Mine'den
"Ecmel nolur artık bahçeye falan çıkalım, nefes alalım biraz. Darlandım ben artık sürekli ya sınıf ya da kantindeyiz. Demir de yok zaten niye kantinde duruyoruz?"
"Neden sanki defalarca söylemişsin de ben kabul etmemişim gibi söyleniyorsun ki? Dışarı çıkalım desen ben tamam derdim zaten." diyerek Ecmel oturduğu sandalyeden kalktığında ben de hemen oturduğum yerden kalkıp Ecmel'in koluna girmiş ve onu bahçeye yönlendirmiştim.
Sanki ben olmasam yürüyemeyecekmiş gibi davranıyordum ama bu umrumda değildi.
"Evet bahçeye çıkmamızın asıl nedeni ne? Sadece nefes almak için çıkmadığımızı bildiğimi ikimiz de biliyoruz bence." diye Ecmel konuşurken bir yandan da etrafa bakınıyordu.
Bu kız düşündüğümden zekiymiş.
"Ne alakası var, tabii ki nefes almak için çıktık." dediğimde bu sefer o beni sürükleyerek spor salonunun camının yanına götürmüştü. Asıl amacım tabii ki buydu ama bunu Ecmel'in anlamaması gerekiyordu.
Ben de camdan içeri bakarken Gürkan ile göz göze gelmemle birlikte her ne kadar gözlerimi kaçırmak istesem de kaçırmamış, ona bakmaya devam etmişti.
O da Demir ile basket takımındaydı, bunu bildiğimden dışarı çıkmak için ısrar etmiştim. Ecmel amacımı anlamasaydı etrafta dolaşırken arada bu tarafa bakacaktım ama sanırım böylesi daha iyi olmuştu.
Gürkan bana gülümseyip göz kırptığında zorla gülümsemeye çalışmış ve öylece ona bakmaya devam etmiştim. O ise antrenmanın ortasında olduğu için bulunduğu yerden uzaklaşması gerekmişti.
"Mine, nefes al."
Ecmel'in söylediği kelimelerle birlikte tuttuğum nefesimi bırakırken normal bir şekilde soluklanmaya başlamıştım.
"Bahçeye çıkma amacın gerçekten de nefes almakmış." diyerek camdan içeri bakmayı kesip bana dönmüştü.
Kendi asla bana söylemeyecekti ama az önce gözlerinin Demir'i aradığına emindim. İtiraf etmesine gerek yoktu, ben onun davranışlarından her şeyi anlıyordum zaten.
"Demir'i göremedin mi?" diye sorduğumda bir şey dememişti. Bakışlarımı tekrar spor salonunun içine çevirdiğimde elinde basket topuyla Demir'i görmüştüm. Muhtemelen antrenmana ara vermişlerdi, topu öylece sektirip etrafa bakınıyordu.
Gürkan ona bizim camdan baktığımızı söylemiş olmalıydı, Demir de hangi camdam baktığımızı çözmeye çalışır gibi etrafa bakınıyordu. Bizi gördüğü gibi bakışları bizim olduğumuz tarafta durmuştu.
Ecmel'in cama arkası dönük olduğu için o Demir'i göremiyordu ama ben en iyi arkadaşlık görevimi yapacaktım tabii ki.
"Ecmel, biricik aşkın sana bakıyor."
Ecmel ne dediğimi anlamaya çalışmadan arkasını dönmesiyle birlikte Demir'i görmüş ve gülümsemişti. Demir de ona gülümsüyordu.
Hayır, kıskanmadım.
Birbirlerine karşı olan duygularını ikisi de biliyordu ama ikisi de bir adım atmayı tercih etmiyordu. Sanki sonsuza kada flörtleşmeye devam edeceklermiş gibi hissediyordum. Ne yani, ilk adımı ben mı atacaktım onların yerine?
"Öpücük atsana." dediğimde Ecmel kötü bakışlarını bana çevirmişti.
"Demir'e bak, bana değil." dediğimde bir şey demeyip yeniden bakışlarını Demir'e çevirmişti.
Bu ikisinin arasında ne olursa olsun beni dışlamayacaklarını bilmek iyi hissettiriyordu, bu yüzden daha rahat bir şekilde aralarını yapacak şeyler yapabiliyordum. Doğrusu ben bir şey yapmasam bile araları elbet olacaktı ama ben süreci hızlandırmak istiyordum.
Istemiyordum, süreci hızlandırıyordum.
Demir tekrar antrenmana dönerken sırıtarak Ecmel'e baktığımda o da sırıtarak bana baktığında gülüşüm yüzümde donmuştu. Neden sırıtıyordu bu? Sırıtan tara hep bendim, bir şeyler dönüyor olmalıydı.
"Salonun kapısına ve sana doğru gelen kişiye bak." dediğinde gördüğüm kişiyle gözlerim kocaman açılmıştı. Gürkan tam olarak bana doğru geliyordu.
Yani sanırım.
"Mine, biraz konuşabilir miyiz?" dediğinde yutkunup bakışlarımı Ecmel'e çevirmiştim. İçimden bir ses bunda onun parmağı olduğunu söylüyordu, sırıtmasının başka bir anlamı olamazdı.
"Hayır, yani evet. Konuşabiliriz yani."
İçimden kendime bazı yaratıcı küfürler saydırırken Ecmel yanımızdan ayrılmış ve bizi baş başa bırakmıştı.
Bu ben yapınca güzeldi, ben onlaı baş başa bırakınca eğlenceli oluyordu. Ben hoşlandığım kişi ile baş başa kalınca hiç eğlenceli değildi.
"Evet ne diyecektin?" diye sordum. İlginç bir şekilde düzgün cümle kurabilmiştim, bu şaşırtıcı bir şeydi.
En azından benim için.
Çünkü Ecmel'de gördüğüm kadarıyla o hoşlandığı kişi ile konuşurken benim aksime hiç saçmalamıyordu. Güzel bir yetenekti, sahip olmak isterdim.
"Demir basket maçına gelemeyeceğini söyledi, doğru mu?"
"Evet, o gün birkaç işim var. Gelemeyeceğim maalesef."
"Ama Demir en yakın arkadaşın, onu yalnız bırakmış olacaksın."
"Ecmel var, yalnız kalmıyor ki."
"Peki ya ben? Benim için bile mi gelemezsin?"
"Gelmeyi çok isterdim ama..." sözümü yarıda bırakıp yüzüne baktığımda gözlerinde benim gerçekten gelmemi istediğini görmüştüm. Derin bir nefes verip cümlemi tamamladım.
"Tamam, senin için gelmeye çalışacağım."
~~~~~
Slm bne geldm
Gidiyrn şimfi
Bb

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Islık | Texting
Short Storybn: Böyle bir güzelliğin karşısında kayıtsız kalmak imkansızdı Ecmel: Kayıtsız kalsaydın keşke bn: Ne olmuş yani ıslık çaldıysam bn: İlgini çektim mi çektim bn: Sorun yok o zaman