8/

1.3K 153 41
                                    


Medyayı okumadan önce izleyin derim, kafanızda daha gerçekçi bir şekilde canlanması için, 4.35'ten sonrası hikayeyle ilgili ama Changbin'i de izleyin derim ikisi de çok iyi~~~~ Şimdiden iyi okumalar~~~
-----------------------------------------------

Sabah Felix'in beni hırpalamasıyla uyandım, kahvaltıyı hazırladığını acilen evden çıkması gerektiğini söylemişti. Mutfağa girdiğim an karşılaştığım kişiyi görmeyi beklemiyordum elbette.

"Günaydın Jisung, sabah seninle okula gitmek için kapıyı çaldım, Felix de beni kahvaltıya davet etti, tam seni uyandırmaya gitti, telefonu çalmış ve acilen gitmesi gerekiyormuş, seni uyandırdığını söyleyip evden çıktı."

Felix bunu bilerek yapmadıysa benim adım da Han Jisung değil.

"Üzerimi giyinip hemen geliyorum hyung, kusura bakma."

Onun yanında pijamalarımla rahat edemezdim, hemen üzerime bir kot ve düz siyah bir tişört geçirdim, saçlarımı da hafif düzelttikten sonra masaya tekrar oturdum.

Yemeğimizi yediğimizde masayı beraber toplamaya başladık, ona yardıma ihtiyacım olmadığını salonda oturup beni beklemesini söyledim ama yardım etmeyi seçmişti. 

"Akşam, geleceksin değil mi?"

Doğum gününe çağırıyordu, bu benim için çok büyük bir şeydi ama aynı zamanda hoşlandığı kişiyle tanışacaktım bu da benim için oldukça kötü bir şeydi. Yine de onu kırmak istemiyordum, gidecektim.

"Evet hyung elbette geleceğim, seni kırmak istemem." Deyip ona en tatlı gülüşümü sunduğumda o da bana o eşsiz gülüşünü sundu. Onun gülüşünü yıllarca oturup izleyebilirdim, çok güzel gülüyordu.

Bulaşık yıkamayı hızlıca bitirip evden çıkmıştık, ev okula yakın olduğu için yürümeyş tercih etmiştik, yani Minho hyung öyle istemişti ben de kabul etmiştim.

Yürürken birden kulağıma birinin değmesiyle irkildim, Minho hyung'a döndüğümde elindeki kulaklıkla bana bakıyordu, kulaklığın tekini alıp yapmaya çalıştığı şeyi yapmıştım. Ardından bir şarkı açtı.

"Dean'ı sevdiğini bilmiyordum hyung."

Dean'ı ben de çok severdim, ortak bir noktamız vardı.

"En sevdiğim sanatçı ünvanını alabilecek derecede birisi, senin de sevdiğini bildiğim için bu şarkıyı açmayı uygun gördüm."

"Hyung nereden biliyorsun sevdiğimi?"

"Dün kafede çaldığında çok içten söylüyordun, ben de arka arkaya Dean şarkıları açtım, baktım ki hepsini biliyorsun, hoşuma gitti."

Hoşuma mı gitti demişti o, benim şarkı söylemem onun hoşuna mı gitmişti? Yüzümün kızardığını hissedebiliyordum.

"Evet hyung, seviyorum."

-----------------------------------------------

Minho hyung'un kuzeni ve kafenin sahibi olduğunu öğrendiğim Hoseok hyung bize erkenden çıkmamız için izin vermişti, o da burada kalıp kafeyi hazırlayacaktı, Minho hyung zaten bugün izinliydi.

Eve gidip duş aldıktan sonra üzerime çok sevdiğim ve kendime çok yakıştırdığım siyah deri pantolonumu giymiştim, üzerine ise beyaz kısa kollu bir tişört giyip uçlarını pantolonumun içine tıkıştırdım, biraz eksik hissettiğimde üzerime siyah gömlek giyip alttan birkaç düğmesini ilikleyip onun da uçlarını pantolonumun içine tıkıştırmıştım.

Felix'in isteği üzerine hafif bir göz makyajı yapmış ve saçlarımı dalgalandırmıştım, aynaya baktığımda karşımda ben değil de farklı biri gibi duruyordu, ben çok makyaj yapmazdım bu görüntü garibime gitmişti ama kötü de değildi.

Felixle evden çıkıp bizi arabada bekleyen Chan hyung'un yanına gittik, Changbin hyung da gelmişti arkaya Felix'in yanına geçmişti. Felix'in kızardığını hissedebiliyordum.

Kafeye giriş yaptığımızda Minho hyung uzun boylu oldukça yakışıklı ve sarışın bir çocukla oldukça samimi bir şekilde konuşuyordu, içimi korku salmıştı eğer hoşlandığı çocuk buysa benim hiç şansım yoktu.

Felix beni sürükleyerek Minho hyung'un yanına getirdiğinde ondan birdaha etkilenmiştim, loş ışık yüzünden fark edemediğim kıyafetlerini görünce ağzım beş karış açık kalmıştı. Üzerine düz siyah bir gömlek giyip sadece alttan birkaç düğmesini iliklemişti, beyaz teni çok açıkça ortadaydı. Altına oldukça yırtık ve açık mavi bir kot pantolon giymişti, tek kulağına taktığı sallanan küpesi ve ona uyumlu kolyesi vardı, saçları alnını açık bırakmıştı, çok yakışıklıydı.

"Hoş geldiniz Jisung-ah, tanıştırayım bu kuzenim Hyunjin, sizinle yaşıt ve o da bizim üniversitede fotoğrafçılık bölümünde okuyor."

Yanındaki sarışın çocuk gülerek selam verdiğinde aynı şekilde ben de gülümseyip kendimi tanıttım. Sırayla herkes kendini tanıttığında bir masaya oturup sohbet etmeye başladık. Aklıma gelen fikirle Felix'e kaş göz işareti yapıp kimseye fark ettirmeden masadan kalktım.

Felix'e ne yapacağımı mesaj atmış ve yapacağım şey için ortam hazırlamaya çalışıyordum, zaten karaoke yapmak için bir mikrofon bulunuyordu kafede bunu kullanacaktım. Aklıma gelen ilk şarkıyı karaoke uygulumasında aramaya başladım, bulduğumda mikrofonu açıp Felix'e dikkati bana toplaması için mesaj attım.

Ve artık tüm gözler bendeydi, karaokenin başlat tuşuna bastım.

Love, love the stars
(Sev, yıldızları sev.)

Love, love the moon
(Sev, Ay'ı sev.)
.
.
.
.
.
.
.
.
다 너의 반, 반
(Hiçbir şey senin yarımının yakınına bile yaklaşamaz)

반의 반의 반도 채워주질 못 하네
(Benim boşluğumu dolduramaz.)

채워지지가 않네 yeah
(Boşluğu dolduramıyor..)

딱 너의 반, 반
(Yalnızca yarısı)

반의 반이라도 내게 남았더라면
(Eğer yalnızca senin yarımına sahip olsaydım)

이렇게 붕 떠있진 않을 텐데
(Böyle hissetmiyor olacaktım)

Love, love the stars
(Sev, yıldızları sev)

Love, love the moon
(Sev, Ay'ı sev)

딱 너의 반, 반
(Hiçbir şey senin yarımının yakınına bile yaklaşmaz)

반의 반이라도 내게 남았더라면
(Eğer yalnızca senin yarımına sahip olsaydım)

그랬더라면
(Eğer sadece...)

Şarkıyı bitirip gözlerimi açtığımda Minho hyung koşarak bana sarıldı, hiç bırakmayacakmış gibi sarıldı. Çok güzel kokuyordu, kahve gibiydi, sakinleştirici bir etkisi vardı.

Birden sarılmayı bırakıp hiçbir şey demeden beni kafeden dışarı sürükledi. Dışarı çıktığımızda birkaç dakika boyumca sadece beni izledi, yüzüne ay ışığı vuruyordu, onu daha da güzelleştiriyordu.

Dolunaya baktı, ben de baktım. Belimde bir el hissedip ona döndüğümde beni dudakları karşılamıştı, yavaş ve usulca öpüyordu beni, içindekileri bana akıtıyormuş gibiydi. Geri çekildiğinde elimi tutup kalbine götürdü.

"Bu dolunay bizim birleşmemizi bekliyordu, seni kendinle nasıl tanıştıracağımı düşündüm, çok düşünmeme rağmen bir çözüm bulamadım. Senden çok hoşlanıyorum Han Jisung." 

Ellerimle hissettiğim kalbi dinlemeye başladım, sonra diğer elimi kendi kalbime koydum, kalp atışlarımız birbirleriyle yarışıyor gibiydi, aynı zamanda oldukça da uyumlulardı. Onun o güzel kahve kokusunu çekmek için boynuna kollarımı attığımda kulağına fısıldadım.

"Ben de senden hoşlanıyorum hyung."

-------------------------------------------

Umarım beğenirsiniz, lütfen oylamayı ve yorum atmayı unutmayın. İyi okumalar kuzucuklarım 💖

Coffee |Minsung| ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin