[1.3] parçalara ayırmanın bedeli

1.1K 145 85
                                    

gnash - the broken hearts club



"Neden yardım etmek istediğini hâlâ anlayamıyorum." dedim. Bir yandan da elimdeki bezle masayı siliyordum. Dikkatli bakılınca ahşabı delmeye çalıştığım da söylenebilirdi. Küflü Mantar'da gerçekleşen olaylardan sonra Andre'ye yardım etmek istemiştim. Dükkanı temizleyip malları yerleştirecektim. Böylece kafam dağılır diye umuyordum.

Ama Derek Hale yine burnumun dibinde bitmişti. Elinde başka bir bezle diğer masaları silmeye çalışıyordu. Ona bakmak sinirlerimi zıplatıyordu ama burdaydı işte. "Kapa çeneni Stiles." dedi Erica. Tezgâhı silerken kafasını mutfağın açık duvarından görebiliyordum. O da Derek'le birlikte gelmişti. İkisini de yakınımda görmek istemiyordum ama ne kadar gitmelerini söylersem söyleyeyim gitmiyorlardı. Bütün hırsımı masadan almak istermişçesine bezi bastırdım. Gözlerim farkında olmadan Derek'e kayıyordu. Yorgun, üzgün ve boş görünüyordu. Ailesi gittiğinden beri çökmüştü zaten. Ama şimdi, o böyle bütün gardını aşağı indirmiş gibi görünürken, onu tanıyamıyordum.

Derek Hale'i sandığımdan daha iyi tanıyordum.

Erica'ya kaçamak bir bakış attıktan sonra Derek'e daha yakın olan bir masaya geçtim. "Şişt," dedim onunla iletişim kurmaktan rahatsız bir şekilde. "Derdin ne senin?" Bezi katlarken gözlerini bana çevirdi ve anlamaya çalışırcasına "Derdim mi?" diye mırıldandı. Yeşil gözlerinde puslu bakışlar vardı. Yeniden silmeye başlarken "Bir şeyim yok Stilinski." dedi. Küflü Mantar'ın sandalyelerinden birini kapıp kafasına geçirmemek için zor tuttum kendimi. Ben de masayı silmeye başlarken "Projeden A almışız," dedim. "Sunumu çok beğendi herhalde."

Dalgın bir hmmlamayla geçiştirilmek öfkemi körükledi ve bezi büyük bir hızla suratına firlattım. Dişlerinin arasından "Ne bok yediğini sanıyorsun?" diye hırladı. Yumruklarımı sıkıp kapıyı işaret ettim. "Erica'yı da alıp derhâl burayı terk ediyorsun Hale." Elinde tuttuğu bezlerin ikisini de yüzüme fırlattığında sendeledim. Bezleri yüzümden çektiğimde Derek'in düşük omuzlarını ve gözlerine çöken yorgunluğu fark ettim. Erica yanımıza gelirken "Sakin olun çocuklar." diyordu. Gözlerimi Derek'ten çekmedim. Onu güçsüz görmek neden beni bu denli öfkelendiriyordu, bilmiyordum. Bildiğim bir şey varsa o da aynı ortamda bulunmaya tahammül edemeyeceğimdi.

"Derek sen eve gidip biraz dinlensen mi?" Erica onun omzunu sıvazlarken Derek irkilerek kendine geldi. Nerede olduğunu yeni kavrıyor gibi görünüyordu. Saçlarını karıştırıp küfrettikten sonra yanımdan geçip kapıya ilerledi. O çıkıp gidince "Biraz önce ne oldu öyle?" diye sordu Erica. Masaları silmeye geri dönerken omuzlarımı silktim. "Koca oğlanın bir sorunu var. Ne olduğunu sorma, hiçbir fikrim yok." Ben masaları silmeye devam ederken Erica olduğu yerde dikiliyordu. Üzerimdeki bakışlardan rahatsızdım. Nihayet ona baktığımda gözlerini kısmış suçlayıcı bakışlar atıyordu. "Sen o tişörtü yaktıktan sonra başladı bunlar. Ne haltlar dönüyor lan burda?"

Çenemi sıkıp bezi masaya firlattım. Yük kamyonu kaldırıma yaklaşıyordu. Ellerimi belimdeki önlüğe kurularken kapıya ilerledim. Erica da bir cevap alabilme umuduyla peşimden geliyordu. Şoförle konuşup malları indirmeye başladığımızda "Derek'le derdin ne?" diye sordu. Bir yandan da kucağındaki kutuları dükkanın önüne diziyordu. Ağır bir koliyi bırakıp omzumu tutarken yüzümü buruşturdum. "Sizin aptal arkadaşınızla hiçbir derdim yok. Sürekli bir şeyler için beni suçlamaktan vazgeçin." Şoför bizim aramızdaki tartışmayı umursamadan son koliyi de araçtan indirdi ve kamyona binip gitti. Erica benim için kapıyı açık tutarken kolilerden birini alıp içeri girdim. "Derek de tıpkı senin gibi problem olmadığını söylüyor ama ikinizin de bir problemi var. Basbayağı belli."

pumpkin and hell hole [sterek] b×bHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin