1×10

303 49 3
                                    

Not: Bu bölüm bazı okuyucular için hassas öğeler içermektedir. Çabuk etkileniyorsanız okumamanız tavsiye edilir.

Haberlerden duyduğum kadarıyla gece yarısından sonra her bir anaokulunda bir ölü çocuk bulunuyormuş. Bulunmayan sadece 4 okul kalmıştı ve ben şanslıysam doğru okula gidiyordum. Bu gidişle çocuğun cesediyle karşılaşmadan onu yakalayabilirdim.

Katil her anaokulundan bir öğrenciyi seçip kaçırdıktan sonra o gece kaçırdığı yerde öldürüyordu. Tabii o zamana kadar...

Aklıma bir soru daha takıldı. Her ne kadar yanıma ekipman almış olsam da elimde doğru düzgün bir plan yoktu.

Okulun kapısını açmaya çalışsam da açamadım. Bu olaylar olduktan sonra tüm okullar kapatılmıştı, kahramanlık okulları hariç, fakat cinayetler devam etmişti. Katil özgünlüğü henüz belli olmamış çocukları evlerinden kaçırıyordu muhtemelen ve kaçırdığı çocukların çoğu köklü kahraman ailelerin soyundan geliyordu.

Çitlerde zayıf bir tahta bulup kırdım ve içeri daldım. Öncelik olarak arka bahçeye de baksam hiçbir yerde iz yoktu. Halbuki doğru okula-

Midoriya: Kahretsin! Tabii ki o okul!

UA lisesinin satın aldığı eski köklü bir anaokulu vardı. Küçüklüğümde oraya gitsem de özgünlüğümün olmadığı ortaya çıkınca atılmıştım. Telefondan konumuna bakıp hızla koşmaya başladım. Gece yarısına 10 dakika vardı.

Bacaklarım kopacak gibi olduğunda okula ulaşmıştım. Kafamda belli belirsiz bir planla içeri dalmıştım ki...

Saat 00.27 ve ben o gün hayatımın en pişmanlık duyduğum anını yaşamıştım. Öyle bir şoktu ki benim için fark etmeden çılgınlar gibi gülmeye başladım.

[Hassaslar okumasın!]

5-6 yaşlarındaki, yaşına göre uzun ve kıvırcık saçlı (?) bir çocuk önümde asılı duruyordu. Karnına atılan çaprazlama kesiklerle bağırsakları dışa fırlamış, ayağımın hemen önündeki yeşilimsi gözleri oyulmuştu. Kolları ve bacaklarından sadece kemikleri kalmıştı.
Odanın her tarafında kan izleri olduğuna göre ölmeden önce az işkence görmemişti.

Hemen arkasındaki kapüşonlu adam bıçağını temizlerken beni fark etti. Gülümsemesi... Bana babamı hatırlatıyor. İğrenç...

Midoriya:...

?: Oh! Sen o gün gördüğüm çocuksun! Şu dilenci çocuğu öldüren! Haha harika bir şey bu!

O gün... Yalnız değilmişim...

?: Sonunda bir ast bulduğum için o kadar mutluyum ki... Ah harika cidden!

Derin bir iç çekip elimi cebime sokup bombanın pimini kavradım.

?: Beni anlayan birileri olduğunu öğrenince beni bulman için bu izleri bıraktım! Mükemmel değil mi? Haha! Buldun beni!

Midoriya: Yanlış anlama. Buraya farklı bir amaç için geldim.

Başımdaki kapüşonu yavaşça yana çekip yüzüme vuran ay ışığı ile gülümsedim.

Midoriya: O çocukları sadece ben öldürüp Eri'ye hediye edebilirim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Midoriya: O çocukları sadece ben öldürüp Eri'ye hediye edebilirim.

?: N-ne?

Midoriya: Sen de benim gibi özgünlüksüz bir işe yaramazsın değil mi?

Bir iki adım geri çekilip bıçağını hazır hale getirdi.

Midoriya: Boşuna.

Sis bombasının pimini çekip ortaya fırlattığım vakit. Yüzümün hemen yanından bir şeyin geçtiğini hissettim. Hemen sonra yanağımdan süzülen kanla gülümsedim.

Midoriya: Eğlenceli olacak!

×××

Sisin gözlerime zarar vermemesi için cebimdeki bezi gözlerime bağladım ve bıçağımı elime aldım. Sis 15 dakikada bir dağılıyordu fakat benim her 10 dakikada bir yeni bir bomba atmam gerekiyordu. Ondan zayıf olduğum aşikardı ve benim bunu bir şekilde avantaja çevirmem gerekiyordu.

Arkamdan gelen sesle beraber sırt çantamdan elime ne geldiyse bir tane soluma doğru fırlatıp ses çıkarmasını sağladım. Her an sırtımdan bıçaklanabilirdim.

Midoriya: Çocukları intikam için alet etmek ne kadar acınası...

Sinirlendiğini anladım. Yavaşça yere çömelip elimi yere koydum. Gelen titreşimlerle nerede olduğunu-

Kolumdaki ani acıyla ağzımı sımsıkı kapattım. O an anladım ki yaklaşmasına gerek yoktu. Yerimi saptadığı an bıçağı fırlatıyordu.

?: *Tch* madem bir müttefik olmayacaksın, ölmen daha makul olur.

Nefes alış verişlerimi düzenledim ve nerede olduğunu anlamaya çalıştım. Adım sesleri her ne kadar önümde olduğunu gösterse de beni yanıltmaya çalışıyor olabilirdi. Göz bandımı ne olur ne olmaz çıkarıp yaralı koluma bağladım.

?: Beni mi arıyorsun?

Boğazımda hissettiğim sıcak metalle beraber gülümsedim. Ölümün eşiğinde olmak böyle bir şeydi.

Diz üstü çöktüğüm için arkada olan ayağımla ayağına çelme takıp onu yere serdim. Kendisiyle beraber yere çakılan bıçak yanağımda izi kalacak bir kesik açmıştı. Hızla üstüne çıkıp ağzının tam ortasına bir yumruk attım. O daha karşılık veremeden bir kez daha ve bir kez daha yumruk attım. Çok fazla etkilenmemiş olacak ki karnıma attığı tekmeyle bu sefer ben yere serilmiştim.

Ağzındaki kanı tükürdü, ben hala afallamışken yerdeki bıçağıyla üstüme atlayıp bıçağı boğazıma saplamaya hazırlanmıştı ki son anda sımsıkı tuttum ellerini.

Midoriya: Kısa sürdü ama eğlenceliydi.

?: Ne?

Midoriya: Bir dahaki hayatında görüşürüz.


×××

Saat sabahın 3'üne doğru gelirken ben sokakta kimsenin olmayışını fırsat bilerek özgürce üzerimdeki kanla dolaşıyordum.

Midoriya: Bu saatte açık bir kuru temizlemeci falan var mıdır-

Dediğim anda sağımdaki, sokağın en tenha köşesinde duran küçük dükkanı fark ettim ve içeri daldım. Hemen üstümü başımı çıkarıp makineye attım fakat kolumdan akan taze kan beni endişelendiriyordu.

?: Amanın amanın! Kan kokusu alıyorum.

İçeri yaşlı bir teyze girdi ve olduğum yere doğru adımladı. Sopasından görme engelli olduğunu çıkarabilirdim. Saçlarından yaklaşık 50 yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim teyze, endişeli yüzünü bu tarafa çevirdi.

Midoriya: Kusura bakmayın, düştüm ve kolumu çok kötü yaraladım, üstümü yıkar yıkamaz gideceğime söz veriyorum.

?: Dur bakalım, heyecan yapma. Adın ne bakalım senin?

Midoriya: B-benim adım...

O an aklıma bir şey geldi ve ayağa kalktım.

Deku: Bana genellikle Deku derler.


Yazılma tarihi:???
Yayınlanma tarihi: 03.02.2021

Yazar notu:
???

[Villain]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin