Merhaba, iyi okumalar! Finale son iki bölüm kaldı!
"Selin." İsmi dudaklarından döküldüğünde kalbim duracaktı. Hayır! " Selin, gitmiş. "
***
Bir ay sonra...
Elimdeki gül demeti ile mezar taşının önünde durdum. Önümdeki mezarda Evren'in yatması fikri bana bir hayal ürünü gibi geliyordu. Gerçek değildi, olmamalıydı. Evren yanımızda olup bize yol göstermeliydi. O zaman böyle dağılmaz, birbirimizden bu kadar uzaklaşmazdık. Aldığım nefes boğazımda düğümlenirken dolan gözlerimin akmasını engellemek için göğe döndüm. Ölen kişilerin, yıldız olup bizi izlediği doğru muydu?
Mezara doğru bir adım attım, bir mezarlıkta olmak çok tuhaftı, her şeyden önce tanıdığın sevdiğin birinin bu mezar da yatıyor olması, bunun bir tesellisi yoktu. Ölen kişilerin toprağı kuruduktan sonra mezarı mermerle döşenirdi. İsminin, doğum ve ölüm tarihinin yazılı olduğu tahta tabela gitmişti. Ailesi onun için gri mermerden bir mezar yapmışlardı. Siyah harflerle ismi yazıyordu.
Evren Özay
Elimi gri mermerin üzerinde dolaştırdım. Bir yaz gününde ne kadar da soğuktu bu mezar taşı? Aklıma Evren'in gözleri geldi. Buz kesen gözlerine layık, buz gibi bir mezar taşı... Evren asla bir mezar taşına layık olamazdı, o yaşamalıydı. Onun yaşamı ellerinin arasından çalınmıştı. Onun yaşamı son bulmuştu.
Mezarlığa girdiğimde elime tutuşturulan bir sürahi suyu yavaşça mezar taşına döktüm. Mezarının üzerinde küçük çiçekler bitmeye başlamıştı. Bir yaşam son verilirken, bedenin kaybolduğu topraktan yeni canlar hayat buluyordu. Hayat çok acımasızdı. Büyüklerin neden topraktan geldik toprağa gideriz dediği gözlerimin önünde bir anlam kazandı. Mezar taşı temizlenirken suyun kalan kısmını mezarın üstündeki çiçeklerin üzerine döktüm. Su tamamen bittiğinde sürahiyi yere bıraktım. Elimde emaneten duran beyaz gülleri su döktüğüm toprağın üzerine bıraktım. Ayaklarım beni taşımaz hale geldiğinde gri mermere oturdum. Gözlerim mezar taşındaydı. Buruk bir gülümseme sundum, mezara, Evren'e.
"Sana çiçek alacağımı hiç düşünmezdim." Sesim boğuk bir şekilde çıktığında gözlerime direnen yaşlar bu muharebeyi kazanarak yanağıma düştü. Ellerimi ıslak toprağın üzerinde dolaştırdım. Toprak kokusu burnuma doldu.
"Gerçi senin bu toprağın altında olacağını da hiç düşünmezdim." Derin bir nefes aldım. Ne zaman bu mezara gelsem, söyleyeceğim kelimeler boğazıma takılıp lal olurdu. Yine konuşamadım. "Bu bir oyun değil mi? O aptal kitaplarda, filmler de olduğu gibi geri geleceksin." Umutla baktım, inanabilirdim bu düşünceye, bu düşünceye bağlanıp umut edebilirdim. Eğer cesedini görmeseydim.
"Sana sadece bir can verilmesi haksızlık. Bizi bırakmamalıydın." Bir çocuk gibi inkar etmek, kabul etmemek istiyordum. Bu haksızlıktı! Onun ölmesi haksızlıktı!
"Evren ben dayanamıyorum." Yanağımdan dökülen yaşları umursamadan yerine yenilerini ekledim. Çocuk gibi ağlamak, haykırmak istiyordum. Bir ay olmuştu, cehennem gibi bir ay! Ya bundan sonrası, yaşarken cehennemi yaşamaya devam edecektik.
"Asıl kıyamet bu olmalı. İnsanların hiç acımadan birbirlerini öldürdüğü, haksızlığın, zalimlerin kol gezdiği bir dünyada yaşamak... Sevdiğin insanları kaybetmek, onların acı çekmesini izlemek... Asıl cehennem bu." Küçük bir hıçkırık sözlerime mani oldu.
"Yaşıyorum değil mi? Yaşadığım için mutlu olmalıyım. Ama senin yaşamın elinden alınmışken nasıl mutlu olabilirim ki?" Ağlamak umurumda değildi, sözlerime hıçkırık dahil hiçbir şey engel olamazdı. Bugün Evren'e her şeyi anlatacaktım. Beni artık sadece o dinlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüya Kapanı
Novela JuvenilDünya, rüya içinde rüyadır. Ay gökyüzün de yükseliyordu. Gecenin ilerleyen saatlerin de gökyüzü berrak bir hal almıştı. Ağaçlarla kaplı korunun içerisinde ansızın iki çift ayak sesi duyuldu. Ağaçların gölgeleri ay ışığında ormanın koruyucuları gibi...