Bu sabah anlamadığım bir şekilde alramdan önce uyanmıştım, üstelik gece de geç yatmama rağmen. Gece demişken aklıma gelen o görüntüyü hatırladım, parmaklarım refleks olarak dudaklarıma çıkmıştı. Minho hyung resmen bana açılmıştı.Şu an biz ne idik?
Flört?
Flörtler öpüşür mü? Hayır.
Sevgili?
Henüz bir teklif almış değilim.
Birbirlerini seven iki arkadaş? Evet. Onlar öpüşebilirlerdi.
Yüzümdeki aptal gülümsemeyi silip canım ev arkadaşıma kahvaltı hazırlamaya başladım. Bugün cumartesiydi, Felix hayatta erken kalkmazdı, zaten tüm hafta her gün erken kalkıyordu, biraz uyumaya ihtiyacı vardı.
Kahvaltı hazırlığını bitirdiğimde Felix'in odasına girmemle yere çakılmam bir olmuştu. Changbin hyung ve benim minik civcivim arkadaşça olmayan bir biçimde sarılmış uyuyorlardı. Hayır, üstleri giyinikti, sakin olun.
Felix'in uyuduğu tarafa gidip yavaşça onu sarstığımda hafiften mırıldanıp uyandığını belli etmişti. Gözlerini açtığında ilk Changbin hyungu görüp gülümsemiş ama akbaba gibi başlarında bekleyen beni gördüğünde korkarak irkilmişti. Ona sorgulayan gözlerle bakıyordum.
İrkildiğinde oluşan hareketlilikle Changbin hyung da uyanıktı artık. Konuşma gereği duydum.
"Üzgünüm uyandırdığım için fakat kahvaltı hazırladım, soğutmadan mutfağa gelin." Felix'e bakarak devam ettim. "Şimdi gidiyorum ama bunları sonra konuşacağız."
Odanın kapısını çekip hızlıca kendimi banyoya attım, bu olayın şokunu atlatmalıydım. Kapının sesiyle hemen yüzüme su çarpıp kapıya doğru gittim.
"Günaydın Sincabım."
Yüzünde o içten gülümsemesiyle bana doğru konuştuğunda içimden sadece ona sarılmak gelmişti, öyle de yaptım. Ona kocaman bir sarılma sundum, elleri belimi bulduğunda "Günaydın hyung." diyebilmiştim sadece.
Biraz öyle kaldıktan sonra Felix'in öksürüğüyle çekilmiştik birbirimizden, o sırada onun bana benim ona baktığım gibi baktığını gördüm. Gerçekten korkunçtu.
Minho hyunga döndüğümde bana hala gülümseyerek bakıyordu. Konuşmak için hareketlendiğini hissettim.
"Sabah erkenden kalktım, sonra uyuyamadım bir daha, ben de sana kahvaltı hazırlamaya karar verdim. Ve şimdi de seni kahvaltıya çağırıyorum. Lütfen beni kırma Jisungie~"
Son cümlesini söylerken aegyo tarzı bir şey yapıyordu, sexy aegyo. Aynı anda hem tatlı hem de seksiydi.
"Teşekkür ederim hyung, elbette geleceğim."
Kafamı aşağıya eğip pijamalarıma baktım, hayır böyle gidemezdim.
"Üzerimi değiştirip geliyorum hyung."
"Hayır, gerek yok. Pijamalarınla bile çok güzelsin." Kızardığımı hissediyordum. Bu çocuk beni çok utandırıyordu.
"Hoş geldin Minho hyung, bir şey mi oldu?" Felix'in kalın sesini duyduğumda kafamı çevirip ona baktım. Tatlı tatlı gülümsüyordu etrafa, mutluydu belliki.
"Felix, Minho hyung beni kahvaltıya çağırıyor. Size kahvaltı hazırlamıştım zaten, masada her şey." Diyerek telefonumu alıp Minho hyungla onun evine geçtik, karşı daireye yani.
Evi çok düzenliydi. Gördüğüm kadarıyla koyu renk hakimiyetini seviyordu. Ayağıma değen sıcak cisimle gözlerimi aşağı indirdim. Kedisi vardı. Kediyle ilgilendiğimi görmüş olacak ki konuşmaya başladı.
"Tanıştığınıza sevindim, bu Dori. 2 tane daha kedim var sanırım şu an yatağımda uyuyorlar uyandıklarında onlarla da tanışırsın."
Kedi birden kucağıma atladığında onu bir bebek gibi tutup yumuşacık tüylerini sevmeye başladım. Gerçekten terapi gibiydi.
Yemeği bitirdiğimizde tam gitmeye odaklanacakken beni durdurmuş ve film izlemeyi teklif etmişti. Bana uyardı, ne de olsa bugün cumartesiydi.
"Hangi filmi izlemek istersin?"
"Bilim kurgu ya da dram olabilir hyung, bilemedim şimdi."
Biraz daha bu konuyu tartıştıktan sonra Karayip Korsanları'nı açmıştık. Minho hyung mısır patlatmaya gitmişti, onu beklerken biraz salonda göz gezdirdim.
Duvarda üç tane kedi resmi asılıydı, ikisi turuncu ortadaki kedi ise gri renkteydi. Kim çizdiyse çok güzel çizmişti. O sırada Minho hyungla göz göze geldim. Elinde mısırlarla bana bakıyordu.
"En yakın arkadaşım Seungmin çizmişti, kedilerimilk aldığımda."
"Çok güzel çizmiş hyung, çok beğendim."
Bana gülerek gelirken koltukta biraz duvara doğru kaydım yanıma gelip oturması için elimle koltuğa pat pat yaptım. Beni geri çevirmeden hemen gelip yanıma oturdu.
Film bittiğinde Minho hyunga döndüm, onunla bu konuyu konuşmam gerekiyordu.
"Hyung, bir şey konuşacağım seninle."
"Ne hakkında?"
"Bizim hakkımızda." Utanıyordum, yüzüm kızarmaya başlamıştı bile.
"Seni dinliyorum Jisung." Ciddi bir şekilde beni dinlemeye başladığında daha çok gerilmiştim.
"Hyung beni neden öptün?" Dudaklarının kenarı yukarı kalkmıştı, bana yarım bir gülüş sunmuştu. Ellerimi ellerinin arasına alıp bana güven dercesine gözlerime baktı.
"Seni öptüm çünkü senden çok hoşlanıyorum Jisung."
Yüzümün kızardığını görmemesi için kafamı aşağı indirmiştim. Ellerini yüzüme çıkartıp gözlerine bakmamı sağladı.
"Jisung, benim sevgilim olur musun ?"
Gözlerimi heyecanla kırpıştırdığımda kalbim yerinden çıkacakmış gibiydi.
Cevap vermeden beni bekleyen dudaklara doğru yöneldim, küçük bir öpücük bırakıp "Evet hyung, senin sevgilin olurum."
Aldığı cevaptan sonra yüzümdeki gülümseme büyürken tekrar dudaklarıma kapandı, bu seferki daha uzun sürdü. Dudaklarını oynatmıyordu öylece duruyordu. Geri çekilmeden önce söylediği şey ise benim tüm bedenimi titretmişti.
"Seni seviyorum Sincabım."
-------------------------------
Birdahaki bölüm Changlix, umarım beğenmişsinizdir. Lütfen oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın. İyi okumalar💖💖
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Coffee |Minsung| ✔️
Fanfiction"Bir gün seni bulacağımı biliyordum miniğim." . . . . "Hyung çok güzel kokuyorsun, kahve gibisin." yan shipler; changlix, hyunin, chanmin