Sehun başını, Jongin'in ofisinin kapısının hemen dışındaki duvara dayayıp dişlerini sıktı. Amcasının bahsettiği bu satış konusunu konuşmak üzere koşusundan döndüğünde aşağılık herifin ona bu haberi daha yeni verdiğini görmüştü. Jongin gidip diğer işletmeleri fikirlerinden vazgeçirmesin diye amcası muhtemelen önce herkesin teklifi imzalamasını beklemişti. Sehun Jongin'in ofisine yaklaştığında Jongin'in gergin ve perişan haldeki konuşması kapıdan sızarak onun durmasına sebep olmuştu.
"Amca lütfen yapma. Büyükannemin hayalini devam ettirmek için burasının benim olması planlanmıştı. Beni bunun için o eğitti, ben de deli gibi çalıştım. Son zamanlarda işlerin kötü gittiğini biliyorum ama bunu düzeltmenin bir yolunu bulacağım."
Konuşmayı dinlediği her saniye Sehun'un kasları daha da gerilmişti. Ardından adam, Jongin'e hakaret edince Sehun öfkeden gözü dönmüş bir halde yumruklarını sıktı. Jongin'in, satışı durdurmasının tek yolu evlenmesiydi ve üçkâğıtçı pislik de bunun hiçbir zaman olmayacağına inandığını açık açık söylemişti. Amma da saçmalıktı.
Sehun, Jongin'e bir sürü erkeğin yanıp tutuştuğuna bahse girebilirdi; ilişkilerinin sürmemesinin tek sebebi de adamların, onun yakıcı ateşine ayak uyduramamaları olabilirdi. Onlar birlikte olsa, böyle bir şey söz konusu olmazdı; en azından yatak odasında. Sehun da onun alevine, alevle karşılık verirdi, sonunda etraflarındaki her şeyi yakıp kül ederlerdi. O kavurucu görüntüler yine tam aklını başından almak üzereydi ki amcasının acımasızca sözleri onu kendine getirmişti.
"Fonu elinde tutmanın tek yolu meşru bir evlilikten geçiyor. İlişki geçmişine bakınca ikimiz de bunun olma ihtimalinin farkındayız."
Lanet olasıca herif! Adamın, bir insana -kendi yeğenine- böyle duyarsızca konustuğunu duyunca küçüklüğünde babasının, annesini azarladığı ve küçük gördüğü o acı dolu anıları canlandı. Sürekli kendisini ilgilendirmeyen meselelere bulaşmasının da sebebi buydu. Birine zorbalık edilmesine göz yumamıyordu. Sehun, mankafaya o sözleri yutturacaktı.
Sessizce ön kapıya doğru ilerledi, elini kaldırıp "gelişini" haber veren küçük zili çaldı. Arkasını dönünce kafası karışmış görünen Shannon'ın muhtemelen kafayı yiyip yemediğini sormak istercesine ağzını açtığını gördü. Parmağını dudaklarına götürüp onu anlamasını umduğu bir bakış attı. Kadın, meraklanmış bir ifadeyle kaşını kaldırdı. Sehun sesinin Jongin'e ve amcasına ulaşması için yüksek sesle konuştu.
"Selam Shannon, her zamanki gibi harika görünüyorsun," dedi koridora doğru ilerlerken. “Koşudan sonra sevgilimi bir göreyim dedim. Billy'ye selam söyle."
Sonra da ofise giden kısa mesafeyi almak için ilerledi. Kapıyı çalmadan ya da izin istemeden girmeye her türlü hakkı varmış gibi kapıyı ardına kadar açınca Jongin'in, muhtemelen aşağılık herifi odadan atmak için kapıya yaklaştığını gördü. Jongin'in çikolata rengi gözleri şaşkınlıkla irileşmiş, kırmızı dudakları hafifçe aralanmıştı.
"İşte buradaymış aşkım."
"Sehun, ne.." Jongin ancak bu kadar konuşabildi çünkü Sehun geniş elleriyle onun yüzünü tutup öpmek üzere dudaklarını onunkilere yapıştırdı. Sevgilisini karşılarken gösterişsiz bir öpücük konduracak türden bir adam değildi, öpücükleri daha ziyade sahiplenme ifadesi gibiydi. Sorgusuz sualsiz ona ait olduğunu belirtircesine... Gerçi dudakları Jongin'inkilere değinceye dek böyle biri olduğundan haberi yoktu.
Benimsin. Her şeyinle benimsin.
Kendine engel olamayan Sehun hiç düşünmeden dilini içeri sokup orayı kuşattı; yüce Tanrım, Jongin'in dilinde, yasaklanması gereken bir biçimde diline masaj yapan metal bir top olduğunu unutmuştu. Ama onun arzuyla yanmasına sebep olan şey bu değildi. Jongin'di. Tadı şeker gibiydi ve bir parça da kahve aroması vardı. Sehun o acı içecekten nefret ederdi. Şansına Jongin de kendini birkaç saniyeliğine bu öpücüğe kaptırdı, daha sonra Sehun onun sağduyusunu korumak istercesine gerildiğini hissetti. Bunu sonlandırmaktan nefret etse de Jongin planını anlayana kadar durumu kontrol altında tutmalıydı, bu plan karşısında Jongin ya ona uyum sağlayacak ya da kıçına tekmeyi basacaktı. Sonuç ne olursa olsun artık Sehun'un umurunda değildi. Geri çekilen Sehun, Jongin'i gözleriyle hapsetti ve yaptığından pişmanlık duymayan, yaramaz bir tavırla sırıttı.
"Daha birkaç saat olduğunun farkındayım ama seni düşünmeden edemiyorum bebeğim."
Ellerini Jongin'in yanlarından aşağı kaydırıp kalçalarına yerleştirirken yüzünü onun boynuna yaklaştırıp kulağına, "Çaktırma Jongin," diye fısıldadı, sonra da onun kulak memesini biraz sertçe ısırınca Jongin'in nefesi kesildi. Bunun sebebi şaşkınlık ya da acı olabilirdi ama amcası bunun arzudan kaynaklandığını sanacaktı. Aynen Sehun'un istediği gibi. Dudaklarını yine Jongin'inkilerde gezdirdikten sonra çaresizlikle homurdanarak geri çekildi. Bunun için pek de numara yapması gerekmemişti.
"Şu an işyerinde olmasaydık seni..."
Adam, beceriklilikle boğazını temizledi. Uzun bile sürdü. Sehun, adamın şerefsizin teki olmasının yanı sıra bir de sapık, ensest bir dikizci olduğunu düşünmeye başlamıştı. Sehun sahte bir şaşkınlık ifadesiyle omzundan geriye baktıktan sonra tamamen arkasına döndü. Ancak Jongin'e sahiplenici bir şekilde sarılmaktan geri durmadı, sol kolunu arkadan dolaştırıp Jongin'in göğüs kafesinin altına koydu ve onu sıkıca kendine çekti.
"Hay aksi, yanında biri olduğunu fark etmemişim."
Jongin'e bakınca, yüzünde hissetmediği bir suçluluk ifadesi belirdi. "Gözüm senden başkasını görmüyor maalesef."
Jongin boğazını temizleyip amcasının utanç olarak değerlendirebileceği tereddütlü bir bakış attı.
"Şey, amcamı tanıyorsundur."
Sehun adamı selamlarcasına kafasını salladı ama sonra tekrar özür dilercesine Jongin'e baktı.
"Sanırım artık sırrımız ortaya çıktı, değil mi? Affedersin hayatım."
Jongin ona baktığında gözlerinde, Sehun'un ne yaptığını bilmesine ve bunun için iyi bir sebebe sahip olması gerektiğine dair bir uyarı vardı. Sehun ikisinden de pek emin değildi.
"Sorun değil, olan oldu. Artık daha fazla sır olarak saklamanın anlamı yok," dedi Jongin.
Sehun'un konuşmayı idare etmesi için mükemmel bir belirsizlikte konuşmuştu. “
Neler oluyor Jongin? Ne sırrı?" diye sordu amcası gözlerini şüpheyle kısarak.
"Jongin ve ben birlikteyiz," dedi kendine güvenli bir şekilde, "ve nişanlandık."