THT 6 YIKIM, ACI

355 30 2
                                    

MULTİMEDYA: BÖLÜM TEMSİLİ VİDEOSU.

9 YIL SONRA JEYAN KRALLIĞI

Tarih tekerrür eder diye bir söz vardır. Bazı acılar kolay unutulmaz bazı acılar ise izlerini sarmaşık gibi bırakır ve tekrar yaşatır. Yıllar sonra yeni bir yıkım yeni bir acı, gün yüzüne çıkmıştır. Ve felaket bir kez daha kapıyı çaldı.

"İnanmıyorum olamaz hayır" Prenses şoka girmişti. Saatlerdir aynı şeyleri tekrarlıyordu kabullenemiyordu. Göz yaşları içinde baktığı komutana bir kez daha sordu.

"Bana ölmedi de yaşıyor de lütfen" İsfendiyar ağlıyordu. Komutanlar ağlar mıydı? Onlar güçlü görünmek zorunda değiller miydi? Neden şimdi İsfendiyar ağlıyordu.

"Bunu demeyi bende isterdim. Prensesim ama diyemem" Prenses ağlayarak yere yığıldı. Öyle çok acıyordu ki içi canından can kopmuştu. Annesinin babasının dalı kırılmıştı. Tutunamıyordu. Tutunduğu dallar bir bir kırılıyordu. İsfendiyar saraya ağabeyinin ölüm haberini vermeye gelmişti.

"Hayır!!!" Öyle acı doluydu ki çığlığı tüm saray inliyordu. İsfendiyar Prensesi yerinden kaldırmak istedi ama Prenses onu kendine yaklaştırmadı.

"Ağabeyim ölemez bizi bırakmaz. Birazdan çıkar gelir. Tahtımın sultanı neden ağlarsın der. Bilirim bırakmaz bizi" Prenses ellerini yere vura vura ağlıyordu. Çektiği acı göğüs kafesini delip geçmişti. Fakat olanlardan henüz yengesini ve yeğeninin haberi yoktu. Annesinden babasından sonra ağabeyine adamıştı kendisini, ağabeyi de kardeşine gözü gibi bakardı. Onu asla bırakmazdı. Şimdi ise Prensesin tutunduğu dal tekrar kırılmış ve tekrar yere çakılmıştı.

"Veram çiçeğim ne oldu sana" Yengesinin sesini duydu. Perişan bir halde yerde duruyordu. İsfendiyar kraliçeden önce Prensese malumatı vermişti. Prensese de malumatı vermeyi istemiyordu. Kendisi bile inanamamıştı.

"Yenge" Kısık bir sesle konuşmuştu. Hiç bir şey diyemedi. Ne diyebilirdi. Prenses gözyaşlarını koluna sildi. Yengesine söylemek istemiyordu. Kraliçenin kalbine bir ağırlık çöktü. Onu huzursuz etmişti. Vera'ya bakar iken eli kalbine gitmişti.

"Veram neden ağlıyorsun göz bebeğim." Prenses ağlayarak yengesine baktı. Onu tam göremiyordu. Gözyaşları bulanık görmesine neden olmuştu. Yengesi Prensesin yüzüne ellerini koydu. Gözyaşlarını sildi. Kalbi anlamıştı. Sızı kadını yüreğine girmişti.

"Komutan İsfendiyar yengeme anlatasın." Prenses yengesinin gözlerinin içine bakamıyordu. İsfendiyar ise nasıl söyleyeceğini düşünüyordu.

"Kralımız" Durdu derin bir nefes aldı. "Çıktıkları seferden ağır yaralar almış." Komutan İsfendiyar sözlerine devam edemedi. Sanki boğazı düğümlenmişti. Ve onun konuşmasına engel oluyordu.

"Kral Alpagu savaşta Şarkan krallığının askerleri tarafından ihanete uğramış. Ve bu ihanet onun canına mââl olmuş. Kraliçem üzgünüm Kral Alpagu Ledan Krallığı bizim sınırlarımızı tehdit ediyor diye Komutan Arat ve beni oraya göndermişti. Biz de sağ kalan askerlerden öğrendik." Gözyaşları usul usul gözlerinden süzüldü. Bir şey demesi gerekiyordu. Belki feryat etmesi ama usulca İsfendiyar'a bakıyordu. Sevdiği adamı oğlunun babasının öldüğünü söylüyordu. İçinden ne bağırmak ne de çığlık atmak geliyordu. Sadece ruhsuz bir beden gibi öylece bakıyordu. Yerde ağlayan Prensese baktı.

"Veram kızım" Prensesin gözyaşları bitmek bilmiyordu. Kollarına siliyordu. Ağırdı bu yükü taşıyamıyordu. Henüz 17 yaşındaydı, ağbeyi olmadan ne yapabilirdi.

"Güzel kızım" Prenses Yengesine baktı. Yenge'den çok anne gibiydi. Küçüklüğünden beri onu kızım diye severdi.

"Ağır geldi kalbine bilirim. Güzel kızım, ama Kral Alpagu'nun öldüğünü öğrenen halk telaşa düşmeden toparlanmak gerekir." Acı içindeydi bu sözleri söylerken kendisini güçlü kalmaya zorluyordu. Kızı gibi gördüğü Vera'nın yanında dimdik durmaya zorluyordu kendisini. Halbu ki içi feryat ediyordu.

"İçin yanarken nasıl bu sözleri söylecek gücü kendinde buluyorsun yenge" Kraliçe acı dolu gülümsedi. Ama gözlerinden yaşlar düşüyordu.

"Anneler çocukları için güçlü olmalı ki çocukları zarar görmesin" Prenses ağlarken annesinin yüzünde ki elini tuttu. Kraliçe kızını kaldırdı. Ve ona sarıldı. İçi yangın yeriydi bir harabeydi. Ama kendisi çocukları için acısını saklayacaktı. Biliyordu Kraliçe ayağa kalkamaz ise çocukları ölürdü. Kraliçe Kral Alpagu'yu halkın içinde istemeyen büyük bir kesim olduğunu da biliyordu. Bunun önüne geçmek için toparlanmak gerekiyordu. Aynı isyanı şimdi yaşamak istemiyordu. Sarayı savunmasız bulan insanlar ayaklanmadan bir hal çaresine bakacaktı. Kraliçe olmak zordu. Evet tüm dünya ayaklarınızın altında hissedebiliyordunuz. Ama acınızı bile yaşayamazdınız. Çünkü insanlar sen düşünce tekme atmayı severdi.

     Kötü haber tez duyulur derler. Halk çoktan telaşla sokaklara düşmüştü. Kimisi ağlıyor kimisi taht kime kalacak diye dövünüyordu. Halkın bir kısmı Kral Alpagu'yu seviyordu. Her zaman halkına elinden geldiği yardımı yapar duyarsız kalmazdı. Mazlumun elinden tutmaz ise içi rahat uyayamazdı.

"Kral Alpagu seferde ölmüş!!!" Sokaklarda halkın bağırışları yakarışları hakimdi. Kralın öldüğünü fırsat bilen Kral Alpagu karşıtları hemen taht için dövünmeye başlamıştı. Meğer ne taht sevdalısı varmış. Askerlerden bir haber almak için uğraşmışlardı. Lakin askerler malumat vermeyince hiddetlenen halk saraya doğru yol aldı.

Kraliçe çok güçlü bir kadındı. Ne olursa olsun yıkılmamak için elinden geleni yapıyordu. İçi yanıyordu ama belli etmemek için, içinde ki feryadı susturuyor yada susturmaya çalışıyordu. Kızı gibi gördüğü Prensesi sakinleştirmeye çalışmıştı.

"Komutan İsfendiyar!!!" Hızla yanına bağıra bağıra gelen askeri üçüde şaşkınlıkla izliyordu.

"Söyle" Dedi İsfendiyar sert bir ses tonuyla

"Halk haberi almış fazlaca üzgünler, askerler malumat vermeyince saraya doğru geliyorlar" Prenses telaşla İsfendiyar'a baktı.

"Neden buraya geliyorlar" Prenses sormuştu.

"Taht için" Kraliçe ve Prenses inanamayarak İsfendiyar'a bakmıştı. Daha acılarını yaşayamadan insanlar taht için mi? Sokaklara düşmüştü. Kral Alpagu zamanın da da Alpagu'ya babasının acısını yaşamasına bile fırsat verilmemişti. Aynı şeyi Kraliçe ve Prenses de yaşıyordu.

"Bu halde onlar taht mı? düşünür. Halkımız gerçekten bu kadar mı? Nankör" Prenses sinirle solumuştu. Zaten ağabeyinin acısı yüreğini kavuruyordu. Bir de halkın nankörlüğü canına tak etmişti.

"Elbette hepsi bunu düşünmüyordur Prensesim fakat aralarından çoğunun taht için geldiğine eminim kral Alpagu'nun krallığını desteklemeyen kesim çoktu." Prenses sinirle ellerini saçlarından geçirdi.

"Ne gerekiyorsa yapasınız. İçinde fesatlık olan hiç bir insanı saraya yaklaştırmayasınız." Kraliçe ilk defa bu kadar sert ve ciddiydi. İsfendiyar onun ifadesine şaşırsada toparlayarak başını sallayıp yanlarından ayrıldı.

Halkın içinde karışıklık çıkartmaya çalışan bozguncular fırsattan istifade halkı korkutuyorlardı. Onlara kralsız bir ülkenin diğer ülkelerin hedefinde olacağını Jeyan diye bir yerin yakında kalmayacağını bir an önce Kral Alpagu'nun 9 yaşında ki oğlunun tahta çıkması gerektiğini söylüyorlardı. Halk saftı ve kandırılmıştı. Geçmişte ki gibi bir isyan çıkmasından korkuyorlardı.

Ama bir çocuğu tahtta çıkartmak yeni bir isyanın başlangıcı da olabilirdi. Bir çocuk mu? Kral olacak diyenler tekrar isyan başlatacaktı. Ta ki taht kötü amelleri olanın eline geçinceye dek.

YENİ BÖLÜM YENİ BİR HEYECAN VE YENİ BİR İSYAN BAKALIM NASIL BULACAKSINIZ OY VE YORUM YAPIP BENİ MUTLU EDERSENİZ ÇOK SEVİNİRİM...

TEHLİKELİ TOPRAKLAR 1 VE 2. SERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin