20.Bölüm: Final

40 13 75
                                    

Merhaba!!Bu bölümü yazacağım gün geldi çattı. Bir yıl öncesinde yazmaya başladığım ve sonunu getirebildiğim ilk kitap olacak! İçimde garip bir hüzün aynı zaman da heyecan var. 

Rüya Kapanı'nın son bölümü karşınız da iyi okumalar dilerim!

Kollarımız birbirinden ayrıldığında Selin'in yüzüne baktım. Gözleri hafif nemli bolca özlem doluydu. Hiç istemeyerek de olsa ayrıldım. Benim peşimden İlayda gelip Selin'e sıkı sıkı sarıldı. "Bir daha böyle gidersen, peşinden kaçar gelirim haberin olsun." dediğini işittim. Yiğit, onlara öylece bakarken İlayda'yı dürttü. "Sıra da bekleyen var." diyerek işi şakaya sürdü. İlayda, Selin'den ayrılırken Yiğit, Selin'e sarıldı. "Nerelerdesin kızım sen?" Onlar da ayrıldığında geriye Akım kaldı. Çekingen bir tavırla geride dururken Selin ona baktı, yüzüne sahi bir gülümseme koydu. İlayda'ya bir bakış atmayı da ihmal etmedi.

"Senin de geleceğini tahmin etmiştim." diye mırıldandı. Dostça elini uzattı Akım'a, Akım onun uzattığı eli sıktı.

"Gelmeniz biraz uzun sürdü, daha erken bekliyordum sizi. Acıkmıştırsınız hadi gelin." diyerek önden yürümeye başladı. Kulübenin arkasında bir kafe tarzı bir yer vardı. Denize bakan, güneş alan. Beyaz çitlerle örülüydü, denizi iyi gören bir masaya aldı bizi. Bir yanıma İlayda, diğer yanıma da Yiğit oturmuştu. Biz daha yeni buraya gelmiş olmanın şokunu atlatamadan Selin siyah saçları beline kadar uzanan günlük yeşil bir elbise giyen kadın ile konuştu. Oturduğumuz masaya servis açılırken, Selin de masaya gelmiş karşımdaki sandalyeye oturmuştu.

Garip bir sessizlik hüküm sürerken herkesin kafasında ayrı bir soru vardı. Selin nereden bulmuştu burayı? Dikkatle yüzünü inceledim. Beyaz teni bronzlaşmıştı makyajdan eser yoktu. Zaten Selin özenmediği sürece pek kullanmazdı. Sarı saçlarına hafif bir kızıllık düşmüş, teni aydınlanmıştı. Selin buraya iyileşmeye gelmişti. Kaçmaya, kendini dinlemeye. Yüzünde hüzün kırıntıları vardı, belki bir ömür gitmeyecekti ama kolay da değildi ki, sevdiğini kaybetmişti. Şimdi sakin ılımlı gözler ile bizi süzüyordu.

"Neden gittin, tamam gittin ama neden haber vermedin bize?" İlayda en sonunda kendini tutamazken patlak verdi. Masa yine sessizliğe gömülürken Selin başını eğdi. Kendi içinde sözcükleri toparlamaya çalışıyordu. "Buna ihtiyacım vardı." diye mırıldandı. Masa yavaş yavaş dolmaya başlamıştı, gidip gelip masayı donatıyorlardı. İşleri bittiklerinde yanımızdan ayrıldılar.

"Tüm sorularınızı yanıtlayacağım, önce kahvaltınızı edin. Sonra konuşacağız." Hiç kimsenin aklı yemekte değildi, ama Selin'in ricası üzerine birkaç şey attıştırdık. Yemeği yerken etrafa bakındım. Güzel, sakin bir sahil kasabasındaydık. Selin haritada burayı işaretlemişti. Küçük bir kulübe ki burada Selin'in yaşadığını tahmin ediyordum. Onun hemen yanında bir kafe. Kafenin aşağısında bir sahil vardı, etrafımız turistlik yerlerle çevriliydi. Güzel bir yerdi, insanın burada ömür boyu kalmayı isteyebileceği kadar güzel bir yerdi. Henüz sezonu açılmadığı için sakindi hem. Masaya çay servisi açıldığında Selin, konuşmaya başladı.

"Burası teyzemin çalıştığı yer. Gitmeye karar verdiğim de daha doğrusu gitmek zorunda kaldığım da buraya gelmem gerektiğini anladım." O yüzden Selin'in annesi ve ablası bana bir şey söylememişti. Teyzesinin yanında olduğu için ve bana hiçbir şey söylememişlerdi.

Masaya doğru eğilen Yiğit dikkatle Selin'e baktı. "Tehlike de olduğun için mi gittin?" diye sordu. Selin, Yiğit'e baktı. Başıyla onu onayladı. Emre onun tehdit mi etmişti? Neden bize söylememişti ki? "Korumam gereken, yanımda götürmem gereken bir şey vardı." Ne olduğunu hepimiz tahmin edebiliyorduk. Selin sırtını dikleştirdi. Artık her şeyi açıklama zamanı gelmişti.

Rüya KapanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin