Gözlerini yeni bir güne açmayı başarabilmişti başarmasına ama gördüğü rüyanın etkisinden hala çıkamamıştı. Her şey o kadar tanıdık ve huzur verici hissettirmişti ki üç gündür yaşadığı şeye huzur diyemiyordu. İlk defa böyle bir aidiyet duygusunu tatmıştı.
Sırtını yataktan kaldırdığında kulağında hala delikanlının sesi yankılanıyordu. Duyduğu isim o kadar tanıdıktı ki sanki zihninin derinliklerinde tozlu bir anı gibiydi varlığı. Bakışları bir anlığına sağ eline kaymıştı. Sanki o içindeki his geri gelecekmiş gibiydi.
"Vivian!"
Alfrida onu her sabah göl kenarında görmeye o kadar alışmıştı ki uyanır uyanmaz gözleri dışarıya kaymıştı. Hesaba katmayı unuttuğu şey küçük kızın o kadar da erken uyanamamış olmasıydı. Bir anda içini kaplayan endişe ile kendini dışarı atmıştı.
"Vivian!" bu sefer sesi daha bir telaşlı çıkmıştı.
"Aradia!" ses arkasından, biraz önce sonuna kadar açık bırakıp çıktığı kapıdan gelmişti.
"Bana mı seslendin?" aslında kendi adını duyduğuna emindi ama birini arayacaksan önce odasına bakman gerekiyormuş gibi gelmişti ona.
Aradia birkaç adımda kapıya kızın yanına gelmişti bile. "Gölde yüzüyorsun sanmıştım." Diye ağız ucuyla bir açıklama yapıp yanından rüzgâr gibi geçmişti. Ağzından çıkan kelimeleri daha kulakları duymadan pişman olmuş gibi bir hali vardı.
O gün en az başlangıcı kadar garip geçmişti. Aradia sanki sabahki endişesinden utanıyor gibi evin odalarında adeta ondan kaçıyordu. Bunu yaparken de her adımına bir kılıf bulmakta adeta ustaydı. Vivian belki de onu aldığı her nefese kadar izlememiş olsa yapmaya çalıştığı şeyi asla anlayamayacaktı.
Vivian onun bu tavrını umursamaktan çok rüyasının her bir anını hatırlamaya ve anlamlandırmaya çalışıyordu. Bir ara okuduğu kitaplardan etkilenerek o rüyayı gördüğünü düşünmeye başlamıştı. Sırf bu yüzen ne kadar kitap varsa hepsini inceleme gibi işe kalkışmıştı ki daha çeyreğini bile incelemeden beyni patlayacak gibi bir hale gelmişti.
Her akşam gözlerini tekrar rüya görme umudu ile kapatıp her sabah da rüya görmemiş olmanın hayal kırıklığı ile açıyordu.
Bu durum neredeyse bir hafta sürmüştü. Artık onları tekrar görme umudunu tamamen kaybetmişti. Hatta gördüğü rüyanın birçok ayrıntısını bile unutmuştu.
Rüyayı gördüğü günden sonra bir daha sabah geç kalkma gibi bir sorunu hiç olmamıştı. Yine eski düzenine geri dönmüştü. Sabahları gün doğumu ile uyanıp gölde yüzdükten sonra kahvaltı ediyorlardı. Bazen eve yakın olan ormanda gezip şifalı otlardan topluyordu bazen de kitap okuyordu. Aradia çoğunlukla onunla konuşmuyordu ondan daha fazla ise evde bile olmuyordu.
O güne de yine gölde yüzerek başlamıştı. Aradia ile kahvaltıları oldukça sessiz geçmişti. Genç kadın günün geri kalanında evde bile değildi. Bu Vivian'ı biraz daha rahatlatan bir şeydi. Evde istediği odada istediğini yapma özgürlüğüne sahipti ama ne olursa olsun genç kadının odasına asla adım atmıyordu. Evi temizlemek için olsa bile. O da aynı şekilde... Bu aralarında sözsüz bir şekilde oluşturdukları kural gibi bir şeydi.
Öğlene doğru ocakta temizlediği tavuğu kaynatıyordu. Bütün bir tavuk neyse ki onları birkaç gün idare edecekti ve sonraki günlerde yemek hazırlamak zorunda kalmayacaktı. Aslında yaptığı hiçbir şey annesinin yemeklerine benzemiyordu ama Aradia şikâyet etmeksizin hepsini yiyordu.
Düşünceleri arasında karıştırdığı yemeğin az kalsın altını tutturuyordu ki son anda yemeği ateşten almayı akıl edebilmişti. Kalan zamanını yine kitaplarına gömülerek geçirecekti ki evin ahşap kapısı sanki alacaklı gibi çalınıyordu. Gereksiz bir telaşla kapıya doğru ilerledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİVİAN
FantasyBilinmeyen bir zamanda, bilinmeyen biri tarafından, bilinmeyen bir şekilde; beş boyut, beş uzay, beş dünya yaratıldı. Bunların ikisinde çoktan kıyamet koptu. Yazılmadıkları tarihin tozlu sayfalarında kayboldular. Geriye üç boyut ve üç dünya kaldı. G...