Bölüm Şarkısı: The Neighbourhood-Sweater Weather (Conan Gray cover yapmış o versiyonu da aşırı iyi tavsiye ederim:))
O aylar gibi gelen bir haftadan sonra sesini duymak, yüzüne bakmak iyi hissettirmişti. O gözlerinde hiçbir duygu olmaksızın bana bakarken ben gözlerim duygularla dolu ifadesiz bir surat bahşediyordum ona. Bir dakikadan az sürmüştü göz göze gelmemiz ama çok fazla betimleme yapabilirdim o anla ilgili. Alnındaki küçük çizik, yeni uyanmış şişik gözleri, kollarını kıvırdığı sweati, çok nadir giydiği boyfriend kesim pantolonu ve ona en çok yakıştığını düşündüğüm bilekli kırmızı converseleri...
Böyleydi işte yani. Düşündüklerim ve yaptıklarım tamamen birbirinin tersiydi. 30-35 saniyeyi böyle betimliyordum içimden ama ona karşı ağzımı açmıyordum. Bir şey demeden arkamı dönüp sınıfa girdiğimde edebiyat dersi için tahtaya şiir yazılıyordu. Aşk şiiri... Evet hadi efkarlanalım.
***
Deniz
Normalde benimle göz göze gelmemek için önüne bakmadan yürüdüğünü görüyordum ama benim karşısına çıkmayacağım bir koridorda neden kafasını eğdiğini anlamamıştım. Belki de sadece bir şeyler düşünüyordur diye geçirdim içimden ya da belki kalbini çok kırmışımdır. Yaptıklarımın farkındaydım ve pişmandım. Bana söylense ben de böyle olur muydum diye düşündüm. Olmazdım galiba. Daha çok iyi olduğumu gösterirdim ona ama o bana vicdan yaptırmaya çalışıyordu, ilk adımı asla atmayacağını çıkarabiliyordum hareketlerinden. Fakat şöyle bir gerçek de vardı ki, ben ilk adımı nasıl atacağımı bilmiyordum.
"Öğleden önceki son ders mi bu?" Kaan hayır anlamında kafa salladı.
"Bundan sonra bir tane daha var."
"O ne dersi?"
"O da fizik."
"Çıldıracağım galiba."
"Sen mi ben mi..."
Kafamı elime dayayıp dersi dinlemeye devam ettim. Gerçekten katlanamıyordum bu derse. Her derste sakin kalabilirdim ama bu... Bu ders sınırları çok fazla zorluyordu.
***
"Deniz biraz konuşabilir miyiz?" zil çalmıştı ve aşağı iniyorduk ama Toprak durdurmuştu bizi. Rüzgar'ın ikizi Toprak.
"Çok uzun sürmeyecek." dedi Kaan ve Ege'ye bakarken. Daha çok Kaan'a...
"Pekala, siz gidin ben size yetişirim."
"Tamamdır." Ege ve Kaan yanımızdan ayrıldığında koridorun boş bir köşesine gittik.
"Bak bunu seninle benim konuşmam doğru olur mu bilemedim. Hatta çok düşündüm seninle konuşup konuşmamam gerektiğini ama ben Rüzgar'ı böyle görmeye dayanamıyorum."
"Toprak bak, gerçekten kötü bir niyetin olmadığını biliyorum ama ben Rüzgar hakkında konuşmak istemiyorum."
"Neden? Mideni bulandırdığı için mi?"
"Hayır o yüzden değil..."
"Neden o zaman? Bak o benim ikizim, Deniz. Onun arkadaşı olarak sana laf yapmaya veya suçlamaya gelmedim, kardeşi olarak onu korumaya geldim. Bence sen de mideni bulandırdığını söylediğine pişmansın ve bunun vicdan azabını duyuyorsun ama ben gece onun burun çekişlerini duyuyorum. Biz duymayalım diye uyuyana kadar bekliyor, hepimizin uyuduğunu düşünüp ağlıyor." Toprak'ın sözleri üstüne diyecek bir şeyim yoktu. Suçluydum, biliyordum ama söyleyecek söz bulamıyordum. Toprak da bunu anlayıp devam etti.
"Karşıma geçip seni anlatmadı bana asla fakat ben hep bildim seni. Daha lisede ilk yılımızdı Rüzgar biseksüel olduğunu yeni anlamaya başlıyordu o zamanlar. Gözü bir tek seni görüyordu. Bir erkeği sevebileceğini düşünmüştü daha önceden ama hiç karşısına öyle biri çıkmamıştı." madem öyle neden reddetti ki beni?
"Ama tabii ortada Emir diye bir etken vardı. Bizden büyük olduğu için seni tanıyordu. Hatta Rüzgar da seni onun sayesinde görmüştü. Bize gelip okuldan bahsetmeye başlamıştı Emir. Sonra sen çıkmıştın karşımıza hiç tereddüt etmeden senden hoşlandığını söylemişti bize." ve benim ondan haberim bile yoktu. Demek Emir yüzündendi.
