Sasuke , ayaklarını Tokyo'ya bastığında, saat akşam 10'du. Uyuşan bacaklarını yere bastığında hissettiği rahatlamayla gerinerek vücudunu esnetti. Bavulunu da aldıktan sonra havaalanının köşesinde çevirdiği bir taksiye atladı ve yurdun yolunu tuttu.
Şu an Çin'de saat akşam 9 olmalıydı, bu saate kadar İtachi durmadan onu aramıştı. Takside arka koltuğa oturduğunda telefonu cebinden çıkarıp onu aradı. Çok geçmeden İtachi, telefonu sert bir sesle açtı,
"Ne diye açmıyorsun telefonu, kafasını sikti-" Öksürerek kendini düzeltti, "Niye açmıyorsun şu telefonları?"
"Açtım işte, ne oldu?"
"Boktan bir konuşma yapıp adamın evini terk etmen ve kızın önünde başkasıyla sevişeceğini söyleyerek Japonya'ya dönmen dışında bir sorun yok."
Bıkkın bir nefes verdi Sasuke, "Ne olmuş yani? Söylediklerim doğruydu."
"Bizi nasıl bir duruma soktuğundan haberin var mı? Babam utançtan kıpkırmızı kesildi, bayılıp bayılıp ayıldı. Saatlerdir serum takıyorlar adama. Üstelik onu hastaneye getiren de yine o adamlardı! Hiçbirinin yüzüne bakamıyoruz... Kızda ağlama komasına girdi zaten, bir serum da ona taktılar. Şirket mevzusunu ne yapacağız bilmiyorum bile."
İçimden gülmek gelse de zaten kızgın olan İtachi'yi daha da sinirlendirmek istemedi,
"Öyle mi? Size kolay gelsin o zaman."
"Eğer babam utancından ölüp gitmezse, o zaman boku yedin Sasuke. İlk işi Japonya'ya dönüp senin kelleni almak olacak çünkü."
Dediklerinde haklıydı, babası gerçekten onu öldürecekti. Belki o ölmek için yalvarana dek işkence de edebilirdi, bilmiyordu. Ama kesinlikle yaptıklarının hiçbirinde pişman değildi. Başka söz söylemeden telefonu suratına kapattı.
Yaklaşık bir saat sonra taksi Konoha Erkek Yurdu'nun önünde durdu. Sasuke ödemeyi yapıp araçtan indi. Bomboş ve yalnızca sokak lambalarının aydınlattığı sokakta, gözleri hemen karşısındaki Konoha Kız Yurdu'na dikildi, aradığı şey buradaydı.
Hemen telefonu cebinden çıkardı ve onu aradı. Sakura ilk arayışta açmamıştı, uyuyordu çünkü. Bunu bildiği halde Sasuke tekrar aradı. Bu sefer açtı,
"Alo?" Uykulu olmasına rağmen nazik çıkan sesine karşılık gülümsedi. Sakura uyku sersemi olduğu için arayanın kim olduğuna bakmadan açıvermişti, arayanın Sasuke olduğunu bilmiyordu.
"Dışarı çıksana,"
"Ne?" Biraz sessiz kaldıktan sonra, "Sasuke?" Kim olduğunun yeni farkına varmıştı.
"Evet, seni bekliyorum."
"Neden, ne oldu? Bu saatte dışarı çıkamam ki."
"Çıkarsın, çok önemli,"
"Tamam... deneyeceğim." Mırıldanarak konuştuğunda Sasuke telefonu kapattı. Geleceğinden çok emindi.
Telefonu kapatır kapatmaz bu sefer de Neji'yi aradı. Telefon çalmaya devam ederken kendi yurdunun bahçesine girdi. Neji de uyuyor olduğu için birkaç kere aradığında anca açmıştı.
"Alo?"
"Neji, anahtarı at."
"Ne diyorsun Sasuke gece gece, Çin de değil misin sen?"
"Çok soru sorma da anahtarı at hadi, bekliyorum camın altında."
Neji homurdanmaya başladığında telefonu kapatıp cebine attı Sasuke. Bir yandan da Sakura gelmiş mi diye bakıyordu. Birkaç dakika sonra Neji, yatakhanenin camından kafasını uzattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
deceive the pink flower ¦ sasusaku
FanficBiliyorum güzelliğin bir çiçeğe benzer, biliyorum bir sır gibi güzelsin. Hani anlatılmaz duygular vardır, sevip söyleyemediğimiz. Şiirler vardır unuttuğumuz. Aşina çehreler vardır hani, zaman zaman hatırlayamadığımız. İşte sen o kadar güzelsin...