Gece gündüz kafama takılan bu ezgi, bugün doğmuş değil. Benim geldiğim kadar uzaklardan geliyor. Yüz bin müzisyen tarafından sürüklenmiş. Bir gün bu ezgi beni deli edecek.
Kafamı yastığıma gömmüş, zihnimdeki düşüncelerle boğuşuyordum. Sasuke hem beni özlediğini söylüyor, beni öpüyor ama aynı zamanda beni sevmiyordu. Eğer sevseydi aldatmazdı. Zihnimde Mikoto-san'ın sözleri çınlarken yüzümü buruşturdum. Acaba Sasuke'nin bu davranışlarının ardında başka bir şey mi yatıyordu? Sonuçta onu kendi gözlerimle başka bir kızla görmemiştim. Ya da yalnızca onu affetmek için aradığım bahaneler olabilirdi bunlar. Kapattığım dosyalar bir bir açılırken tüm bunlar benim uyumamı zorlaştırıyordu. Zaten şişmiş gözlerimi kırpmakta bile zorluk çekiyordum.
Sasuke'nin ardından bir süre kendi kendime ağladıktan sonra ayak sesleri duymamla yerden kalkıp saçımı başımı düzeltmiştim. Şişen ve kızaran gözlerime o anlık çare bulamadığım için yorganın altına yumularak odaya giren kızların bunu fark etmemesini sağlamıştım. Yine de kızlar bende bir gariplik olduğunu anlamışlardı. Fakat şu an biriyle konuşabilecek durumda değildim. Yatağa uzanmış tavanı izliyordum yalnızca. Saat geç olunca yatmaya karar vermiştik ama ben bir türlü uyuyamıyordum.
"Uyku tutmadı mı?"
Karşımdaki yatakta doğrulan Hinata sorusunu bana yönelttiğinde onun gibi sessiz konuşarak, "Tutmadı."
Yatağından kalkıp yanıma yaklaştığında yatağın ucuna oturdu, karanlıkta yüzünü göremesem de sesinden endişeli olduğunu anlayabiliyordum, "Sakura, bir sorunun mu var? Biliyorum, buraya gelmek seni iyi etkilemeyecekti ama ben... Üzgünüm."
Mahcup mahcup başını eğince yattığım yerden doğrulup elimi omzuna koydum, onu rahatlatmak isteyen yumuşak bir sesle, "Hinata, bu hiçbirimizin suçu değil. Ayrıca başka ne çaremiz vardı ki? Kimse beni buraya zorla getirmedi."
Başını salladı, "Hayır. Sen istesen eve gidebilirdin, ama bizim yüzümüzden buraya geldin. Buraya gelmek istemediğini iyi biliyordum halbuki, sonuçta... Sen ve Sasuke-"
"Hinata," Dedim o cümleyi bitirmesine izin vermeden, "Gerçekten iyiyim,"
İçimden gelmiyor olsa da onu rahatlatmak adına gülümsedim, gerçi karanlıkta göremezdi de neyse.
"Öyle olsun... Ama içini dökmek istersen buradayım,"
Hiç niyetim yok içimi dökmeye, zor sığdırdım zaten.
Gülümseyerek elini omzuna koyduğum elimin üstüne koydu. Bu dediği ikna olmadığını belirtiyordu ama şimdilik kurcalamamasına sevinmiştim.
"Hay sikeyim ya," Şaşkınlıkla solumuza döndüğümüzde hala uyuyan ama kendi kendine konuşan Tenten'i gördük. Sessizce güldük onları uyandırmamak için. Tenten uykusunda konuştuğu için bu durum çok sık yaşanıyordu.
Hinata kalkıp yatağına gittiğinde bende tekrar uyuma denemeleri yapmak için gözlerimi yumdum.
*
"Ölüyorum açlıktan..." Yatağa uzanmış acıyla mırıldandı İno. Herkesin olduğu yemekhaneye inemeyeceğimiz için kahvaltı da yapmamıştık. Kızlar açlıktan yakınıp duruyorlardı. Hoş, benim ne iştahım ne de başka bir şeye şevkim olduğundan açlık hissetmiyordum.
"Tsunade-sama öğlen beşte gelecekmiş,"
"Harika..." Diye bir tepki gösterdi İno Karin'e.
Buradan defolmak için yarını beklemeyeceğimize sevinmiştim.
"Hey Sakura," Bana seslenen Temari'ydi. Dizime gömdüğüm kafamı yavaşça ona çevirdiğimde, "Hiç konuşmuyorsun, açlıktan bile yakınmıyorsun... Göz altların mosmor olmuş ve şişmiş. Berbat görünüyorsun!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
deceive the pink flower ¦ sasusaku
FanfictionBiliyorum güzelliğin bir çiçeğe benzer, biliyorum bir sır gibi güzelsin. Hani anlatılmaz duygular vardır, sevip söyleyemediğimiz. Şiirler vardır unuttuğumuz. Aşina çehreler vardır hani, zaman zaman hatırlayamadığımız. İşte sen o kadar güzelsin...