"Sana baktığı anda gözlerinde bir ışık oluşmuştu. Çok çizgi filmimsi oldu biliyorum ama ben o ana tanık olan biriyim. Ama Emir senden hoşlandığını söylediğinde o ışık hızlıca gitmişti gözlerinden. Sonuçta ne kadar çok görüşmesek de o da bizim eski bir yakın arkadaşımızdı. Ki zaten yakın olmasak da Rüzgar kendinde Emir'e rakip olabilecek bir özellik görmezdi hiç. Küçükken de hep böyle hissederdi ama asla söyleyememişti Emir'e. Çok üzüldüğü zamanları olmuştu o yüzden." Rüzgar'da kendi içinde çok şeyler yaşamış meğer. Kendimi iyice boka batar gibi hissediyordum.
"Bana seni hiç kendi ağzıyla anlatmadı Rüzgar ben önce gözlerinde gördüm o sevgiyi sonrasında pek bir şey olmadı yani zaten seninle hep bahçede karşılaşıyorduk ister istemez. Bir ara senin gelip onunla konuştuğunu hatırlıyorum. Onu da bana anlatmadı başta ama ondan hoşlandığını söylemişsin sanırım sorunca ağzında gevelemişti. Seni reddettiğinde neler hissettin bilemem ben ama isteyerek olmadığını bilmeni isterim. Kısa bir süre geçmişti aradan işte sen Emir'le çıkmaya başlamıştın. Önce çok kızdı sana ama kendisi hep mantıklı bir insandı. Onu hislerini bilmediğini biliyordu." kalbim sıkışıyor gibi hissediyordum. Bir şeyler oluyordu göğsümde.
"Tabi aradan uzun zaman geçti sen Emir'le mutlu gözüküyordun ve Rüzgar'ın gözündeki ışık yavaş yavaş sönüyordu sana bakarken. Sizin ayrılmanıza yakın bir zamanda Emre konuşmak istedi Rüzgar'la, bize geldi yaz akşamıydı havalar güzeldi bizim balkonda oturduk biraz. Belliydi Emir'in bir şeyler konuşmak istediği ama biz ona herhangi bir şey soramamıştık çünkü konuyu tam olarak kestiremiyorduk. Kendisi başladı konuşmaya. Normalde onun da gözleri parlardı senin hakkında konuşurken ama bu seferki sönüktü. Belirli bir duygu anlaşılmıyordu. Sanki biraz buruk gibiydi ama üzgün bir burukluk değildi bu. Her neyse işte senden ayrılmak istediğini söyledi, nedenini anlattı. Senin Rüzgar'dan hoşlandığını, Rüzgar'ın da senden hoşlandığını anladığını söyledi. Ve Rüzgar'a doğru olup olmadığını sordu. O da yalan söyleyemedi tabii ki." ben bunların hiçbirini bilmeyip bir de bir şeyler biliyormuş gibi davranıyordum. Çok bencilce...
"Biz Emir'in suratı düşecek, üzülecek falan diye düşünürken o an Emir çok içten bir gülümseme bahşetti Rüzgar'a, daha önce hiç böyle görmemiştim Emir'i, sorun olmadığını söyledi ve özür diledi. Emir sizin duygularınızı anlamadığı için çok pişmanlık duymuştu. Onunla beraberken mutlu olduğunu biliyordu ama bunun onu anladığı gibi bir sevgi olmadığını fark edemediği için özür diledi. Sonrasında senden ayrıldı bunun için Rüzgar'ı aradı biraz konuştular. Telefonu kapattılar ve çok geçmeden haber geldi. Çok kötü hissetti kendini Rüzgar, ağladı, kendine sinirlendi, kendini suçladı ama en sonunda suçlu olmadığını anladı. Anladığı gibi sana yazdı zaten." çok şey yaşamıştı ama böyle bir kardeşi olduğu için çok şanslıydı. Toprak hep onun yanındaydı.
"Olaylar böyle yani Deniz. Düşünmen için zamana ihtiyacın olduğunu düşünüyorum. Lütfen hızlı düşünmeye çalış çünkü her geçen saniyede acı, kardeşimin kalbine daha da batıyor."
Ona bir şey dememe izin vermeden arkasını dönüp sınıfına yöneldi. Ben daha suçlayıcı konuşacağını sanmıştım ama o aksine sadece olayları bana açıklamaya gelmişti ve ben her zamanki gibi dinlemeden yargılamaya çalışmıştım. Aynısını Rüzgar'a da yapmıştım ve yanlışlarımı şimdi teker teker anlamaya başlamıştım.
Onunla konuşmam ve her şeyi açıklığa kavuşturmam gerekiyordu. O benden gerçekten hoşlanıyordu ve ben içinde uzun zaman sevgi biriktirmiş bir kalbi parçalara bölmüştüm. Ona yaptıklarımdan dolayı beni affeder miydi bilemiyorum ama beni dinlemesi gerekiyordu. Ne kadar ben onu dinlemesem de...
******
ŞİMDİ OKUDUĞUN
paperwhite | bxb
Teen Fictionnakrargzr: Demek minik bebeğimiz omzuna nergis dövmesi yaptırmış. denizzsayman: Minik? denizzsayman: Bebeğimiz? nakrargzr: Aa özür dilerim yanlış yazmışım. denizzsayman: Önemli değil. nakrargzr: Bebeğim diyecektim. :)