[1.0] sarışın kıyamet

1.3K 154 132
                                    

the aces - waiting for you



Ertesi gün, arkadaşlarımın benim için endişelenmesi Theo'nun yüzüme attığı kesikle başladı. Yüzümdeki yüzeysel kesik herkesi endişelendiriyordu ama onlara, Jeep'in kapısına sürttüğümü söylüyordum. İnanıp inanmamaları umurumda bile değildi. Üstelik, yüzümdeki kesikten daha korkutucu şeyler vardı. Uzunca bir süre hayatla ilişkimi kestiğim dönemdeki boş bakışlarım geri dönmüştü. Mutlak sessizliğim, geri dönmüştü. Arkadaşlarımı asıl endişelendiren buydu. Çünkü bunun peşinden gelecek şeyi biliyorlardı. Onları, hiç tanımıyormuşum gibi hayatımdan çıkaracaktım.Böyle bir şeyin olabileceğini biliyorlardı. Bu yüzden onlarla konuşmamama, yüzlerine bakmamama rağmen dibimden ayrılmıyorlardı. Yine de beni bu hâle neyin getirdiğini merak ediyorlardı.

Cevaplarını almaları kısa sürdü.

Okulun ön bahçesinde Braeden'ın gelmesini bekliyorduk. "Selam." diyerek yanımıza geldiğinde Lydia tarafından azarlandı. "Senin yüzünden ağaç olduk burada." Braeden gözlerini devirip ellerini beline koyarken kumral saçlarını savurdu ve "Size kim dedi burada bekleyin diye?" dedi. Bu Lydia'yı çileden çıkartacak yegâne soruydu. Çünkü saçlarını yolmamak için kendini zor tuttuğu yüzünden anlaşılıyordu. Onların kavgasını bölen Allison'ın "Hey," demesi oldu. Parmağıyla bir yeri işaret ediyordu. Hepimiz o tarafa baktığımızda "Bu kim?" diye sordu.

Malia Tate sarı saçları güneşin altında parlarken okul arazisine giriş yapıyordu. Lydia neredeyse salyalarını akıtarak "Bu Malia Tate," dedi. Sonra kaşlarını çattı. "Garip. Kasaba dışında okuduğunu sanıyordum." Kafası karışan Scott kızı süzdükten sonra "Onu tanıyor muyuz?" dedi. "Bana hiç tanıdık gelmedi." Yanımda duran Braeden uzanıp onun kafasına bir şaplak indirdi. Yüzünü buruşturan Scott ona küfrederken Malia okula girmişti bile. "Malia'yla senelerce aynı okulda okudun seni salak." Birbirlerine girmelerini umursamadan girişe doğru ilerledim. Benim sessizliğim karşısında suskunlaşan arkadaşlarım da peşimden geldi.

Derek Hale'le karşılaşmam tam bir kâbus gibiydi. Dolabından aldığı kitabı incelerken fırsattan istifade kaçıp gitmek istemiştim ama o, sanki geldiğimi hissetmiş gibi bana baktı. "Stilinski?" Bana seslendiğini görmezden gelmeye çalıştım. Pes etmek nedir bilmeksizin "Stiles Stilinski!" diye seslendi tekrardan. Isaac bir bana bir Derek'e bakarak "Seni çağırıyor." dediğinde boş bakışlarımı Hale'in üzerine çevirdim. Bana bakarken bir anlığına gözleri yanağımdaki yaraya kaydı. "Ne istiyorsun?" diye sordum. Son zamanlarda kurduğum en uzun iletişimdi. Bazen merhaba bile demiyordum. Derek gözlerini bana odaklayıp "Akşam bana uğradın mı?" diye sordu. "Kapıya ben bakamadım ve tam-"

"Uğramadım," dedim. "Sana ne diye uğrayayım ki?" Ama uğramıştım. Öfkeli zihnimle doğruca Hale şatosuna sürmüştüm ve kapıyı alacaklı gibi çalmıştım. Boğazımı yakan öfkeyi Derek'in üzerine kusmak istemiştim. Kapıyı Malia açmıştı. Zihnime doluşan görüntülerden silkinirken "Uğramadım." dedim tekrar, keskin bir sesle. Omuzlarını düşürüp "Tamam," dedi. "Sadece emin olmak istedim." Arkadaşlarım sınıfa doğru uzaklaşırken Derek'in karşısında savunmasız kaldım. "Başka bir şey?" dedim gitmek için bir adım atarken. Hiçbir şey demeyeceğini düşünmüştüm ama beni şaşırtarak kolumu yakaladı ve durmamı sağladı.

"Evet, var," dedi sert bir sesle. Yara izine bakıyordu. "Yüzüne ne oldu?" Ona neredeyse küfredecektim. Bunun onu ilgilendirmediğiyle ilgili milyonlarca şey sayabilirdim veya arkadaşlarıma söylediğim yalanın aynısını söyleyebilirdim. Bunun yerine, yalnızca sizi gerçekten inciten ve içten içe ilgi görmek istediğiniz konularda yaptığınız şeyi yaptım.
Onu geçiştirdim. "Malia dönmüş." dedim. Konuyu geçiştirdiğimi fark etti ama dediğim şey yüzünden dikkati dağıldı. "Onu tanıyor musun?" Neredeyse gülecektim ama kendimi tutmayı başardım.

pumpkin and hell hole [sterek] b×bHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin