9. Bölüm: Yağmur Kızın Peşinden

62 3 4
                                    

Yağmur kız okula bomba gibi düşmüştü. Şarkısıyla yağmur yağdırması zaten bir olaydı. Artık alışılmıştı. Ama cumartesi günü olanlar alışılmışın dışındaydı. Yağmur ışık gibi yağmıştı. Herkes bu olayı konuşuyordu. Yağmura maruz kalan herkes mutlu anılarını hatırlatmıştı. Bizim çocuklara ne hatırlattığını merak ediyordum. Öğlen arası bahçeye ağacın altına oturduk. “Jake dostum cumartesi gününü kaçırmamalıydın. Sen de öyle,” dedi Adam çatalıyla bizi işaret ederek. “Belki bir dahakine yine aynısını yapar o zaman hep beraber izleriz, değil mi Jack?” Gülümseyerek ona baktım. Bana şaşkınlıkla baktı sonra gülümsedi. “Evet, birlikte izleriz,” dedi. Gözlerini gözlerimden ayırmıyordu. Kızardığımı hissettim. “Her neyse!” dedi Adam ellerini çırparak. Yerimden sıçradım. “Yağmur tenime değdiğinde garip bir şey hissettim,” dedi. Ona baktım. “Nasıl garip bir şey?” “Aklıma hep mutlu olduğum anlar geldi,” dedi. Anna başını salladı. “Evet, bana da aynısı oldu.” “Sınıfta çocuklar konuşurken duydum onlara da aynısı olmuş,” dedim. Adam’a baktım. “Sen ne hatırladın?” “Ailecek piknik yaptığımız zamanları hatırladım. Babamla beraber mangal yapardık. Sonra babamla balık tutmaya gittiğimiz zamanları hatırladım. Aa bir de küçükken senin saçını çektiğim zamanları anımsadım.” Kahkaha attı. “Gerçekten eğlenceliydi,” dedi gülmeye devam etti. Kaşığımı pudinge daldırdım ve yüzüne fırlattım. “Hey!” Hepimiz güldük. “İyi! İyi bir şey demedim,” diye söylenerek yüzünü sildi. “Ben de benzer şeyleri hatırladım. Annemle beraber alışverişe çıktığımız zamanı hatırladım. Elenor’u ilk kucağıma aldığım zamanı,” dedi Anna. Bana akıp gülümsedim. Liam’a baktım. “Peki, sen ne hatırladın?” diye sordum. Birkaç saniye bana baktı. Sonra başını öne eğdi. “Hiçbir şey,” dedi. “Benim sizin gibi ailemle geçirdiğim güzel anılarım yok,” dedi. Birden hava hüzünlü bir hal aldı. “Aptal,” dedim kafasına bir şaplak indirdim. “Ne yapıyorsun sen?” diye bağırdı sinirle. Gülümsedim. “Artık arkadaşız. Bizimle zaman geçirirken mutlu değil misin?” Liam şaşkınlıkla bana bakıyordu. Sonra diğerlerine baktı. Anna ona gülümsedi. Jack’te başparmağını kaldırdı. “Bana hiç bakma. Ben sana hala katlanamıyorum,” dedi Adam. Ama gülümsüyordu. Bana baktı. “Benim ailem burada değil. Bu yüzden ben sizi ailem gibi görüyorum. Sende bizi öyle görebilirsin.” Hala eliyle başını tutuyordu. “Ama benim ailem burada,” dedi. “Hah böyle duygusal bir konuşanın içine etti. Gerçekten de maronun tekisin,” dedi Adam. “Bunu senden duymak istemiyorum!” diye bağırdı Liam. “En azından teşekkür et!” “Kız burada aile olduk diyor siz hala kavga ediyorsunuz!” diye çıkıştı Jake. “Çocuklarda kavga eder,” dedi yine ikisi de aynı anda. “Ha çocuk gibi davrandığınızı kabul ediyorsunuz,” dedi bu sefer Jake. “Bunu senden duymak istemiyoruz,” dediler yine aynı anda. Sonra öfkeyle birbirlerine baktılar. “Söylediğim şeyleri söylemeyi bırak!” Anna’ya birbirimize baktık. Sonra da kahkahalarla güldük. Üçü de şaşkınlıkla bize baktı. “Hadi, hadi zil çaldı. Sınıflara dönelim,” dedim kahkahalarımın arasından. Hepsi ayağa kalktı. Adam ukala bir şekilde sırıtıyordu. Liam her zaman ki gibi kaşlarını çatıp başını diğer tarafa çevirmişti. Jake’te biraz utanmış görünüyordu. Birbirinden farklı üç erkek… Birden bire yeni hayatıma girmişlerdi. Bana erkeklerin aynı olmayacağını kanıtlamışlardı. Derslere giderken diğerlerinden ayrılıyorduk. Anna, Lima ve benim beşinci derslerimiz aynı kattaydı. “Görüşürüz,” dedi Anna ve sınıfa girdi. Bende çaprazındaki sınıfa girecektim. Liam’ın sınıfı koridorun sonundaydı. “Görüşürüz,” dedim ve sınıfa girmek için döndüm. “Yalan söyledim,” diye mırıldandı. “Ne?” diye sordum. Ne dediğini anlamamıştım. Başı öne eğik kaşları çatıktı. “Yalan söyledim,” dedi tekrar. Neden bahsettiğini anlamamıştım. “Hangi konuda?” diye sordum. “Yağmurun hissettirdikleri hakkında,” dedi. “Neden? Ne hissettin ki? Aklına mutlu bir anı geldi mi?” Kafasını kaldırıp bana baktı. “Geldi,” dedi. Ona şaşkınlıkla baktın. “Neden yalan söyledin?” Gülümsedim. “Duygu sömürüsü mü yapıyordun?” diye sordum alaycı bir şekilde. Bana öylece bakmakla yetindi. “Sadece şaka yaptım. Ne oldu söylesene,” dedim. “Aklıma bir anı geldi,” dedi yine. “Tamam, anladım. Neden orada öyle söyledin?” “Herkesin içinde söyleyemezdim,” dedi. “Neden ki?” “Beni mutlu eden tek bir anım oldu.” Tekrar gözlerime baktı. “Senin bana o günkü gülümsemen ve senin bana her gülümsediğin an,” dedi. “Hayatım boyunca benim tek mutlu anım buydu,” dedi. Yüzüm alev, alev yanmaya başladı. “Ö-öyle mi? Be-ben sevindim. Ee ben artık derse gireyim. Ee gö-görüşürüz,” dedim ve kaçarcasına sınıfa girdim. Buda neydi? Kalbim göğsümü parçalayacakmış gibi hızlı atıyordu. Yüzüm hala yanıyordu. O ne zaman böyle şeyler söylese kalbim heyecanla atıyordu. Neden böyle oluyordu ki? Belki de kimsin bana böyle duygusal sözler söylememesindendir. Başımı masaya koydum. Kollarımla yüzümü kapattım. Başımı yavaşça kaldırdım. Aslında düşününce mantıklıydı. Bana şimdiye kadar ona benim gibi gülümseyen kimse olmadığını söylemişti. Ne annesi ne de babası ona içten bir şekilde gülümsememişti. Sadece bir kişinin gülümsediğini söylemişti ama onu da kaybettiğini söylemişti. İçimden onu daha çok mutlu etmek geldi. Onu mutlu etmek istiyordum. Daha fazla mutlu anıları olsun istiyordum. Bunun için bir şeyler yapmalıydım. Ertesi gün kafeteryada oturduk. Her zamanki sohbetimizi ediyorduk. Adam ve Liam yine atışıyordu. “Biz bu sabah Liam’la bir karar aldık,” dedi Jake birden. Ona baktık. “Ne kararı?” diye sordu Adam. “Yağmur kızı bulmaya karar verdik,” dedi Liam. Dehşet içinde onlara bakıyordum. “Bulmak derken?” diye sordu Anna. Jake başını salladı. “O kızı bulmak istiyorum. Şarkısını ne zaman duysam yağmurunu ne zaman hissetsem garip oluyorum. Onunla görüşmek istiyorum. Kim olduğunu öğrenmek…” Liam başını salladı. “Bende öyle. Neden yağmurun bana değişik duygular yaşattığını öğrenmek istiyorum. Nasıl bazı şeyleri hatırlattığını!” Bana anlamlı bir şekilde baktı. Yanaklarım otomatikman kızardı. Bu Adam’ın gözünden kaçmamıştı. “Onu nasıl bulmayı düşünüyorsunuz?” diye araya girdi. “Öncelikle yağmur yağdıran kızın sarışın olduğunu öğrendim. Size söylemiştim babam da o gün yağmur kızın gösteri yaptığı yerdeydi.” “Sarışın mı?” diye sordu Anna bana bakarak. Bende bilmem der gibi omuzlarımı kaldırdım. “Evet, önce okuldaki sarışın kızları bulacağız. Ve kapsamlı bir araştırmadan geçireceğiz.” “Eğer bir şey çıkmazsa?” diye sordum. “O zaman sesini takip edeceğiz. Bulutların geldiği yöne gideceğiz,” dedi Jake. “Sizde yardım eder misiniz?” Anna’yla birbirimize baktık. Ona gözlerimle yardım et diyordum. Bu işten sıyrılmanın bir yolunu bulmalıydık. Ama aklıma bir şey gelmiyordu. “Bence…” dedi Anna. Kafasında bir şeyleri tarttığını görebiliyordum. “Eğer kim olduğu bilinsin isteseydi gizli bir yerde şarkı söylemezdi. Ortaya çıkardı. Demek ki kim olduğu bilinsin istemiyor. Ben bir kız olarak buna saygı duyuyorum. Gizlenmesinin kendine göre bir nedeni vardır. Ben buna saygı duyuyorum. Ortaya çıkmak istediği zaman çıkacaktır. Değil mi Mary?” Rahatlayarak başımı salladım. “Bence de,” dedim. “İşte kız dayanışması. Neyse madem siz gizemli bir kızın peşine düşüyorsunuz o zaman…” Adam kalkıp yanımıza geldi. Bizi ayağa kaldırdı. Bir kolunu benim diğer kolunu da Anna’nın boynuna doladı. “Bu kızlarda bana kaldı,” dedi. “Sen neden bahsediyorsun?” diye ayağa kalktı Liam. “Öyle bir şey olmasına izin vereceğimizi mi sandın?” dedi Jack. “Görüşürüz,” dedi ve bizi kolunun altında sürükleyerek kafeteryadan çıkarttı. Çıkışta hep beraber pizzacıya gittik. “Ee okulda kaç tane sarışın kız var öğrendiniz mi?” diye sordum pizzaları beklerken. Jake çantasından bir yıllık çıkarttı. “Bu yıllıkta sarışınları bulduk. Liam’da bu sene okula gelen sarışınları getirdi.” “Ya o kız bu okuldan değilse?” diye sordu Anna. “Ya ilkokul öğrencisiyse?” diye sordum. “İlkokul öğrencisi olamaz. Babam onu görmüş,” dedi Liam. “Ya kız şehir dışından geliyorsa?” “İnsanı şüpheye düşürüyorsun?” dedi Jake. Güldüm. “Eğer araştırma yapıyorsan bunları düşünmen gerek,” dedim. “Hmm bu konuda bilgili gibisin,” dedi Jake. “Ben zaten onun bir ajan filan olduğunu düşünüyorum. Yaptıklarını siz görmediniz,” dedi Adam. “Aslında ben biraz gördüm,” dedi Liam. Adam şaşkınlıkla ona baktı. “Nasıl yani?” Liam kibirli bir şekilde başını kaldırdı. “Bunu sana anlatamam. Bu aramızda,” dedi. “Mary!” diye bana döndü Adam. Yalvaran gözlerle bana bakıyordu. Ellerimi havaya kaldırdım. “Elimden bir şey gelmez,” dedim. Liam’a baktım. Yüzünde hafifçe bir gülümseme vardı. Gözleri parıldıyordu. Yanaklarımın ısındığını hissettim. “Siz neden bahsediyorsunuz?” diye sordu Jake merakla. “Dostum bu anlatılmakla olmaz. Gözlerinle görmen gerek.” “Şimdi gerçekten merak ettim. Nedir o?” “Önemli bir şey değil. Abartıyorlar,” dedim. “Önemli değil mi?” diye sordu ikisi de aynı anda. Yine birbirlerine öfkeyle baktılar. Kıkırdadım. “Dört kişiyi döverek haşat etti.” “Ben beş kişiyi dövdüğünü gördüm,” dedi Liam. “Hareketleri de inanılmazdı,” dedi Adam. “Ben de seni hiç dövüşürken görmedim,” dedi Anna. “Sana denk gelmemiş.” “Görmek istemezsin açıkçası ben onu ilk gördüğümde tanıyamadım. Bir an beni de dövecekti. Üstelik elinde demir bir sopa vardı.” “Demir sopa mı?” Sordu Jake şok içinde. “Yanlış anlama sadist filan değilim. Sadece Elenor’a bir hediye almıştım ve dört çocuk beni takip edip hediyemi elimden aldılar bende onlardan geri aldım.” “Neyse beni bırakın şimdi.” Pizzalarımız geldi. Liam’da mısırlı pizzayı seviyormuş. Adam kıskançlıktan çatlıyordu. “Yağmur kızdan konuşuyorduk. Ee ne yapacaksınız?” “Sen öyle söyleyince sanırım bu pek, iyi bir fikir gibi durmuyor. O zaman ikinci plan olan sesini takip etmek kaldı.” “O nasıl olacak?” diye sordu Adam. “Şöyle. Şarkı söylemeye başladığında sesin en yakın geldiği yere kadar ilerleyeceğiz. Şarkı bitene kadar devam edeceğiz. Bir dahakine kaldığımız yerden başlayıp devam edeceğiz.” “Tabi gelecek yıla kızı bulursunuz. Onu bulunca bana haber vermeyi unutmayın,” dedi Adam alaycı bir şekilde. “Sen alay et. Onu düşündüğünden daha kısa sürede bulacağız.” “Tabi çünkü siz onu buluncaya kadar sıkılıp kendi ortaya çıkacak.” “Her şeye bahane bulmak zorunda mısın?” diye kızgın bir şekilde çıkıştı Liam. Yine tartışmaya başladılar. Anna’ya baktım. Elimize birer pizza aldık. O Adam’ın bende Liam’ın ağızlarına pizzayı tıktık. Bize şaşkınlıkla baktılar. Üçümüz de onlara kahkahalarla güldük. “Hep senin yüzünden maskara oluyorum,” dedi Liam. Pizzayı ısırırken. “Sen mi ben mi?” “Tabi ki ben!” “Hiç sanmıyorum.” Ve böylece pizzalarımız bitti. Eve dönünce direk ormana gittim. Eğer araştırma yapacaklarsa benimde kaçış planlarına ihtiyacım vardı. Ormanı üç kere turlayıp her yerini ezberledim. Rüzgârı çalışma fırsatım olmadı. Ama sadece dudaklarımı oynatarak onu çağırabiliyordum. Zihinden kontrol etme düşündüğümden daha zordu. Ama başaracaktım. Ertesi gün Jake bir haritayla gelmişti. “Bulutlar bu taraftan geliyor. Bu demektir ki o buralarda bir yerlerde.” Hepimiz kafa kafaya vermiş haritaya bakıyorduk. Bulutlar benim etrafımdaki havadan oluştuğu için onları başka yönden oluşturmama imkân yoktu. “O zaman bu noktadan başlayalım.” “Bence burası daha iyi!” Sonunda nereden başlayacaklarına karar verdiler. Neyse ki ormana yakın değildi. Adam’ın dediği gibi bu iş oldukça uzun sürerdi. Kaçta buluşacaklarına karar verdiler. Ben o saatten daha erken gidecektim ki beni görmeyeceklerdi. Benim evimden oraya gitmek neredeyse bir saati buluyordu. Ama hızlı adımlarla gittiğimde yarım saat sürüyordu. Ve cumartesi günü geldiğinde onlardan bir saat erken ormana gittim. Şarkımı söyledim. Çocuklar bütün hafta bununla uğraştı ve korku içinde ormanı bulmalarını izledim. “Bu hafta ormanı incelemeye gidelim. Anna bana korkuyla bakıyordu. “Eğer bulursanız beni arayın,” dedim çocuklara. “Sende bizimle gel,” dedi Liam. “O hafta annemi ziyarete gideceğim. Zaten ben onu bulmanıza karşıyım.” Gerçektende annemi görmeye gidecektim. Cuma günü yola çıktım. Annem artık daha rahat oturuyordu. Kendi başına oturabiliyordu. Henüz ayağa kalkamıyordu. Her gittiğimde bana aynı şeyleri söylüyordu. Artık iyi olduğunu ve geri dönmemi istiyordu. Ama ona oradaki arkadaşlarımı anlatınca istediğim kadar orada kalabileceğimi söylüyordu.

Tender RainHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin