Temmuz 2011
Hyunjin, 6.sınıfa geçecekti. Aklında bazı endişeler bulunsa da görmezden geliyordu. Yine bu yaz da geride kalan tüm yazlar gibi geçecekti. Tek farkı, Jeongin ile geçen yaz kurmuş olduğu arkadaşlığıydı. Bugün, yine hyunjin aynı geçen sene bugün olduğu gibi arkadaşının evine gidip onu çağıracaktı. gelmiş olmaları gerekiyordu. Kendisi yine evde tek başınayken, Jeongin için ayırdığı <kendisi yaptığı> kekleri bir saklama kabına koyup, Jeongin'lerin yazlığına doğru yola çıkmıştı.
Aslında Jeongin Hyunjin için bir arkadaştan daha fazlasıydı. Ona çok değer veriyordu. Dokunsa ağlayacak, canı acıyacak bir bebek gibi görüyordu onu. Bu yüzden ona karşı sürekli narin ve nazik davranıyordu. Bunların yanında, kırılmasından korktuğu için kimseyle yakınlık kurmasın istiyordu. Elinden geldiğince iyi davranmaya çalışıyordu Hyunjin Jeongin'e.
Fakat işte sonuç olarak bütün bu duygular kendisi için yanlızca arkadaşlık olarak adlandırılabilirdi. Daha fazlası mümkün olamazdı. Kendisinin de bilmediği çok şey vardı bu yüzden o bunları hiç düşünmezdi.
Jeongin de Hyunjin için bir takım duygular besliyordu. Hyunjin yanındayken asla korkmuyordu, ona hızlı bi zaman içerisinde güvenmeye başlamıştı. Hyunjin onun için bir arkadaştan fazlasıydı. Bunu kendisi de farkındaydı fakat henüz hiçbir şey belli olmadığından dolayı bu konuyu gündeme getirmekten çekinirdi.
Jeongin, şehirde büyümüştü. Daha bilinçli büyütülmüştü. Örneğin Hyunjin ailesinin yanında eşcinsel ne diye sorduğu için ona kızılacaksa, Jeongin'in aile içinde bu gayet normal karşılanırdı, ayrıca abisi de eşcinsel bir bireydi. Bu yüzden Jeongin küçük de olsa hislerini anlayabilmişti. Fakat Hyunjin açısından bunun çok daha zor olduğunun farkında olduğundan bi süre sesini çıkarmamayı göze almıştı.
Her şey yavaşça yerine oturur diye düşünmüştü. Zaten her şeyden önce Hyunjin'in çok daha öncelikli problemleri vardı. Bir de aşk hayatını karıştırmak gibi birşeye kalkışmayacaktı.Hyunjin, yokuşu bitirdikten sonra kapının önüne geldi ve zili bastı. Kapıyı anında açtı Jeongin. Onu uzun bir aradan sonra görünce gözleri ışıl ışıl oldu, ama eli dolu olduğundan bir hamle yapmak istemedi.
"Hoşgeldin, Hyunjin! Ben de seni bekliyordum. İçeri gel!"
Hyunjin, içeri girerken konuştu,"fark ettim beklediğini, şapşal anında açtın kapıyı ödüm patladı."
İkisi de gülüşerek içeriye girdiler. Fakat Hyunjin fark etti ki evde kimse yoktu.
"Annenler falan yok mu?"
"Market alışverişi için köy dışına çıktılar. Aslında beni de alıcaklardı ama seni beklemem gerektiğini söylediğim için beni götürmediler. Akşama kadar yanlızız.."
İki çocuk birlikte mutfağa girdiğinde Hyunjin elindeki kabı tezgâha bıraktı ve o bırakır bırakmaz kendisine sarılan Jeongin ile afalladı.
Jeongin sımsıkı sardı kollarını, çünkü buna ihtiyacı olduğunu düşündü. Kimseden görmediği kadar ilgi görmüştü Hyunjin'den. Hyunjin'in böyle bir şeyi garipsemeyeceğinden sımsıkı sarılmaya devam etti. Hyunjin de çok bekletmeden kollarını güven verircesine sardı etrafına. İkisi de küçüktü ama içgüdüsel hareket ettiklerinden dolayı hiç kimse bu olayı garipseyemez, hakkında yorum yapmazdı.
"Seni çok özledim Hyung."
Kollarını yavaşça indirdi
"Ben de seni özledim jeong."
Jeongin, gülümsedi ve kekleri koymak için tabak ve çatal çıkarmaya başladı.
"Kışın nasıl geçti hyung?"
"Kışım klasikti. Sen olmayınca zaten hakkında heyecanlanabileceğim pek şey yok jeong. Hep okul hep okul bıktım artık valla okuldan. Napıcam ben bu gidişle inan bilmiyorum. Seninki nasıldı?"
"Benimki de full okul ve endişelerimle geçti hyung. Artık 6.sınıfa girdiğimden dolayı daha zor dersler görmeye başladık. Annemler daha çok üstüme düştü. Çok bunalmıştım. Aslında ben tüm o zaman seni görmek için bekledim diyebilirim."
Jeongin bunu söylerken az da olsa utanmıştı. Ve Hyunjin bunu fark ettiğinde gülmüştü.
"Aww bu çok sevimli Jeongin. Bazen keşke seni yiyebilsem diyorum. Bende seni çok özledim, keşke daha sık görüşme gibi bi fırsatımız olsa fakat.. köyden dışarı çıkamıyorum."
"Biliyorum hyung. Bunun için üzülmüyorum çünkü aklımda hep ne yapmam gerektiği dolaşıyor. Senin hakkında."
"Ne gibi?"
"Şunun gibi,,"
Jeongin, birden hyunjinin omuzlarına atladı ve sımsıkı sarıldı. Gerçekten çok özlemişti onu. Ne yapsa özlemini gideremiyormuş gibi hissetti. Hyunjin, kendisine sarılan miniği karşısında onu kucağına aldı ve koltuğa yatırıp gıdıklamaya başladı.
Bu ikisi neredeyse her gününü böyle sevgi dolu geçiriyordu. Fakat aniden kış geldiğinde hep ayrılmak zorunda kalıyorlardı. Bu kadar samimi oldukları biriyle birden ayrı kalınca hayatlarının en sıkı özlemini yaşıyorlardı kış boyu. Daha çok küçüktüler, fakat her şey büyüyünce de aralarındaki samimiyetin aynı kalıp kalmayacağına bağlıydı.