman yemeğe geçelim,” dedim. Gece yarısından daha uzun bir süre oturduk. Elenor çoktan uyuya kalmıştı. “Artık gitsek iyi olur yoksa sabah kalkamayacağız,” dedi Anna. Hepsi gittiğinde masayı öylece bırakıp yattım. Gitmeden önce Liam’ın bana attığı endişeli bakış aklıma gelmişti. Sanki Ed’in gelmesiyle huzursuzlaşmış gibi bir hali vardı. O gün aralarında geçen konuşmanın ne olduğunu gerçekten merak ediyordum.

Tender RainHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin