(+18)
Gri bulutlar, mevsim rüzgarlarını beraberinde getirmişti. Ağaçları tüm zenginliğinden soymaya başlayan mevsime Sonbahar adını veriyor olmalarından esinlenerek kendi soygunlarının ismine de tamamen yok eden Zemheri'nin adını koymuşlardı.
Şehir köşesinde tamamen normal yaşam süren insanlar tarafından yok sayılmış bu mahalle, kimsenin içindekileri merak edecek kadar cesaretinin olmamasından geriye itilmişti. Adı her ne kadar 'Doğan' mahallesi olsa da doğumdan çok ölüm yaşanırdı bu izbe mahallede.
Onlar, doğan kelimesinden yeni, temiz bir hayatın bahşediliyor olmasından ziyade kötülüklerin doğuşunu ve masumiyetin aralarından tamamen kalkışını anımsıyorlardı. İçlerinden bir baş giderse gidenin yerine gelecek olan daha da hırslanmış gözü kara kötülüğü güçle eşleştiriyorlardı.
Yarım kalmış inşaatın içinde başlayan hayatlarını, şehrin merkezine indiklerinde soygunculuk yaparak geçirmek onlar için çerez işlerden yalnızca biriydi. Doğan günün basit soygunundan ziyade batan günün soygununu asılları olarak görüyorlardı. Gecenin doruk noktası onlar için ya yitirmekti ya da kazanmaktı.
Yaptıklarının kötülük olduğunu içlerinden hiç birisi düşünmüyordu. Çünkü her biri dünyaya geldikleri yerin şartlarını her insan gibi kabullenmekle başa çıkmışlardı bu döngüyle. Asılları buydu ve bununla cebelleşip inkar edeni sevmezlerdi. Onların hayatta kalmasının tek yolu diğer insanları gafil avlamaktan geçen bencillikten yanaydı. Hiçbirisi de ne zaman başlarını yastığa koyarlarsa koysunlar yaptıklarının yanlış olduğunu düşünmeden benimsemişlerdi kendi dünyalarını. Onlara göre burada doğmak, bu şekilde var olmak, kaderin bir tecellisiydi.
Şayet kendileri olmasaydı, iyilik dedikleri toz beyazın ne hükmü kalırdı...
Çoğu burada doğmuş, çoğaldıkça yarım kalan inşaatların başına çöküp çete halini almışlardı. İçlerine kendilerinden başkalarının girmesi imkansızdı. Kendilerinden olmayanı aralarına almak bir yana dursun polisler dahi bu namı duyulmuş , içinde leş farelerinin olduğu Doğan mahallesine girerken illallah eder, bucak bucak kaçarlardı bu iblisin çocuklarından. Kimse koca şehrin göbeğinde gözü dönük doğmuş insanların, hesabı sorulmayacak bıçağının kancasına takılmak istemezdi. Sürü gibilerdi onlar. Birken bin olmayı sinsice halleden zalimler sürüsüydü.
Doğan Mahallesinde tamamlanan inşaat sayısı oldukça azdı. Tamamlananların içinde de zaten kendileri yaşam sürüyor, yarım kalmış inşaatların içinde gruplar oluşturup görevlere gidiyorlardı. Bazen de inşaatın içine kurdukları yaşamı sürdürüp evlerine gitmedikleri de oluyordu. Bu durum genellikle gece işine çıkacakları zaman olurdu ya da geç geldikleri görev sonrası eve gitmeye üşendiklerinde... Bazen azgın çiftlerin kızılmışlarını gidermek için de amaca hizmet ederken tamamlanmamış inşaatlar onların meskenleri, kaleleriydi.
Yola bakan yay gibi yolu kıvrılarak izleyen tamamlanmamış binanın betondan duvarların yarısı kiremit, yarısı kireçti. Bu bina hepsinin ana bina olarak kabul ettiği yerdi ve burada gerçekten aralarında en çok saygı duydukları toplanırdı. Diğerleri izinle girer, mecbur kaldıkça çete liderleri kabul gördüklerine uğrarlardı.
Serçe, binanın yerin dibine inen katın başında oturmuş, panik içinde parmaklarını kemiriyordu. Kafasına geçirdiği kapüşonunun gerisinden yukarıya doğru bakarken aşağıda duyduğu ateşli sevişme sahnesi, sıkıntıyla gözlerini yummasına neden oldu.
"Ah!"
"Dur!"
Serçe, bu anı merak ediyordu. Aşağıda yarım kalan depo olacakken oda oda kalmış yerde ne kadar ateşli anlar yaşanabilirdi hiç bilmiyordu. Birkaç adım aşağıya doğru inip demir kapının ardında sıralanan tahta kapının aralık kapısından içeriye baktı. Yerde duran kirli, tekli yatağın karyolası yoktu ve üzerindeki kahverengi battaniyenin yarısı yerleri süpürüyordu. Serçe'nin sesini duyabilmek için kapılarını açık tutarlarken onun bakmayacağından o kadar eminlerdi ki...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERÇE
Teen Fiction(+18) Şehrin kıyılarına itilmiş, izbe bir mahallede inşaatı bitmemiş hanedanlıklarında yaşayan çete üyeleri, mahallelerine kimselerin girmesine izin vermezler. Çetin geçen yaşam şartları şehrin merkezine indiklerinde basit soygunluklarla geçirirler...