1×7,5

457 68 23
                                    

All Might

Aynaya son bir kez baktım. Göz altlarımdaki morluklara parmak uçlarımla masaj yaptım ve her zaman dağınık olan saçlarımı biraz olsun düzeltmeye çalıştım. Bu halle oraya gidemezdim.

Son girdiğim savaştan bu yana hastanede tedavi gördüğüm için çökmüştüm. Çok yakında... Herkesin kahramanı ve umut kaynağı olan All Might karanlığa gömülecekti. Sonsuza dek ve kimse bilmeyecek olsa da bir gencin hayatının sonlandırmasında katkısı olan biri olarak...

Kravatımı yapabildiğim kadar düzelttim ve kapının eşiğinde olan siyah şemsiyemi de alıp kapıyı arkamdan kapattım. Hava çiseliyordu. Normalde huzur veren ıslak toprak kokusu bugün ölümü koklatıyordu.

Bir cenazeye gidiyordum.

İzuku Midoriya'nın cenazesine...

Apartman girişinde Aizawa'yı beklerken telefonumu kontrol ettim. Cenaze yaklaşık yarım saat sonra başlayacaktı. İçimde belli belirsiz bir korku...

Annesinin yüzüne nasıl bakacağımı bilmiyordum. Ayaklarına kapanıp 'oğlunuz benim yüzümden öldü, bu yüzden ben de ölmeliyim!' demeli miydim? Hala inanmak istemiyordum. Bu çıkmaz sokak beni delirtmek üzereydi.

Aizawa: Çok beklettim mi?

Elimi sağa sola sallayıp gülümsedim.

All might: Benimle geldiğin için minnettarım Aizawa, yanımda beni destekleyen birinin varlığını bilmek güz-

Aizawa: Olanlar için hala kendini suçluyorsun değil mi?

Başımı eğdim. O olayın üzerinden yaklaşık 2 hafta geçmişti. Darbe girişiminin ardından hastaneye yatırılsam da aklımdan hiç çıkmadı. Onun son anındaki gülümsemesi...

Sen de en başından beri bunu istemiştin, değil mi?

Aptalım, çok aptalım!

Yaklaşık iki hafta önce, Midoriya benimle son kez konuşmak için şehirdeki az sayıda olan eski kahramanlar birliğinin merkezlerinden biri olan Lock binasının çatısına çağırmıştı.

Telefonda ilk sesini duyduğumda tüylerimin diken diken olduğunu fark ettim. Ses tonu çok... Yorgundu? Buluşacağımız yeri söylediği anda teklifini kabul edecektim ki hiç beklemediğim bir şey söyledi.

"Senin hakkında küçük bir sır duydum. İlginç bir sır. Gelmezsen vasiyetimle beraber medyaya yollarım. Bunun ne demek olduğunu biliyorsundur umarım."

Oraya gittiğimde... Yüzünün halini görünce nefesimin kesildiğini hissettim. O ifadeyi en son 18 yıl önce... Annemin hayattan vazgeçişinden bir önceki gün görmüştüm. Çok korktum. Korkumdan küçük bir çocuk gibi çığlık atacaktım adeta.

O olay olduktan birkaç dakika sonra bilmediğim bir numaradan arama geldi. Üzerinde oynanmış ses darbeyi haber ettiğinde inanmak istemedim. Çok... Üst üste gelmişti her şey.

Arayanın kim olduğuna dair en ufak bir ipucu bulamadık.

Aradan bir hafta geçtikten sonra polisler aniden hasta odamın kapısına dayanıp ifade almaları gerektiğini söyledi. Midoriya Izuku'nun kayıp olduğunu ve en son benimle görüşmüş olabileceği ihtimalini söylediler. İnkar etmedim. Olanları üstünkörü anlatıp geçiştirdim, zaten okuldan onunla görüşmeye gittiğimi bilen 2 öğretmen de olunca anlattıklarımın doğruluğu kanıtlandı fakat birkaç saat sonra Midoriya'nın annesi anlattıklarımın yalan olduğunu söylemem için odama kadar gelip ağlayarak diz çöktü.

O günden bu yana iç sesi ölmem gerektiğini her saniye hatırlatıyor bana.

Kimse onu benim öldürmüş olabileceğim ihtimalini sorgulamadı çünkü onlar bir numaralı kahramanın asla birinin ölüm nedeni olacağına inanmazdı.

Ben ise inanmak istemiyordum.

Onun dışında...

Hiçbir kahramanın o gün orada devriye gezmediğini ve intihar girişimini görmediğini öğrendikten sonra herkesin aklında tek bir soru vardı.

Midoriya'nın cesedi neredeydi?

Aizawa elini omzuma koyunca cenazenin yapılacağı binanın önünde olduğumuzu farkettim. Çok geçmeden içeri girdik. Kravatım her şeyi bilen bir tanıkmış gibi adeta 'katilsin!' diye bağırarak boğazımı her saniye daha da sıkıyor, nefes almamı zorlaştırıyordu.

İçeriye girdiğimde ağlama sesleri veyahut Midoriya hakkındaki sıradan konuşmaları duyacağımı sandım ama hayır. İçeride sadece Izuku'nun annesi Inko Midoriya vardı. Ziyaretçiler için hazırlanan masanın başında uyuyakalmıştı.

Sessizce Bayan Midoriya'yı uyandırmadan Izuku'nun duvara asılı etrafı çiçeklerle ve mumlarla kaplı fotoğrafına yaklaştım. Mumlar çoktan sönmüş, loş kokulu dumanını salmıştı etrafa.

Midoriya... İçindeki umutsuzluğa ve asla gerçekleşmeyeceğini bildiği buruk hayallerine rağmen gülüyordu. Bana çok benziyorsun, biliyor musun? Sana en çok destek çıkması gereken kişilerden biri de bendim, affet beni-

Inko: Ben bile onun için hiçbir şey yapamadım, bu yüzden kendinizi suçlamayın.

Her şeye rağmen yüzündeki buruk gülümsemesiyle yanımda duran Bayan Inko ellerini kavuşturup gözlerini kapadı, tabii ben de onun yaptığını yaptım.

Inko: Sana düzgün annelik yapmadığım için, manevi yönden yeterli desteği veremediğim için affet beni İzuku... Her şey için çok geç biliyorum ama... Beni duyuyorsan sana şunu söylemek istiyorum. Seninle hep gurur duydum, umarım olduğun yerde mutlusundur. Seni seviyorum.

Bayan Inko göz yaşlarını saklamak için arkasını dönerken kapı büyük bir gürültü ile açıldı. Gözlerim şaşkınlıkla küçülürken Aizawa'yı kolundan tutup yandaki misafirlere yemek dağıtmak için ayarlanmış küçük mutfağa saklandım.

Gelenler Bakugo ailesiydi. Katsuki Bakugo... Midoriya ile bir ilişkisi olduğunu bilmiyordum.

Mitsuki B. : Kaybınız için çok üzgün olduğumuzu söylemek istiyorum. Bir annenin çocuğunu kaybetmesi nasıl bir duygu bilmiyorum ama ben Katsuki'yi kaybetsem yaşayamazdım herhalde.

Onlar aralarında konuşurken Katsuki yavaşça Midoriya'nın resmine yaklaştı. Gözlerindeki duyguyu seçemiyordum. Yavaşça elini yumruk yaptı ve başını eğdi. Şuanda en merak ettiğim şey aklından neler geçtiğiydi. Kendini sıktığı çok belliydi.

Hiçbir kelime söylemedi, başı eğik, ailesinin kararını bekledi ve yaklaşık 10 dakika sonra ayrıldılar.

Aizawa: Çocukluk arkadaşının cenazesinde ağlamadığına göre araları pek de iyi değilmiş.

All might: Çocukluk... Arkadaşı mı?

Aizawa: Onlar konuşurken duydum.

Midoriya... Keşke hakkında daha çok şey biliyor olsaydım ama artık bunlar için çok geç değil mi?

Yazılma tarihi:?
Yayınlanma tarihi: 19.11.20xx
Durum: Güncellenmeyecek

Yazar notu:

O insan hayattayken attığınız her geri adımda pişmanlığınız iki kat daha artacak.
'İyi ki varsın',
'Hayatımda olduğun için çok mutluyum!',
'Seni seviyorum anne/baba/arkadaş/sevgili'
'Özür dilerim/her şey için teşekkür ederim' "PİŞMANIM!"
Bu basit sözcükler "o" insan hayattayken anlam taşıyor , iş işten geçtikten sonra ne gerek var ki... Ölüm sandığınızdan daha büyük bir boşluk yaratıyor içinizde ve o söyleyemediğiniz kelimeler her seferinde... Her seferinde...
.
.
.
Öyle bir duygu olarak geri dönüyor ki size o insanın yokluğu bile hafif kalıyor inanın bana.

[Villain]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin