Bugün modeller ilk kez kıyafetli olarak prova yapacaklardı. Bu yüzden hepsi deneme odasına inmişlerdi.
Raphael modellere teker teker kıyafetleri dağıtırken Magnus da onların başında bekliyordu.
"Kıyafetlerinizi giyip gelin, üstünüzde nasıl duracak merakla bekliyorum."
Herkes soyunma kabinlerine doğru ilerlerken Raphael de Magnus'un yanına gelmişti.
"Hepsi çok acemiler." Deyip etrafına bakındı Raphael. "Ama onlarla çalışmak ünlüler ile çalışmaktan daha kolay."
"Ünlüler gibi kaprisli değiller çünkü."
"En sonki defilede bir tanesi benden portakal suyu istemişti. Ona onun yardımcısı olmadığımı söylediğimde ise ne fark eder ki? Getir işte diye konuşmuştu."
"Sonra da onu setten kovmuştum." Dedi Magnus gülerek. "O yüzden sanırım tanınmamış kişiler ile çalışmak istedim."
"Bir yere giderken bile benden izin alıyorlar, bu beni tatmin ediyor."
"Beni de tatmin eden meseleler var." Deyip az ötede giyinmeyi tamamlayıp kendine aynada bakan Alec'i süzmüştü Magnus. Alec o sırada üstünde duran ceketi kapamaya çalışıyordu.
"Şey üzgünüm ama sanırım bana eksik parça verildi." Diyerek yanlarına geldi Alec. Üstünde önü açık bir ceket vardı ve içinde bir şey yoktu. Altında da bir pantolon vardı.
"Her şeyin tamam gibi gözüküyor. Senin ilk kıyafetin bu. İçine bir şey giyersen ceketi nasıl ortaya çıkaracaksın ki..."
Magnus bunu dedikten sonra Alec'in yakasını düzeltmiş, aynı anda da onun açıkta duran karın kaslarına bakıp iç çekmişti.
Raphael olayı anlayıp yavaşça oradan ayrıldı ve diğer modeller ile ilgilenmeye gitti.
"Anladım. Güzel bir takım."
"Sana da çok yakıştı ama tabii birkaç küçük düzeltme yapılması gerekiyor. Bir ara yanıma gel de bu eksikleri düzeltelim."
"Kolları biraz kısa oldu."
"Onu hallederiz, sen hiç merak etme."
Diğerleri de yavaş yavaş provaları tamamlayıp sahneye çıkmaya hazır hale gelmişlerdi.
"Evet, yürüyüş provası için hepiniz hazırsınız sanırım. Beni takip edin."
Magnus ile birlikte prova için sahnenin arka kısmına gelmişlerdi. Magnus onlara bu işin detaylarını, hızın önemini anlatıyordu. Çünkü sahneden indikleri anda üstlerini değiştirip tekrar sahneye çıkmaları gerekiyordu. Bunları ileride prova edeceklerdi, şu an sadece yürüyüş ve kıyafeti taşıma üstüne bir eğitim alacaklardı.
Ama Magnus onları izlerken her an kanser olma riski ile karşı karşıyaydı. Defalarca kez anlatmış olmasına rağmen inatla bir şeyleri yanlış yapan insanlar vardı.
"Hepiniz şurada toplanın!" Dedi Magnus sert bir tonla konuşup. "Siz daha benim karşımda düzgün durup yürümeyi beceremiyorsunuz, o gün onca seyirci ve kameranın önünde nasıl düzgün yürüyeceksiniz? Hepinizin acemi olduğunu biliyorum ama bu bir profesyonelin defilesi ve ona göre davranmaya çalışın. İçinizdeki birkaç kişi dışında kimse dediğimi dinlemiyor. Burada kaldığınız her an prova yapacaksınız ve sizi sürekli izleyeceğim. Kıyafet taşımanızı, duruşunuzu, bakışınızı ve yürüyüş şeklinizi bir an önce toparlayın. Anlaşıldı mı?"
Herkesten onaylayan sesler yükseldikten sonra Magnus onlara dağılma emri vermişti. Şu an biraz sessizliğe ihtiyacı vardı.
"Magnus, iyi misin?"
Alec'in sesini duyduğu zaman kendini biraz toplayıp ona döndü.
"Pek iyi sayılmam, bu kararı vererek doğru mu yaptım yoksa yanlış mı yaptım onu düşünüyorum. Benim defilelerime çok fazla ünlü insan katılıyor. Rakiplerim de gelip beni o kıskanç gözleriyle izleyecekler. O günün gazete manşetlerinde başarımın yazmasını istiyorum, kusurlarımın değil."
"Tamam ama şöyle düşün, hepimiz insanız. Bir şekilde kusur bizim doğamızda var."
"Benim için öyle bir durum geçerli değil. Sen benim odamı gördün değil mi? Her şeyin rengi ahenk içindedir, her şeyin yeri bellidir. Bir tane eşyam değişse kafayı yiyorum. Zaten büyük bir risk aldım bunu yaparak, batırırsam rakiplerim aç kurtlar gibi üstüme saldıracaklar."
Magnus endişeli bir halde sandalyesine oturduğunda Alec de yere çöküp onun yüzüne baktı.
"Böyle yapma." Deyip gülümsedi Alec. "Yoksa defile günü gider en ünlü sanatçının üstüne düşerim bak."
"Of Alec..." deyip gülmüştü Magnus. "Güldürme şu an beni."
"Ne? Manşetlerde de şey yazar... ünlü olamadan bir yıldız gibi kaydı... Rakiplerin de seninle dalga geçer, modelinin ayağı takıldı da düştü diye."
"Dalga geçiyorsun şu an benimle."
"Hayır dalga geçmiyorum. Bu bir defile Magnus, senin için çok önemli olan bir defile. Korku duymak yerine heyecan duymalısın. Böyle karalar bağlayarak nereye varacaksın ki? İstemiyorsan iptal et, çağır yanına ünlü manken ve modelleri. Ee o zaman ne olacak? Neyi riske atmış olacaksın? Bırak bir şeyler ters giderse gitsin, sen kendini biliyorsun. En iyisini yapmak için elinden geleni yapıyorsun ve bu en önemli nokta bence. Hayatta kendi başarısızlıklarımı senin kadar kafaya taksaydım hiçbir şey yapacak cesareti kendimde bulamazdım."
"Öyle mi diyorsun?"
"Öyle diyorum. Ayrıca insanları takmayı bırakmalısın. Ne kadar başarılı olursan ol onlar sana çamur atmaya devam edecekler, bunun için bir neden bulacaklar. İstersen dünyayı kökünden değiştiren icat yapan bir kadın ol, bir gün giydiğin açık bir kıyafetle gündeme gelirsin. Çok ünlü bir doktor olup hayat kurtar, altındaki spor arabanla gündem olursun. Çok ünlü ve mükemmel bir oyuncu ol, ödüller al ama kimse ödüllerini konuşmaz. Çektiğin açık sahneleri konuşur. Harika bir defile yaparsın ama o an gelir hadsiz bir insan eleştirecek bir yerler yakalar ve eleştirir. Hayat böyledir çünkü."
Magnus başını evet dercesine sallayıp saçını hafifçe geriye atmıştı.
"Haklı olman sinirimi bozdu."
"Üzgünüm, bir dahakine bu kadar haklı konuşmam." Deyip gülmüştü Alec. "Şimdi kendini topla ve bir şeyler ye. Raphael bugün doğru düzgün bir şeyler yemediğine söyledi."
"Raphael'in de ağzında bakla ıslanmıyor... Belki sen de benimle bir şeyler yersen ben de yerim."
"Küçük bir çıkar anlaşması diyorsun, peki madem öyle olsun. Üstümü değiştirip odana gelirim."
"Güzel, bekliyor olacağım. Beni sakın ekme."
"Ekmem merak etme."
...
Alec ne kadar doğru konuştun öyle ...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Glitter And Gold
Short StoryMagnus dünyaca ünlü bir moda tasarımcısı. Yaklaşan yeni defilesi için model seçmeleri yaparken hayatının nasıl değişeceğini nereden bilebilirdi ki?