zamanın ötesinden gelen not: yorum yaparken küfür kullanmamanızı ***özellikle*** rica ediyorum.
air - playground love (with gordon tracks)
—————————
Jungkook'la piknik örtüsünün üstünde otururlarken Jimin uzandığı yerden gözlerini açtı ve ovuşturdu yumruk yaptığı elleriyle. Bakışları önce gözlerini kamaştıran açık, masmavi gökyüzünde dolandı biraz, ardından hemen yanında dizinin üstünde sabitlediği resim defterine bir şeyler çiziktirmekte olan Jungkook'ta durakladı. Genç çocuk bütünüyle kendi dünyasına çekilmiş görünüyordu. Saçlarından birkaç tel alnına düşmüştü, hafifçe çattığı kaşlarıyla odaklanmış bir halde kalemini hareket ettiriyordu. Ara sıra başını hafifçe çeviriyor, kaşlarını biraz daha çatarak kağıda farklı bir açıdan bakmaya çalışıyordu. Yan profilinin gün geçtikçe daha çok sertleşmeye başladığı gözlerinden kaçmıyordu Jimin'in. Gün geçtikçe büyüyor, olgunlaşıyordu Jungkook ve çok, çok güzelleşiyordu.
"Hey," diyerek seslendi ona, küçük olanın büyük gözleri anında gözlerine çevrilmişti. Bu aniden bir far gören tavşan ifadesini seviyordu ondaki. Sadece ona baktığında böyle oluyordu sanki. Saatlerdir konuşuyor dahi olsalar göz göze geldiklerinde yüzünde oluşan ifade bundan farklı olmuyordu hiç.
"Uyanmışsın."
"Pek uyuduğum söylenemez ama evet. Ne yapıyorsun?"
Jungkook defterini çevirdi ona doğru görebilmesi için. "Karşıdaki ağaçları ve patikayı çizmekle başladım ama hayal gücüm direksiyonun başına geçti yine."
Jimin dirseklerinin üzerinde doğruldu ve yaklaştı iyice görebilmek için. Pilot kalem kullanmıştı genç çocuk, dağınık denebilecek ancak biraz daha odaklandığında bir bütünü oluşturan çizgiler vardı yapılı kağıdın üzerinde. Her çizgi onu anlatıyor gibiydi Jimin'e göre, her biri hiçbir şeyin olamadığı, tanımlayamadığı kadar Jungkook'tu. Güçlü görünse dahi narin, sert görünse dahi yumuşak, dağınık görünse dahi ahenk dolu ve hiç kimsenin olamadığı kadar güzel. Düşünceli, yetenekli ve zevkli.
Jimin hiçbir zaman onu hak ettiği gibi tanımlayabileceğini sanmıyordu, kelimeler ağzından çıktığında ne kadar yetersiz olduklarını gösteriyordu ona her seferinde. Jungkook buna aldırıyor gibi görünmemişti hiçbir zaman, ama yine de büyük olan ona bir kez olsun içinden geçenleri tüm çıplaklığıyla, hiçbir durağa uğramadan, kelimeler tarafından kısıtlanmak zorunda kalmadan açıklamak, göstermek istemişti hep. O yetenekli değildi Jungkook gibi, elindeki sınırlı kaynaklar -bu sırada onlar kelimeleri oluyordu- yeterli olmuyordu. Yine de bunun cesaretini kırmasına izin vermemişti hiçbir zaman. Jungkook anlıyordu sonuçta, eğer o onun kifayetsiz sözlerini seviyorsa Jimin de bununla yetinmeyi öğrenebilirdi zamanla.
"Güzel görünüyor."
Jungkook utanmış göründü ve Jimin uzanıp yanağına bir öpücük kondurmak istedi o an. Tam da yanağında hafif bir çukurun belirdiği yere. "Dümdüz bir resim işte," dedi küçük olan. "Her zaman çizdiklerimden pek bir farkı yok."
"Bak bu doğru," diyerek karşılık verdi diğeri. "Yaptığın her şey gibi güzel."
"Abartıyorsun."
"Doğruları söylüyorum."
Jungkook başını eğerek gülümsedi. Jimin vücudunu çevirdi, şimdi karnının üzerine yatarken dirseklerini dayadığı yerden çenesini avcunun içine almış, güzel gözlerle onu seyrediyordu ve o ona her böyle baktığında kalbinin hızlanıp onu yarı yolda bırakmasından korkuyordu küçük olan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
paint me , jikook
FanfictionHayatında yolunda gitmeyen her şeyi silip yeni, temiz bir sayfa açmak için çok zaman harcamıştı Jungkook, çok çabalamıştı. Kendini baştan yaratmış, yepyeni bir insan olup çıkmıştı. Şimdiyse bunlara sebep olan, hikayesinin ana kahramanı gelip açtığı...