Ziyaret

511 73 17
                                    

Donghyuck

Pazar sabahları evimiz huzur doludur. Babam daha geç kalkar. Annem kahvaltı hazırlamaz. Kardeşlerim bütün gece enstrüman çalmışlarsa öğlene kadar sesleri çıkmaz.

Bense genellikle yumurta toplamak için herkes uyurken parmağımın ucunda yürüyerek dışarı çıkar, daha sonra da bir kase cheerios mısır gevreğini gizlice odama çıkarıp, yatakta kahvaltı yapıp kitap okurum.

Ama o pazar günü gecenin çoğunu zihinsel olarak sinirli ya da huzursuz geçirdikten sonra, hâlâ hissettiğim o karmaşa halini üzerimden atmak için bedensel bir şeyler yapma isteğiyle uyanmıştım.

Aslında tüm ihtiyacım çınar ağacına tırmanmaktı ama başka şeyler düşünmeye çalışarak çimleri sulama işine razı oldum. Musluğu açıp suyu ilen geri püskürtürken çamurun bu kadar verimli ve siyah görünmesine hayranlıkla bakıyordum. Babam dışarı çıktığı sırada ektiğim tohumlarımla konuşuyor, onlara çabucak çimlenmeleri için tatlı tatlı dil döküyor ve yükselen güneşi selamlıyordum. Saçları nemliydi, belli ki duş almıştı. Elinde de rulo halinde sarılı alışveriş torbası vardı.

"Baba! Uyandırdıysam özür dilerim."

"Hayır tatlım. Epeydir uyanıktım."

"İşe gitmiyorsun değil mi?"

"Hayır, ben.. Bir süre yüzüme bakıp, "Sangtae amcanı ziyaret edeceğim."

"Sangtae amcamı mı?"

"Evet. Öğlen gibi gelirim" diyerek kamyonetine doğru yürüdü.

"Ama baba, niçin bugün? Bugün pazar."

"Biliyorum tatlım, ama özel bir pazar günü bugün."

Musluğu kapattım. "Neden?"

"Bugün amcanın kırkıncı yaş günü. Onu görmek ve ona bir hediye vermek istiyorum," dedi kese kağıdını göstererek. "Merak etme. Öğlen yemeği için bize de gözleme alırım olur mu?"

"Seninle geliyorum," dedim ve hortumu bir kenara attım. Üstüm giyinik bile değildi. Eşofmanım ve lastik pabuçlarımlaydım. Ayağımda çorabım bile yoktu ama kafam çok netti. Gidecektim.

"Tatlım, neden annenle kalıp sabahın keyfim çıkarmıyorsun? Eminim annen..."

Kamyonetin yolcu koltuğu tarafına geçip, "Geliyorum" diyerek kamyonete girip kapısını kapattım

"Ama..." dedi babam şoför koltuğundan.

"Geliyorum baba."

Bir süre yüzüme bakıp, "Pekala" diyerek kesekağıdını koltuğa bıraktı. "Annene bir not bırakayım"

Babam içerideyken, emniyet kemerimi bağladım ve kendi kendime bunun güzel bir şey olduğunu söyledim. Yıllar önce yapmam gereken bir şeydi bu. Sangtae amcam ailemin, babamın ve benim bir parçamdı. Artık onu tanımanın vakti gelmişti.

Yanı başımda duran alışveriş torbasına baktım. Babam kardeşine kırkıncı yaş gününde ne götürüyordu acaba?

Elime aldım. Bu bir tablo olamayacak kadar hafifti. Ayrıca, sallayınca boğuk bir zangırtı sesi çıkarıyordu.

Tam üstten açıp içine bakacaktım ki babam ön kapıda göründü. Torbayı bırakıp doğruldum. Direksiyonun başına geçtiğinde ona, "Senin için sakıncası yok değil mi?" dedim.

Eli kontak anahtarında, bana baktı.

"Yani ben... Onunla birlikte geçireceğin günü berbat etmiyorum değil mi?"

Somebody That I Used To Know || MarkhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin