beş

980 101 142
                                    

"Ne kadar malsın Beom! Çocuk belki anlatmak istemiyordu ya da üzgündü neden sinirlenip trip atıyorsun?!" Hyuka'nın dedikleri mantıklı gelmişti. Çünkü o koltukta otururken birşeyler düşünüyordu. Kafası dalgındı belliydi.

"Ya tamam haklısın ne diyeyim?? Yaptım işte bir aptallık" Mal mısın der gibi baktığında kaşlarımı kaldırdım.

"Git özür dile çocuktan gerizekalı!" Iı tamam bu olabilirdi.

"Şimdi mi??" Yutkunarak sorduğum soruya düşünmeye başlamıştı.

"Yani bence yemekhaneye indiğimizde özür dile hem bizde izlemiş oluruz." Hınzırca güldüğünde göz devirmiştim. Ama yine de en mantıklısı yemekhaneydi. Yemeğimi alıp yanına oturabilirdim hem yemek bitene kadar yanında durmuş olurum. Evet evet çok mantıklıydı.

"Tamam." Soobin ve Kai birbirine bakıp gülümsemeye başlamışlardı. Yine ne geçiyordu bunların aklından?

"Neyse ben duşa giriyorum." Ayaklanıp havlumu ve kıyafetlerimi alıp banyoya gittim. Üstümü çıkarıp suyu açtığımda biraz çekinerekte olsa suyun altına girdim.

Çocukluğumdan beri sudan korkuyordum. Çocukken evimizin bahçesindeki çamurda oyanamayı çok severdim. Annemde aksine bana sinir oluyordu çamurda oynadığımda. Günün sonunda üstüm çamurlu eve girdiğimde annem bağırarak beni banyoya sokuyordu, üstümdeki çamurları suda akıtmak istemiyordum, güzel durduklarını düşünüyordum. Ben suya girmeye direnince annemde döverek beni banyoya sokuyordu.

Babam her zaman annemden bizi korumuştu dövmemesi için. En büyük kavga sebeplerinden biride buydu zaten. Ama evde babam yoksa..işte o zaman başlıyordu azap gibi geçen saatler, dakikalar. Abim babam olmadığında odasından çıkmayıp annemin gözüne görünmüyordu böylece çok dayakta yememişti. Ama ben daha küçük bir çocuk olduğumdan odamda sıkılıyordum ve oturma odasında oluyordum. Oyuncaklarımla oynuyordum. Annemde her gün o oyuncakları oraya getirip evi dağıttığım için dövüyordu. Oysaki evi dağıtmıyordum bile. Hem eve kimse gidip gelmiyordu. Ortalıkta iki üç oyuncak olmuşsa nolurdu ki?

Göz yaşlarım hafifçe akmaya başladığında iki elimide saçlarımdan geçirip kafamı geriye attım. Annemi özlemiştim. Onun kokusunu..  ne kadar bize sarılmasa da, kucağına alıp sevmesede ben o mutfakta olduğunda gizlice odasına girip kıyafetlerini kokluyordum, huzur verici geliyordu. Bir kere beni öylece yakalamıştı. Kapıdan beri baktığında ben onun kıyafetlerini kokluyordum, onun geldiğini gördüğümde gözlerimi kapayıp vurmasını beklemiştim ama annem ağlayıp odadan çıkmıştı. Biliyordum o da bizi seviyordu içinden bir yerlerden.

Suyu kapayıp kurulandıktan sonra kıyafetlerimi giyip çocukların yanına gittim.

"Bayadır banyodasın, korktum birşey oldu diye iyi misin?" Kai elimi tutup endişeyle yüzüme baktığında kafamla onaylayıp dolabıma gittim. Özel kutumu çıkarıp içinden anneme ait olan bilekliği koluma taktım. Bilekliğe uzunca bir süre baktıktan sonra minik bir buse kondurup okşadım.

"Beom iyi misin?? Durgun görünüyorsun?" Soobin yanıma gelip elini omzuma koyduğunda arkama dönüp gözyaşımı sildim.

"İyiyim iyiyim. Hadi inelim yemekhaneye dilemem gereken bir özür var." Gülümseyip ikisininde omzuna ellerimi koyduğumda ortalarında minicik kalmıştım.

Beraber yemeklerimizi aldığımızda masalara göz gezdirdim. Yeonjun yine aynı yerinde sessiz sessiz yemeğini yiyordu.

"Şans dileyin gidiyorum." İkisi gülüp omzuma vurdu.

"Göreyim seni Beom!" Kai fazla bağırmış olacak ki tüm yemekhane bize dönmüştü. Kai'ye kınayan bakışlar attığımda bir elini yüzüne koymuştu.

Yavaş adımlarla masasına oturduğumda kısa bir bakış atıp yemeğine geri dönmüştü. Şimdiden gerilmiştim.

"Selam." Gülümseyerek selam verdiğimde tek kaşını kaldırarak bakmıştı, benimse anında gülümsemem solmuştu. Soğuk terler döküyordum resmen.

"Yaa bana da merhaba." Gülümseyerek masaya eğilip gözlerine bakmaya çalıştığımda öldürücü bakışlar atmıştı. Ne kadar da zordu, sanki daha önce hiç birbirimizi görmemiş ve konuşmamışız gibi davranıyordu.

"Neden konuşmuyorsun benimle?" Yine sessizlik. Nasıl konuşturabilirim ki ben bu çocuğu??

"Hey sweatin çok güzelmiş." Yine sessizlik, başımı eğip somurttuğumda kulaklaklarıma bir kıkırtı ulaşmıştı. Gülüyor muydu o??? Kafamı kaldırıp baktığımda güldüğünü görmüştüm. Ne de güzel yakışıyordu gülmek ona öyle.

"Yaa sonunda tepki verebildiniz. Soğuk terler akıttım burda!" Heycanla konuştuğumda o gülümsemeye devam ediyordu.

"Ne istiyorsun?" Bir anda ciddileşip sorduğunda korkmadım değil.

"İlla bir şey mi istemem gerekli?" 'boş konuşma' dercesine baktığında konuşmaya başladım.

"Şey özür dilerim." Ellerimi masaya koyup başımı eğerek oynamaya başlamıştım. Elini elimin üstüne koydu daha sonrada bilekliğimde gezdirdi elini. Kalbim marotona çıkmış gibi atmaya başladığında duymaması için dua etmeye başladım içimden.

"Bilekliğin güzelmiş." Elini çekip yüzüme baktığında gözlerimin dolduğunu hissetmiştim.

"Teşekkür ederim." Gözyaşlarımı geri yollayıp yüzüme tatlı bir gülümseme yerleştirdim. O ise ayaklanmıştı.

"Kalk hadi." Anlamazca baktığımda bileğimden tutup beni kaldırmıştı. Camış gücü vardı çocukta mübarek.

"Nereye??" Kısa bir bakış atıp beni peşinde sürüklemeye başladığında tüm yemekhane bizi izliyordu şaşkınca. Ben bile şaşkındım.

Bizim koridora geldiğimizde arkasından onu izliyordum. Mavi saçları mor sweatiyle harika bir uyum ve ahenk içindeydi.

"Yeonjun, nereye gidiyoruz??" Aniden durduğunda bende sırtına çarpmıştım. Arkasını dönüp uzunca yüzüme baktı.

"Odama." Odasına??

♤♤

en güzel yerde bitirdim ehehehe. Biliyorum şerefsizlikti yaptığım eheheheh.

Neyse umarım bölüm güzel olmuştur. Aşırı deli bir kafayla yazdım çünkü 😂😂

Mad-YeonGyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin