"Anlat çabuk!" İkisi bir beni yatağa oturtup beklentiyle bakıyordu.
"Ya biz seni aramaya çıkmıştık Soobin'le. Sonra ayrıldık. Bende üşüdüğüm için bir banka oturdum, o sırada Yeonjun yanıma oturdu, avucunu bana uzattı. İlk başta anlamadım ne demek istediğini. Sonra anlamadım deyince elini açıp kapattı. E haliyle ben yine anlamadım. Kolyemi ver dedi pat diye. Ağağağa nasıl heycanlandım ama görmeniz gerek. Tabii konuşurkende kekeliyorum felan. Sonra bende odamda dedim yanımda değildi. Bu beni kolumdan tutup sürükleye sürükleye odaya getirdi. Bende kolyeyi verdim işte. " Gözlerini sonuna kadar açmış bana bakıyorlardı.
"NE YANİ SENİNLE KONUŞTU MU!?!?" Kai yine yunus sesiyle bağırmıştı.
"Evet." Hâlâ ağızları açık bana bakıyorlardı.
"Ağızlarınızı kapatın sinek kaçacak. Neyse siz beni çok oyaladınız daha profosörle seansım var." Dolabıma gittim giyeceğim kıyafetleri alıp banyoda giyindim.
"Profosörle ne konuştuğunu detaylıca anlatacaksın bize tamam mı???" Hueningkai'ın dediğini kafamla onayladım.
"Tamam." gülümseyerek odadan çıktım. Asonsöre binip en alt kata indim. Asonsör durduğunda indim ve sekreterin yanına adımladım.
"Benim profesörle seansım vardı ama." Kadın kafasını kaldırıp bana baktı. Tüm çalışanlar böyle bakmak zorunda mıydı??
"Sen Choi Beomgyu'musun?" Kadın önündeki evraklara geri döndüğünde biraz şaşırmıştım doğrusu. Beni nasıl tanıyordu ki?
"E-evet benimde-" sözümü bölerek yanıma gelmişti.
"Gel benimle." O yürümeye başladığında bende arkasından gittim. Cidden burda iyi şeyler olmuyordu. Endişelenmeye başlamıştım nedensizce.
Sonunda bir kapının önünde durmuştuk. Büyük ve şatafatlı bir kapı..
"Profesör içeride, seni bekliyor." Kafamla onayladığımda sekreter gitmişti. Yavaşça kapıyı çaldım. İçeriden 'gel' sesini duyduğumda yavaşça kapıyı açıp içeriye girdim.
Profesör dediklerini yaşlı birini bekliyordum ama karşımda genç bir kadın duruyordu. Şaşırmıştım.
"Gel otur şöyle." Kadının eliyle gösterdiği yere oturdum.
"Ben profesör doçent doktor Kang Seulgi." Masadan beri uzattığı elini tuttum.
"Choi Beomgyu." Gülümsemiş ve eline kalemle defterini almıştı.
"Memnun oldum Bay Choi." Kafamla onayladım, fazlaca gergindim ve profesör bunu anlamış olmalıydı.
"Rahatla biraz, sadece küçük bir sohbet edeceğiz. Bana hastalığından biraz bahsedebilir misin?" Gülümsediğinde içimdeki endişe biraz da olsa kaybolmuştu. Tatlı biriydi.
"Rüyalarımda geleceği görüyorum." Sonuna doğru kafamı eğmiştim ve sesim biraz kısık çıkmıştı.
"İlk nasıl anladın bunu?" Profesyonel olduğu açıktı. En azından arkadaşımla rahatça konuşuyormuş gibi hissediyordum.
"Arkadaşımın kavga ettiğini görmüştüm rüyamda. Sonraki gün rüyamdaki yerde, rüyamdaki şekilde, yani herşey aynıydı..kavgadan sonraki yaraları bile aynıydı, kullandığı yara bandına kadar. İlk başta çok önemsemedim bu durumu ama sonraki haftalar çoğalmaya başladı. Beşten sonrasında kabullenmiştim artık. Geleceği görüyordum. Bu zamana kadar bu benim sırrımdı ama şu son aylarda daha da çoğalmıştı bende abime anlatınca abimde beni buraya getirdi." Anladığını belirten bir şekilde kafa sallamıştı. Daha sonra elindeki deftere bir şeyler not etti.
"Peki bu rüyalardan önceki hayatın nasıldı?" Sorusuyla yutkundum. Daha sonra çok bekletmeden anlatmaya başladım.
"Normal bir hayat desem inanır mısınız?? Annem babam için kafayı sıyırmıştı, annemin babamın gözünde bir çöp kadar değeri bile yoktu. Abim ve beni hiç sevmedi annem, gereksizdik onun için ve en önemliside babamla arasındaki engel. Aslında tam tersiydi. Babamı anneme bağlayan şeyler bizdik. Biz olmasak babam o kadar sene anneme katlanmazdı bile. Üç sene önce intihar etti annem, babam başka bir kadınla birlikte oldu diye. Aslında boşanmışlardı ama annem hâlâ babamı çok seviyordu, gerçi sevgiden fazlasıydı saplantıydı. Abim babamla güzel ve keyifli bir hayat sürmüştü. Babam bizi hep sevmişti zaten. Ama ben..annem boşandıktan sonra alkol bağımlısı oldu, canı sıkkın olduğunda geçmişe olan sinirini hep benden çıkardı. Ama yine de onu çok seviyordum ve sesimi çıkarmıyordum. Okula giderken arkadaşlarımın annesi onları öper cebine harçlığını verirdi ama ben kendi işimde çalışarak kendi paramı kazanıp harçlığımı kendime verdim...annem öldükten sonra babamda rahat bir nefes almıştı tabii hemen gidip bir kadınla evlenip yurtdışına taşınmıştı. Abimi de götürecekti ama abim benim burda tek başıma kalmama göz yummadı ve beraber yaşamaya başladık." Göz yaşlarımı sildiğimde doktor yanıma gelmiş ve elini omzuma koymuştu.
"Sen cidden güçlü bir çocuksun Beomgyu. Yaşadığın şeyler çok ağır olmasına rağmen kimseye kırgın ve kızgın değilsin. Sen özel birisin." Gülümsediğinde bende geri gülümsemiştim.
"Teşekkür ederim." Profesör ayağı kalktığında kapı çalınmış ve bir kadın içeriye girmişti.
"Efendim Choi Yeonjun ile seansınız vardı." Yeonjun ismini duymamla öylece kalmıştım. Heyecanım kat be kat arttığında doktorun bana baktığını anlamış eski hâlime dönmek için çaba sarf etmiştim.
"Oh peki, beş dakikaya gelebilir." Kadın onaylayıp çıktığında profesör koltuğuna geri oturmuş ve bana dönmüştü.
"Seninle gelecek hafta yine konuşmak istiyorum. Aynı gün ve aynı saat. Oldu mu?" Gülümseyip defterine yine bir şeyler yazdığında bende gülümseyip ayağa kalktım ve eğilerek selam verdikten sonra çıktım.
Yeonjun dışardaki koltuklarda oturuyordu. Ona baktığımda yere odaklanmış ve sadece oraya bakıyordu.
"Yeonjun beş dakika sonra gireceksin." Sekreter kadın uyarıp gittiğinde o sadece kafasını sallamıştı. Hızlıca yanına oturdum.
"Seninde mi profesörle seansın var??" Sorduğum soruyla sadece bana bakmış ve önüne dönmüştü.
"Soru sordum az önce?" Kafasıyla çok hafifçe onaylamıştı. Cidden sinir bozucuydu. Resmen beni tanımıyormuş gibi davranıyordu. Sinirle ayağa kalktığımda bana bakıyordu. Göz devirip gitmiştim yanından.
♧
Gelecek bölümlerde çok pis kaos var :D
Seulgi'yi eklemesem olmazdı ehehehhehehe
Umarım sevmişsinizdir♥♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mad-YeonGyu
Fanfiction"Şu morlu kim?" "Hey hey ona bulaşmasan iyi edersin, o fena deli! Ailesini kendi elleriyle öldürmüş."