Mark
Yemek davetinden sonra Donghyuck bana okulda nazik davranıyordu. Bundan nefret ediyordum. Delice davranması nazik davranmasından daha iyiydi. Ama sanki onun için ben bir yabancıydım ve ne yalan söyleyeyim, bu da beni gıcık ediyordu. Fena halde hem de...
Okulda bağış müzayedesinin yapıldığı zaman kendimi daha büyük problemlerin içinde bulmuştum.
Yardım kulübünün okula para toplamak için yaptığı şu sahte müzayedelerdendi bu. Kulüp üyeleri, açık arttırmaya konu olarak seçilmenin büyük bir onur olduğunu söylüyorlardı. Sözün kısası, yirmi delikanlı seçildi. Sahneye, içinde öğlen yemeği bulunan süslü piknik sepetleriyle çıkartılıyorlardı. Böylece kızlar ve erkekler onlarla birlikte bir öğlen yemeği yemek için yarışırken bütün okulun önünde aşağılanıp oluyorlardı.
Bilin bakalım bu yılın yirmi delikanlısı arasında kim vardı.
Annelerin; oğlumu açık artırmayla en çok para verene satmanıza katiyen izin veremem, olmaz, diyeceğini sanabilirsiniz. Böyle demeleri gerekirken, oğulları sepetçi çocuk seçildi diye hepsinin koltukları kabarıyordu.
Evet dostlar, size verdikleri isim buydu. Hoparlörlerden: "Bugün öğlen yemeğinde, çok amaçlı salonda bu yılki sepetçilerle bir toplantı yapılacaktır. Bütün sepetçilerin katılması zorunludur." gibi anonslar duyuyordunuz.
Çok geçmeden isminizi tamamen kaybediyordunuz. Sizinle birlikte diğer on dokuz ahmağın adları da artık sadece sepetçi oluveriyordu.
Tabi ki annem de olayın içindeydi, açık artırmada en yüksek teklifi ben alayım diye sepetimin içine her türden şey doldurmuştu. 'Lisesi Sepetçileri Onur Listesinde' yer almak istemediğimi ve aslında sepetin içinde ne olduğunun önemi olmadığını anlatmaya çalışmıştım. Açık artırmada sepeti satın almıyorlardı. Gerçekten de düşününce bu bir et pazarıydı.
"Altı üstü okulda bir öğlen yemeği yiyorsunuz, o kadar. Hiç de bir et pazarı değil Mark. Tam tersine, bu bir onurdur! Ayrıca belki de iyi bir insan fiyat teklifi sunar da yeni bir arkadaşın olur!"
Anneler böyle bir inkâr içine girebiliyorlar.
Derken, Minhyuk gelip kulağıma eğildi ve Kim Yoojin'in sevgilisinden ayrıldığını, onun, Jun Minsoo ve Song Kyungae'nin benim üzerime bir fiyat teklifi savaşı başlattıklarını anlattı. "Heyy!" dedi bana. "Okulun en ateşli iki çıtırı... Yemin ederim ki dostum, Yoojin, sevgilisinden senin için ayrıldı. Birinci ağızdan, Dae'den duydum, inan bana dostum, Delik Kulak Dae her şeyden haberdardır." Sonra da her zamanki şu çirkin sırıtışıyla: "Bana gelince, ben de Azman Kyungae'yi destekliyorum. Böyle bir sepetçi olduğun için bunu hak ettin," dedi.
Çenesini kapamasını söyledim ama haklıydı. Bu şansla muhtemelen Azman Kyungae başıma kalırdı. Hayalimde canlandırabiliyordum: 1.80 boyundaki iri yarı bir kız, öğlen yemeğimin hepsini mideye indirip arkamdan geliyordu. Kyungae okulda basket smacı atabilen tek kişiydi. Sıçradıktan sonra yere indiğinde bütün jimnastik salonu sallanırdı. Kızın vücudunun hiç... Anlarsınız ya... Kıvrımları yoktu. Saçını tıraş ettirse, NBA'de oynayabilirdi neredeyse. (U/N: Mark -_-)
Ciddi söylüyorum. Bundan hiç kimsenin şüphesi yoktu.
Ailesi de onun her isteğini yerine getiriyordu Söylentiye göre evlerinin garajını gerçek bir basketbol sahasına çevirmişler, sırf onun için.
Yani, bu sepetçi çocuk oyununda benim, en az bir smaç kadar iyi olmam anlamına geliyordu.
Şayet, Yoojin veya Minsoo'dan biri en yüksek teklifi vermezse elbette. Ama bunun olacağından nasıl emin olabilirdim? Bir plan yapmak için beynimi zorladım. Sonunda mantıklı tek bir eylem olduğuna karar verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Somebody That I Used To Know || Markhyuck
FanfictionDonghyuck, Mark'ı ilk gördüğünde ona tutulur. Mark, Donghyuck'u ilk gördüğündeyse ondan kaçar. Bu olay ikinci sınıftayken olur ama yedinci sınıfa gelene kadar pek fazla bir şey değişmeyecektir. Donghyuck der ki; "Benim Mark'ım. Hâlâ onun için saklad...