11.Bölüm

702 36 3
                                    

Minho's POV

*Flashback*

Kayran'da yeni başlayan gün ile birlikte. 2 koşucu olarak kapının önündeydik. Bugün Newt'ı eğiticeğim ilk gün olacak. Alby'nin dediğine göre yardımcılara ihtiyacım varmış. Newt'ı seçtim, kayran da yakın hissettiğim kişilerden biri. Kapılar açılmadan 5 dakika oyalandık. Newt, ona verdiğim Machete'i(Bıçak Türü) ile vuruş denemeleri yapıyordu. "Bıçağı sevdim, kendimi samuray gibi hissediyorum." dedi gülümseyerek. Belki de yanımda partner olması iyi olabilir. Konuşacak birinin olması. Sırıtarak Newt'a geri baktım. Denemelerinden bir tanesi nerdeyse kolumu kesiyordu. "Bir zarar gelmeden kaldır istersen." dedim sert olmamaya çalışarak. "Sonra Amiral Alby'den ceza yemeyelim." Tek kaşımı kaldırarak. Kumral saçlı çocuk, sesli gülerek karşılık verdi. Bıçağı savurmayı kesti ve hızlı bir şekilde, sırtında olan omuz çantası tarzında bıçağı koyması için bölme var oraya koydu. "Özür dilerim." dedi fısıltıyla, ben bile zor duyabildim.

Kapıların rahatsız edici gıcırdaması ile yavaş yavaş açıldı. İkimizde yukarı doğru baktık kapıların açılmasını izledik. Sonra Newt'ın ensesine sertçe vurarak "Hadi." dedim ve koşmaya başladım. Newt, bir eliyle ensesini tutup arkamdan geliyordu. Yaklaşık 100 metre düz sonra sağa hemen koridorun sonundan sola döndüm tekrar sol sonra sağa döndüm. Koşarken aynı zaman da not alıyordum. "Şimdi her bir dönüşte, kağıda not alacaksın sonra onları birleştire..." diyordum. Arkama baktım, Newt yok. Evet, bütün koşuculuk kariyerim buraya kadardı, Kayran'a döndüğümde ölücem. Alby büyük olasılıkla beni gece labirentte yollar. "Newt!" diye seslendim. Etrafa bakındım.

"Ne bağırıyon iki saniye soluklanayım diye oturdum." dedi, sert bir şekilde ama sesindeki değişik aksanı daha yumuşak bir şekilde çıkmasını sağlıyor. Deftere dikkatlice bir şey çiziyordu. Yanına giderek daha yakından baktım. Küçücük kağıttan şaheser çıkarmış. "Bitti." dedi gülümseyerek. Sonra çizdiği kağıdın altından 6 tane daha çıkardı. Hepsi de aynı özende çizilmiş. Labirenttin duvarlarıydı. Çizdiği bütün sayfaları yere dizdi. Benim çizdiğime uymuştu yollar. Sadece bin kat daha özenilmiş versiyonuydu. Gözlerimi çiziminden ayıramadım. "Kötü mü olmuş?" diye sordu. Dalga mı geçiyordu, süper yapmış. "Şu an senin labirentten önce ressam olduğuna şüphem yok. Sadece bu kadar uğraşmana gerek yoktu." dedim düz bir şekilde. Newt. "Yok ya o kadar da değil." diye üsteledi. Çantamı çıkarıp duvara sırtımı dayadım. Çantadan tostları çıkartıp birini Newt'a uzattım. "Bi yarım saat mola verelim, sonra biraz daha ilerler sonra kapılar kapanmadan Kayran'a geri döneriz." diye açıkladım. Koşucu partnerim "Tamam" dedi ve tostundan büyük ısırık aldı. İkimizde sessiz bir şekilde tostumuzu yedik. "En azından bu tostlar Tava'nın güvecinden daha iyi olduğu kesin." dedim alaylı bir şekilde. Newt, ağzındaki son parçayı yerken. "Ondan kesin eminiz zaten." dedi Newt sonrasında sırıtarak. "Saçma bir soru olacak, İsminin hiç sanki senin ismin değilmiş gibi hissettiğin oldu mu?" dedi bana bakarak. Koşuculuk ile alakalı bir soru soracak zannettim, bu biraz genel oldu. Hiç hissettiğim olmadı açıkçası. "Belki cidden, bizi labirente koyan çıkıntılar ismimizi değiştirmiş olabilir ama sonuçta birbirimize ismimiz ile hitap etmemiz lazım. Ne kadar gerçek ismimiz olsun ya da olmasın başka bildiğimiz ismimiz yok." dedim, ayağa kalktım. Newt'a kalkması için işaret verdim.

Saatime baktım ve şaşkınlıkla saate baktım kapıların kapanmasına 5 dakika var. Biraz daha otursak kapılar kapanacak."Hay sökeyim! Newt koş." dedim. Geldiğimiz yoldan koşarken. Newt'ta arkamdan bana yetişmeye çalışıyordu. En sonunda daha yakınıma gelerek konuşmaya çalıştı. "Ne oluyor?" dedi nefesini kontrol etmeye çalışarak.

"Sana ne olduğunu söyleyeyim çıkıntı..." diye başladım sonra saatime baktım 3 dakika kalmış. "3 dakika içinde Kayran'a gidemezsek öleceğiz." dedim her bir kelime arası duraklayarak söyledim. "O yüzden kapa çeneni ve sadece koş." Newt, git gide yanıma yaklaşmaya başladı hatta beni geçti bile. İlginç bir şekilde şaşırttı beni. Daha hızlı koşarak Newt'ın yanına geldim. Kayran'ın girişi yeni görünmeye başladı. Son hızda koşmaya başladım. Partnerim de yanımda aynı hızda koşuyordu. Kapılar kapanmaya başladı. Newt'ın durduğunu birkaç saniye sonra Kayran'a girdiğim de farkettim. "Newt! Derdin ne senin koşsana." diye bağırdım. Newt öylece koridorun sonuna doğru sanki hayalet görmüş gibi bakıyordu. İkinci defa ismini seslenince bana doğru dönüp koşmaya başladı. Kapıların arasındaki ara daralmaya başladı. "Newt hadi, kaldır çıkıntı kıçını ve koş." diye bağırdım. Newt, elinden geldiğince hızlı koştu. Arada saçı yüzüne düşüyordu. Tam kapı kapanacaktı Newt zayıf bedeniyle aradan geçmeyi başardı. "Korkuttun beni, neden durdun?" dedim kaşlarımı çatarak. Rengi atmış bir şekilde kaldı. Nefes nefese kalan Newt yere oturup bir süre bir şey demedi. Defteri çıkarıp bir şey karalamaya devam etti. "Newt, cevap ver soruma." dedim. "Bi...Bir şey gördüm böyle makine hayvan karışımı büyük bir şeydi, bence bu labirentte yalnız değiliz." dedi zar zor. Sonra kağıdı gösterdi gerçekten de ürkütücü bir şey gibi görmüyor. Newt'ın yanına oturdum, akşam yemeğine kadar orada oturmuş olabilirim.

*Flashback Bitti*

İnanmak istemiyorum. Hologram da video çıktı ölümüne bakabileceğimi zannetmiyorum. Kendime işkence ederek videoya baktım. Yanında başkası da vardı. Kim olduğunu fark etmem uzun sürmedi. Thomas. Tetiği çekmesi ile Newt'ın yere yığılması. Kurşun sanki bana girmiş gibi hissettim. Şu an Thomas'ı boğazlayabilirdim. Thomas'ın bunu yapmış olma ihtimali yoktu. Newt'ın kendisini öldürmesini istemesi falan gerekir ki ihtimali var. Benden de bilerek istemedi çünkü yapamayacağımı biliyor. Sinirimi bozan şey Thomas'ın bunu söylememiş olması. Ben bu kadar afallamış durumdayım, Sonya'yı düşünemiyorum bile abisi ölmüştü. Hologram'daki video kapandı. Ava Paige'in suratı geri geldi."Şimdi Thomas bizim yanımıza gelir ve aşı için gerekenleri alırız. Bunun bitmesi gerektiğini biliyorsun. Aşıdan ilk başta oğlum ve kızımı bulan kişiler yararlanacak ve belli bir miktar para verilecek. Thomas, buraya gelip gelmeme konusunda iyi .düşün, bütün insanlığı kurtarabilirsin. Teşekkür ederim." dedi ve hologram kapandı. Ben hala hologramın az önce olduğu yere bakıyordum. Herkes konuşmaya başladı ama hiç bir şey hissetmiyordum.

Artık üstüme para ödülü kondu daha ne kadar güzel geçebilir ki günüm. "Minho." dediğini duydum Thomas'ın sakin bir tonda. Refleks olarak suratına yumruğu indirdim. Bunu bilmeyi hakediyordum. Thomas kanayan burnunu eliyle sildi sonra  konuşmaya başladı. "Minho, yapmak istememiştim. Onu öldürmek istememiştim." dedi Thomas neredeyse ağlayacaktı. Diğer etrafımızda toplandı. Biliyorum Thomas'ı dövmek işleri değiştirmiyor. Asıl sinirlendiğim şeyin Newt'ı onun öldürmesi, olduğunu düşünüyor. Onun içinde kızgınım ama  söylememesine ayrı kızdım. Neredeyse bağırarak " Öldürmene mi kızdığımı düşünüyorsun, Newt'tan böyle bir hareket beklerdim zaten. Thomas söylemeyip ne yapacaktın bunu bilmeye hakkım var. Kardeşimmiş gibi hissettim onu. Bu olayı senin ağzından duyacağıma, hayatımızı mahveden bu çıkıntı Ava'dan öğreniyorum." dedim ve Thomas'ı yere yapıştırdım. "Minho, dur artık." diye bağırdığını duydum kız arkadaşının. Çaylağın, tişörtünün yakasını tutup kendimi ona yaklaştırdım. Thomas'ın gözünden yaşlar akmaya başladı. "Kendimi geçtim, Sonya'nın benden daha çok hakkı var, kız Newt'ın kardeşi." dedim Sonya'yı göstererek. Kız'ın gözleri hala doluydu. Abartığımın farkındaydım ve hiç bir duygu hissetmediğim için kendime kızdım. Thomas'ın kullağına yaklaştım. "Özür dilerim, bende Newt'a söz vermiştim ona bir şey olursa seni sevdiğini söylememi istedi." dedim fısıltıyla. Ayağa kalkıp, Thomas'ın kalkmasına yardım ettim. "Özür Dilerim... Benim biraz yalnız kalmam gerek." dedim ve çadıra doğru yürüdüm ve battaniyeyi üzerimi tam kaplayacak bir şekilde örtüm ve göz yaşlarımın akmasına izin verdim.

Newt ile Hayal et/ Son İsyan'dan SonraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin