15/

877 96 54
                                    

-Yaklaşık iki-üç hafta sonra-
(Jisung)

Sabah uyanıp her zamanki rutin işlerimi halledip, adımlarımı karşı daireme yönlendirdim. Zili çaldıktan sonra birazcık beklemiş de olsam buna değerdi, işin sonunda aşık olduğum adamı görecektim.

Kapı yavaşça açıldığında, saçları havalanmış, uykudan yeni uyanmış bir Minho duruyordu karşımda. İçimden 'ne kadar da sevimli' diyerek ellerimi yüzüne çıkardım ve burnundaki belirgin benine minik bir öpücük kondurdum.

"Günaydın hyung." İçeri geçerken sanki ilk defa onun kokusunu alıyormuşcasına gözlerimi kapatım kahve kokusunda boğdum kendimi.

"Sana da günaydın bebeğim." Arkamdan sarılıp karnımın üzerinde birleştirdiği ellerinin üzerine ellerimi koydum. Kulağımın hizasına yaklaşıp konuşmaya devam etti. "Uyandığında arasaydın keşke sana kahvaltı hazırlardım." Boynuma bir kelebeğin dokunuşu kadar hafiflikteki öpücüğünü bıraktıktan sonra hızlıca arkama dönüp ellerimi boynunda birleştirdim.

"Hyung biliyorum, sabah Felix beni uyandırıp Changbin hyungun geleceğini söyledi, ben de sana geldim." Gözlerimi yüzünde gezdirip tekrar gözlerine çıkardım. "Gelmeseydim eğer bu güzel manzarayla karşılaşamazdım bile, iyi ki gelmişim değil mi hyung?"

"İyi ki gelmişsin Jisungie, ben de sana uyanınca bir şeyler yapalım mı diye soracaktım." Ellerimi saçlarına çıkartıp düzeltebildiğim kadar düzeltmeye çalıştım, ellerim hala saçlarıyla uğraşırken ona cevap vermeye başladım.

"Tüm gün evde takılsak nasıl olur, tüm günümü seninle birlikte geçirmek istiyorum." Gülümseyip saçlarıyla oynamayı bırakıp, gözlerimi gözlerine sabitledim. Beni kendine daha çok yaklaştırıp önce dudaklarıma, sonra da gülümsediğimi görüp dudağımın kenarına öpücüklerini kondurdu.

"Sung, sen şimdi burda otur böyle." Kollarımdan beni arkaya doğru itekleyip koltuğa oturttu. "Ben de üzerimi falan değiştireyim, sonra gelip sana kahvaltı hazırlayayım. Uslu dur ben gelene kadar." Göz kırpıp odasına gitti.

Fırsattan istifade edip ona süpriz bir kahvaltı hazırlamak için mutfağa yöneldim, peşimden gelen Dori'yi kucağıma alıp onu da kendi yardımcım ilan ettim.

Elimden geldiği kadar iyi bir kahvaltı hazırlayıp Dori'yi bıraktığım yerden tekrar kucağıma alıp onunla zafer konuşmasına başladık.

"Yardımlarınız için teşekkür ederim sevgili Dori."

"Miyav."

"Sence de beğenecek mi Minho baban tüm bu hazırladıklarımızı?"

"Miyav, miyav." Birden patilerini kaldırıp kızar gibi miyavlamaya başladı. Sanırım bu onun 'eğer beğenmezse onu tırmıklarım' diyişiydi.

"Lütfen bana kızma Dori, tabii ki beğeneceğim sizin yaptığınız her şeyi." Minho hyungun sesiyle irkilip ona döndüğümde hala kucağımda olan Dori'yle ona sevimli bir bakış atıp masaya oturmasını işaret ettim.

"Jisung gerçekten çok güzel olmuş, bugün uyandığım en güzel sabah olabilir." Hızlı hızlı yemeklerini bitirmeye çalıştığından dolayı sesi boğuk çıkıyordu ama beğenmesine çok sevinmiştim, o isterse her zaman yapabilirdim bunu.

"Afiyet olsun hyung, beğenmene çok sevindim. Ne zaman istersen yaparım sana yemek."

Beraber güzelce yemeğimizi bitirip, masada hiçbir şey bırakmamıştık. Masayı toparlayıp bulaşıkları yıkamak için lavaboya yöneldiğimde Minho hyungla biraz tartışmış ama en sonunda beraber yapma kararı almıştık.

Coffee |Minsung| ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin