34|| Yüzük

722 55 54
                                    

"Tanrı aşkına Hinata, kendini bu kadar paralamana gerek yok," elimi kaldırıp koltukta ağlayıp duran Hinata'nın omzuna koydum. Tenten ise ona bir peçete daha uzattı, "Aynen öyle Hinata, hem bence iyi de oldu. Çocuk adımı bile hatırlamıyor diye sızlanıp durmazsın artık."

Hinata ise durmadan peçetelere sümkürüp bir kenara atıyor ve hıçkırıyordu, "B-beni çok farklı... biri gibi... tanıyacak..." aralarda hıçkırdığı için konuşması kesiliyordu.

"Siktir et," dedi Temari oturduğu yerden, "Bence dün çok havalıydın," aslında bana göre dün çok manyaktı, her zamanki Hinata'dan farklı olduğu kesindi. Ama yine de içimden bir ses iyi oldu diyordu.

"Of ya," dedi tekrar sümkürürken. Sabah uyandığında hiçbir şey hatırlamıyordu tabii ve bizde söylememeye karar vermiştik. Fakat İno'nun ağzı durmamış ve her şeyi bir bir söylemişti. Biz Hinata'yı teselli etmeye çalıştığımız sırada kapı çaldı. Kapıyı İno açtı. Bir süre sonra içeri Naruto girdi. Sanırım Hinata şu an utançtan bayılabilirdi, fakat Naruto ondan daha çok utanmış  gözüküyordu.

"Şey," dedi gözlerini kaçıra kaçıra, "Seninle biraz konuşabilir miyiz, Hinata?" söylerken 'Hinata' kısmını bastırarak söylemesi bende gülme isteği yaratsa da kendimi tutmayı başardım. Hinata da kafasını salladıktan sonra ikisi kapının önüne çıktılar. E tabi bizde dinlemek için gizlice kapının arkasına üşüştük hemen. Konuşulanlar gayet net duyuluyordu. 

"Hinata, senden özür dilemek istemiştim," dedi Naruto. İno fısıldasa da yüksek çıkan sesiyle, "Oha, özür diliyo-" demesine kalmadan Temari elini ağzına örttü, "Sus mal, duyacaklar şimdi."

"Ne için?" bunu diyen Hinata'ydı.

"Sana sürekli ismin yerine başka şeyler söyleyip durdum, kasıtlı yaptığım bir şey olmasa da seni üzdüysem özür dilerim dattebayo." Naruto'nun mantıklı şeyler söylemesine şaşırmıştım ama eminim Hinata şu an çok mutluydu.

"H-hiç gerek yoktu! Y-yani teşekkür ederim... Ah, yani özür dilediğin için teşekkür ettim! N-ne alaka ya? Sorun değil demek istemiştim!"

Hinata'nın tek solukta sıraladığı cümlelerden sonra İno, "Salak," diye mırıldandığında güldüm. Sesim çok yüksek çıkmasın diye elimle ağzımı kapatmıştım. İkisi böyle böyle konuştu, Hinata'nın içeri gireceğini anladığımızda hemen eski yerlerimizi aldık. Hinata kıpkırmızı bir suratla içeri girdiğinde sanki hiç dinlememişiz gibi duruyorduk.

"E ne dedi?" diye sordu Tenten sanki bilmiyormuş gibi.

Hinata yanıma oturup elleriyle oynamaya başlamıştı ve aptal aptal sırıtıyordu. Gözleriyse yerdeydi, "Özür diledi..." sırıtmasını durduramadığı belliydi. 

En azından bu konuyu böyle kapatmıştık.

*

Ders bitiminde Sasuke ile yemek yemeye çıkmıştık. Kolunu belime dolamış, bende kafamı omzuna yaslamıştım, sahilde yürüyorduk. Yemek sonrası hemen eve dönmek istememiştik. Güneş yavaş yavaş battığından güzel bir görüntü oluşturmuş ve denizi kırmızıya boyamıştı. Gökyüzü ise karışık renkler içerisindeydi.

Sasuke durduğunda otomatik olarak bende durdum ve yüzüne baktım. Keskin yüz hatları güneşin vurmasıyla daha da belirginleşmiş, siyah gözlerine güneşin görüntüsü yansımıştı. Her zamanki gibi beni mest eden bir görüntüsü vardı.

"Sakura," dedi gülümseyerek, "Hayalimdeki tam olarak bu değildi ama..." elini cebine atıp kırmızı bir kutu çıkardı. Ne kutusu olduğunu biliyordum, dudaklarım benden istemsiz yukarı kıvrıldı. Diz çöktü ve kutuyu önüme uzatıp açtı, içinde parıl parıl parlayan bir yüzük duruyordu, "Evlenme teklifim bile çok aceleye gelmişti, o bile aksiyonluydu biliyorum. Belki hayalinde öyle bir teklif yoktu, daha güzel bir şey isterdin... Bu bile sana layık olmasa da, aynı soruyu sana tekrar tekrar defalarca sormak istiyorum. Benimle evlenir misin, Sakura?" 

Hayatımın en güzel anılarını yaşadığım bu adama karşı elbette tek bir cevabım olabilirdi, "Bu soruya defalarca aynı cevabı verebilirim," kocaman gülümsedim, "Evet Sasuke, seninle olacak her şeye evet derim," bu cevabı bekliyormuş gibi sırıttı. Kutunun içindeki yüzüğü çıkarıp uzattığım elimin parmağına geçirdi ve ayağa kalkıp ellerimi tuttu, "Seni seviyorum," uzanıp dudaklarımızı buluşturduğunda onu her öptüğümde içime yayılan his geri geldi. Her defasında sanki sefermiş gibi hissediyordum ve hiçbirinde de doyamıyordum. 

*

Eve gelir gelmez kızlara yüzüğümü göstermiştim, hepsi bayılmıştı.

"Çok kıskandım şimdi," İno yüzüğümü inceliyordu. Tek tek hepsi bakmıştı. Keşke Karin de burada olsaydı ve görseydi diye düşündüm. Olaylardan haberi oluyordu elbette ama burada olması bir başkaydı. 

"Mutlu olmanıza seviniyorum," dedi Temari kumandayı eline alırken. O anda aklıma geldi, diğer kızlar onun ilişkisini bilmiyorlardı.

"Bende sizin," dedim bilerek lafı ortaya atmak için. Temari sırıtırken hepsinin kafası ona döndü. İno, "Sizin derken?" kaşlarını şüpheyle çatıp Temari'nin yanına gitti, "Siz kim oluyor, Temari?"

"Shikamaru ve ben oluyoruz."

İno ve kızların neden şimdi söylüyorsun diye başlayan dırdırlarının sonu gelmemişti. Bende daha fazla kafamı şişirmelerine izin vermeden odama çekilmiştim. Kendimi yatağa attığımda uyuyana kadar sırıtarak parmağımdaki yüzüğü incelemiştim.



*

Geçiş bölümü ayol o yüzden

Aklımda iki tane final var hangisi olsun diye çok kararsızım ikisi de güzel geliyor :(

deceive the pink flower ¦ sasusakuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin